Categories: cinsellik

Canlıların üreme Sistemini Kızıl Renk Uyarır.

Canlıların üreme Sistemini Kızıl Renk Uyarır.
Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Heyecan ve duygu aralığını etkinleştirir, afrodizyak etkisi vardır. Meridyenlerimiz bu Çi’yi yönlendirebilirler. Sonuç olarak akupunktur noktaları enerji ve ışık bent kapakları olarak işlev görürler. Işık, vücuda, diğer yolların yanı sıra, akupunktur noktalarından girer ve organizmayı yine onlar aracılığıyla terk edebilir.

Canlıların soylarını sürdürebilmek için, kendilerine benzer yeni canlılar oluşturmalarına Canlıların üreme denir. Tüm canlılar Canlıların üreme yeteneğine sahiptir. Bir canlının üreyebilmesi için kalıtsal maddesini, yavruya aktarması gerekir. Eşeyli (erkek ve dişi bireylerle) üreyen canlılarda kalıtsal maddeler Canlıların üreme hücreleriyle aktarılır. Canlıların üreme hücrelerine gamet denir. Erkek Canlıların üreme hücresi sperm, dişi Canlıların üreme hücresi yumurta adını alır. Dişi Canlıların üreme Hücresi (Yumurta): Yumurta hücresi büyük ve hareketsizdir. Bol miktarda besin maddesi içerir ve sitoplazması çoktur. Kamçısı yoktur. Yumurtalar spermlere göre daha az sayıda üretilir. Erkek Canlıların üreme Hücresi (Sperm ):Sperm hücreleri yumurta hücresine göre çok küçüktür. Sitoplazmaları azdır. Kamçıları vardır ve kamçılarıyla hareket ederler. Baş, orta kısım ve kuyruk olmak üzere üç kısımdan oluşur. Kuyruk kısmı sayesinde hareket edebilir.Canlıların üreme sisteminin temel görevi aynı olmakla birlikte, erkek ve dişi bireylerin Canlıların üreme sisteminin yapılarında bazı farklılıklar vardır. Ayrıca köreltilse bile, bireyin beden sağlığını etkilemeyen tek sistemimizdir. Dişi Canlıların üreme Organının Yapısı Dişi Canlıların üreme organı, bir çift yumurtalık, yumurta kanalı, döl yatağı (rahim = uterus), vajina olmak üzere dört kısımdan oluşur.

1-Yumurtalık (ovaryum): Bir dişinin kasıklarında, biri sağda, diğeri solda olmak üzere iki tane yumurtalık vardır. Yumurtalıklarda, ergenlik çağından itibaren belli bir yaşa kadar, hipofiz bezinin salgıladığı hormonun etkisiyle, ortalama 28 günde bir adet yumurta hücresi üretilir. Ayrıca eşey hormonu salgılarlar.

2- Yumurtalık Kanalı: Yumurtalıkları döl yatağına (rahim) bağlayan kanaldır. Yumurtalıkta üretilen yumurta, fallop tüpleriyle alınıp, yumurtalık kanalından geçerek döl yatağına iletilir. Yumurtanın yaklaşık birkaç günlük ömrü yumurtalık kanalında geçer. Bu esnada, yumurta, bir sperm hücresiyle birleşirse, döllenme gerçekleşir ve zigot oluşur, zigot bölünerek çoğalır. Yani yumurta hücresi, kanaldan rahme, döllenmiş olarak geçer.

3- Döl Yatağı (Rahim = Uterus): Kalın çeperli, düz kaslardan oluşan rahim, döllenmiş yumurtanın anne karnında tutunup geliştiği yerdir. Rahimde hücre bölünmesi sürer ve embriyo (canlı taslağı) oluşur. Embriyo gelişerek yavruyu oluşturur. Buraya gelen yumurta döllenmemişse, bozulan yumurta hücresi ve rahimde oluşturulan doku, vajinadan kanama şeklinde dışarı atılır. Bu duruma adet kanaması (mensturasyon) denir. Bu olay 28 günde bir tekrarlanır.

4- Vajina: Döl yatağından sonra gelir ve spermlerin döl yatağına kadar ilerlemesini sağlayan tüp şeklinde yapısı vardır. Canlıların üreme sisteminin dışarı açılan kısmıdır. Spermin giriş yaptığı, döllenmemiş yumurta hücresinin ve bebeğin dışarı atıldığı yerdir.

Dişilerde, erkeklerin aksine, Canlıların üreme açıklığı ve idrarın dışarı atıldığı açıklık farklıdır. Yani idrar vajinadan atılmaz. Erkeklerde sperm üretimi ölünceye dek sürerken, dişilerde yumurta üretimi yaklaşık 50 yaşından sonra biter.
Bir oogoniumdan 1 ovum 3 kutup hücresi oluşur Oogniunun sitoplazmasının büyük kısmı ovumda kalır Ortalama 45-50 yaşına kadar devam eder Ovumun özellik ve görevleri: Bol sitoplazmalı ve büyüktür Hareketsizdir Türe göre değişik orende besin içereir Zigotun kromozom kaynağıdır  Zigotun mitokondri kaynağıdır -Döllenmeden sonra zigota dönüşür Döllenme Ovum ile spermin birleşmesi olayıdır. Döllenme gerçekleştiği ortam

A-Dış Döllenme : Sadece suda yaşayanlarda  özlenir. Döllenme olasılığını arttırmak için fazla sayıda Canlıların üreme hücresi oluşturulur. Döllenen yumurtadaki embriyo gelişimini suda tamamlar. Genellikle yumurta ve spermler suya bırakıldığından çiftleşme organlarına rastlanmaz.

B-İç Döllenme : Kara ortamında nem , sıcaklık ve radyasyon gibi faktörlere karşı Canlıların üreme hücrelerini korumak için döllenme dişi bireyin Canlıların üreme sisteminde gerçekleşir. Genelde karada yaşayanlarda görülür. Canlıların üreme hücreleri dişi bireyin Canlıların üreme sistemi içinde birleştiğinden döllenme olasılığı fazlalaşmıştır. Döllenmiş yumurtadaki embriyo gelişimini dişi bireyin içinde veya dışarıda tamamlayabilir. Çiftleşme organları kullanıldığından Canlıların üreme hücresi sayısı azdır.

 Döllenme ve gelişme şekline göre üçe ayrılır

 A-Dış döllenme ve dış gelişme:

Suda yaşayan canlılarda (Balık ve kurbağalarda) görülür

Yumurta ve sperm vücud dışına su ortamına bırakılır

Döllenme garantisi yoktur

Yumurtanın etrafında kabuk oluşumu yoktur

Döllenmeden sonra gelişen embriyoda kabuk,korion,amnion ve allantois gibi zarlar yoktur.Sadece vitellüs kesesi vardır.

Embriyo su ve O2 ihtiyacını sudan karşılar

Embriyo metabolik artıkları bulunduğu su ortamına difüzyonla verir

Yumurtada yeterli besin olmadığı için başkalaşım veya embriyonal gelişim tamamlanmadan beslenme davranışları görülür

Yumurta sayısı fazla döllenme garantili değildir

 B-İç döllenme dış gelişme:

Karada yaşayan sürüngen ve kuşlarda görülür

Döllenme dişi bireyin vücudu içinde müller kanalında gerçekleşir

Döllenmeden sonra yumurta etrafında kabuk oluşumu gerçekleşir

Yumurta vücudun dışında gelişimini tamamlar

Gelişen embriyonun etrafında kabuk,korion,amnion zarları ayrıca yedek besin deposu vitellüs kesesi ve metabolik artıkları depolayan allantois kesesi bulunur

Embriyo ile dış ortam arasında sadece gaz alış verişi vardır

Yumurta sayısı az döllenme garantilidir

Yumurtada embriyonik gelişimi tamamlatacak kadar yeterli besin bulunur

Dişilerde müller kanalı oluşan yumurtanın döllendiği,vitellüsün vekabuğun oluştuğu yerdir.

C-İç döllenme ve iç gelişme:

Memelilerde görülür

Döllenme dişi bireyin vücudu içinde gerçekleşir

Embriyonik gelişim dişi bireyin vücudu içinde tamamlanır.Ana organizma embriyonun korunması,beslenmesi,solunumu vb.bütün yaşamsal ihtiyaçlarını karşılar

Yumurta sayısı azdır döllenme ve gelişme garanti altındadır

Oluşan embriyo madde alış verişini ana organizmanın vücudu ile yapar

Yumurtada kabuk yoktur. Vitellüs çok azdır.

Allantois ve vitellüs keseleri körelmiş ve bu keselerin görevini göbek bağı almıştır

Not:İç döllenme iç gelişme gösteren bazı balık ve sürüngenlerde ana organizmanın rolü:

1-Döllenme ortamıdır

2-Embriyonun korunmasında rol alır

  Döllenme ve Gelişim

Ovipar canlılar:

İç döllenme veya dış döllenme görülür

Gelişme vücud dışında gerçekleşir

Embriyonik gelişimi destekleyecek özel davranışlar gelişmiştir

Örn:Balık,kurbağa,sürüngen ve kuş

 Ovovipar canlılar:

İç döllenme görülür.(Genelde)

Embriyonik gelişim yumurta içinde ana canlının vücudu içinde özel organlarda gerçekleşir.

Ana canlının vücudu sadece koruyucudur

Gelişimi biten yavru doğar gibi ana vücudu terk eder

Örn:Karasinek,lepistes,engerek,köpek balıkları

 Vivipar canlılar:

İç döllenme görülür

Yumurtalarda vitellüs çok azdır

Gelişme ana canlının vücudunda gerçekleşir

Ana canlı embriyonun bütün ihtiyaçlarını karşılar.

(Beslenme,korunma,boşaltım maddelerinin atılımı,solunum vb.)

Örn:Memeliler

Hayvanlarda gelişme

Bir canlının zigottan ergin haline gelinceye kadar geçirdiği değişim ve gelişim olaylarına ontogenez denir.Hayvansal organizmalarda yumurta özellikleri gelişimin temel özelliklerini belirler.

Besin içeriğine göre yumurta tipleri

1-İzolesital:Vitellüs yumurtada az ve eşit dağılım gösterir

Örn:Memeli

2-Telolesital:Vitellüs çok ve bir kutuba toplanmıştır

Örn:Sürüngen,Kuş

3-Sentrolesital:Vitellüs merkezde toplanmıştır

Örn:Böcekler

Hayvanlarga gelişim olayları

1-Segmentasyon:

a-Döllenmeden sonra zigotun geçirdiği hızlı bölünme olaylarıdır

b-İlk iki bölünme meridiyonal ikinci bölünme ekvatoraldır

c-Zigotun bölünmeleri ile oluşan hücrelere blastomer denir

d-İlk bölünmelerde embriyonun hücre sayısı artar ancak büyüme gerçekleşmez,Ağırlık artışı olmaz

e-Hücre yığını (Üzüm salkımı) haline gelmiş evreye marula evresi denir.

f-Marula evresinden sonra bölünmeler devam ederken içte bulunan hücreler dışa göçerler.Ortası boş çevresinde hücre sıraları olan bu evreye blastula evresi denir.

g-Segmentasyo olaylarında farklı büyüklükte hücrelerin oluşması vitellüs nedenlidir.

h- (Segmentasyonun önemi)Farklı besin,sitoplazma ve organel alan bu hücreler ileride farklı gen işleyişleri ile farklı yönlerde özelleşme göstereceklerdir.

I-Blastulayı oluşturan hücrelere blastomer, ortadaki içi özel sıvı ile dolu boşluğa ise blastosöl denir.

2-Gastrulasyon:

a-Balastula evresinden sonra alt kısımdaki hücreler çökme ve göçme hareketleri ile blastosöle çökerler.

b-Çökme olayı sonunda iki tabakalı embriyo oluşur.Oluşan tabakalardan dıştakine ektoderm,içtekine endoderm denir

c-Embriyoda oluşan yeni boşluğa arkenteron (İlk sindirim boşluğu),Bunun dışa açıklığına ise plastopor denir

d-Bu evrede blastosöl ortadan kalkar.Arkenteron kalıcı boşluk olup ileride sindirim sistemi ,sinirve solunum sistemi oluşumunda rol alır.Blastopor ise ağız ödevi görürü.

e-Süngerler ve sölentera grubundan canlılar embriyonik gelişimin bu evresinde kalırlar. Sahip oldukları organ ve sistemleri ektoderm ve endodermden oluşur.

f-İlerki aşamalarda ektoderm ve endodermden ayrılan hücre ve hücre grupları iki deri tabakası arasında organize olarak mezodermi oluşturur ve embriyo üç deri tabakasından oluşur.

g-Oluşan mezodermin ortasında kalan boşluğa sölom (Gerçek vücud boşluğu) denir.

h-Ektoderm ve endoderm arasında serbest kalan hücreler mezenşim hücreleri olarak adlandırılır ve ileride bağ dokunun oluşumunda rol alır

3-Farklılaşma(Histogenez) ve Organogenez:

Histogenez:Embriyoda hücre hareketleri,gruplaşmaları ve etkileşimleri sonucu ileride farklı dokuları oluşturacak hücreler halinde farklılaşmalarına denir

Embriyonal evrede embriyonal deri ve hücrelerin birbirleri üzerinde belirli yönlerde farklılaşmalarına neden olan karşılıklı etkileşimine embriyonik indüksiyon denir.

Organogenez:Embriyoda ileride farklı organların oluşumunda rol alacak organ taslaklarının oluşumuna denir.

Histogenez ve organogenez:Embriyonik deriler ve bunlardan oluşan doku,organ ve sistemler.

A-Ektoderm: Sinir hücreleri,ter-yeğ-süt bezleri,duyu hücreleri,göz merceği,epidermis.

B-Mezoderm:Kan doku,Kas doku,Kıkırdak doku,Bağ doku,Endotel-Endokard,Boşaltım sistemi organ ve dokuları, Canlıların üreme sistemi organ ve dokuları

C-Endoderm:Sindirim sistemi epiteli-(Örtü,Salgı Emme) ,Solunum sistemi epiteli,Karaciğer,pankreas (Dış salgı bezi ve kanalları),Tiroid ve paratiroid bezi.

Embriyonik örtüler ve gelişim

A-Balık ve kurbağalarda gelişim:

a-Kabuk,amnion zarı ve sıvısı,allantois bulunmaz

b-Yumurtada besin içeriği az olduğundan embriyonal evrede beslenme davranışı veya başkalaşım görülür

c-Embriyonik gelişimde canlı dış ortamla madde alış verişi yapar

B-Sürüngen ve kuşlarda gelişim:

a-Kabuk,korion,amnion,vitellüs ve allantois kesesi bulunur

b-Gelişim yumurta kabuğu içinde gerçekleşir

c-Embriyo ile dış ortam arasında sadece gaz alış verişi bulunur

d-Besin vitellüsten sağlanır

e-Artık maddeler allantoiste birikir.Allantois solunumda da rol alır

f-Amnion zarı embriyoyu sarsıntı,ısı değişimleri,vb. fiziksel etkilerden korur

g-Korion koruma ve solunumda rol alır

C-Memelilerde gelişim:

1-Gagalı memeliler:

a-Vitellüs oldukça fazladır

b-Döllenen yumurta bir süre ana canlıda kaldıktan sonra yuvaya bırakılır

c-Yumurtadan çıkan yavru bir süre anaya bağımlı ve ondan süt emerek beslenir

d-Doğum görülmez

e-Ana vücudu sadece döllenme ortamı ve bir süre koruma sağlar

2-Keseli memeliler:

a-Yumurtada az vitellüs vardır

b-Bir süre annenin uterusunda tam gelişeyen embriyo doğar

c-Doğan yavru keseye geçer ve burada süt bezleri ile beslenmesini ve gelişimini sürdürür

3-Plasentalı memeliler:

a-Kabuk bulunmaz

b-Allantois ve vitellüs keseleri körelmiştir

c-Amnion zarı ve sıvısı bulunur.Bu yapı embriyoyu basınç,ısısal değişim vb. fiziksel etkilerden korur

d- Plasenta embriyodan chorion ve allantois ile anneden uterus dokularından oluşmuştur

e-Embriyo solunum beslenme ve boşaltım ihtiyacını plasenta aracılığı ile ana canlıdan karşılar

f-Plasenta aracılığı ile anneden embriyoya besin,O2 geçer.Embriyodan anneye ise CO2 ve metabolik artıklar geçer

g-Anne kanı ile embriyo kanı karışmaz

h-Plasenta ayrıca 3. aydan itibaren Progesteron üreterek hamileliğin devamında önemli rol alır

ı-Plasenta ile embriyo arasında ise göbek bağı bulunur

k-Göbek bağı;Amnion zarından oluşur,içinde vitellüs kesesi,allantois ve embriyoya ait kan damarları bulunur

l-Embriyoya ait atar damar plasentaya CO2 ve artıkları taşır (Kirli kan),Toplar damar ise plasentadan besin ve oksijen taşır(Temiz kan)

m-Plasentada aktif taşımanın gerçekleşmesi nedeni ile enerji ihtiyacı ve oksijen tüketimi oldukça fazladır

n-Doğumdan sonra göbek bağının kesilmesi ile embriyo bağımsız birey haline gelir.

Canlılar soylarını devam ettirebilmek için Canlıların üremek zorundadırlar. Canlıların üreme, canlının ortak özelliklerinden biridir. İnsanlar da var olduğu günden beri ürer. Canlıların üreme organlarının oluşturduğu, Canlıların üremenin gerçekleştiği sisteme Canlıların üreme sistemi denir. Canlıların üreme işini gerçekleştiren hücreler, Canlıların üreme hücreleridir. İnsanda Canlıların üreme, Canlıların üreme organlarıyla gerçekleşir. Canlıların üreme sisteminin temel görevi dişi ve erkek bireyde Canlıların üreme hücrelerini meydana getirmektir. Canlıların üreme hücreleri diğer vücut hücrelerinden farklıdır. Vücut hücrelerinin yarısı kadar kromozom taşırlar. Canlıların üreme organları, erkek ve kadın bireylerde biçim olarak farklı yapıdadır.

Erkek Canlıların üreme organında en önemli yapı erbezleri (testisler) dir. Testisler, sağda ve solda olmak üzere testis torbasının içinde yer alır. Ergenlik çağında faaliyete geçer. Erkek Canlıların üreme hücresi sperm; testislerde üretilir, penis aracılığıyla vücuttan uzaklaştırılır. Erkeklikle ilgili birçok hormon da testislerden salgılanır.

Kadın Canlıların üreme organları, yumurtalık (ovaryum), yumurta kanalı (oviduk), döl yatağı (rahim) ve vagina olmak üzere dört yapıdan meydana gelir. Dişi Canlıların üreme hücresi olan yumurta, yumurtalıkta oluşur. Ergenlik çağında her ay bir yumurta gelişerek yumurta kanalından dışarıya bırakılır. Buna ovulasyon denir. Döl yatağı, döllenen yumurtanın anne karnında tutunup geliştiği yerdir. Bebek, doğana kadar gelişimini burada sürdürür.

 Canlıların üreme sistemi, sinir sistemi ve iç salgı sisteminin salgıları ile kontrol edilir. Erbezlerinde erkeklik hormonu androjen salgılanır.
—–

loading…

—–
Bu hormona testosteron da denir. Testosteronun eşey organlarının büyümesi, sakal çıkması, sesin kalınlaşması gibi etkileri vardır. Kadınlarda progesteron ve östrojen hormonu salgılanır. Bu hormon, sesin incelmesi, göğüslerin çıkması, ay halinin görülmesi gibi olayları kontrol eder. Canlıların üreme organlarının sağlığı için temizliğe özen gösterilmeli, iç çamaşırları, temiz kullanılmalı, tuvaletlerin temizliğine dikkat edilmelidir.

 Canlıların üreme sisteminin sağlığı ve korunması Bütün diğer sistemlerimiz gibi Canlıların üreme sisteminin sağlığı ve korunması çok önemlidir. Canlıların üreme sistemi, sinir sistemi ve iç salgı bezlerinin salgılarıyla kontrol edilir. Canlıların üreme sistemimizin sağlığını etkileyen etmenlerin başında sigara gelmektedir.Özellikle sigara içen kadınların çocuklarının gelişimi yavaş olur. Sigara içen bir anneden doğan çocuk akciğer hastalıklarına kolay yakalanır.Frengi, bel soğukluğu, AIDS gibi hastalıkların nedeni, evlilik dışı cinsel ilişkilerdir. Bu nedenle evlilik dışı cinsel ilişkilerden kaçınmak gerekir. Bu durum, toplum yaşamını alt üst eden ve insan onurunu zedeleyen kötü bir davranıştır. Aile planlaması bilinçli bir şekilde yapılmalıdır. Aile planlamasının bilinçsizce yapılması da Canlıların üreme sisteminin sağlığını bozar. Örneğin; kürtaj anne sağlığını bozan en önemli faktördür. kürtaj bir aile planlaması yöntemi olarak kabul edilmemektedir. Gerek Canlıların üreme sistemimiz gerekse diğer sistemlerin sağlığının korunmasında eğitimin ve koruyucu hekimliğin önemi büyüktür.

Böbrekleri ve böbreküstü bezlerini uyaran kızıl rengi tercih edenlerde sakin bir yaşam sürmek ve güvenilir bir topluluk içinde yaşamayı arzulamak söz konusudur. Bu kişiler eleştirilerden hoşlanmama ve dolu dizgin bir hayat yaşama arzusu taşımalarına rağmen, değişikliklerin getireceği riskleri göze alamamaktadırlar. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Fazla kuruntuludurlar ve sürekli başkalarının kendilerini hor gördüğünü, çekiştirdiğini düşündükleri için, yapmak istedikleri konusunda kendi kendilerini frenlerler. Griyi çok sevenlerin az toleranslı olmalarına bağlı olarak, kendilerini mutlu hissedememeleri söz konusudur. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Arzu ve özlemleri yüreklerini kemirmesine karşın, bunları dışa vurmuyor vuramıyor ve baskı altına alınmış olan bu duygular, bu kişilerin zaman zaman ruhsal sıkıntılarına da neden olabilmektedir. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Aslında devletin renk bağlamında her şeyi gridir Gri ağırlıklı ve dolayısıyla sisli-puslu olan üst düzey bürokratların odalarının görünümüne bağlı olarak, buralarda yaratıcılığın öldürüldüğü engellendiği ve kişilerde mesai bitse de gitsek, mesai bitse de gitsek şeklinde saatine bakan insan prototipi oluşturulduğu ve böylesi mekanlarda çalışanların, sabah 9,00 ile akşam 17,30 arasındaki en değerli olan şeylerini yani zamanlarını öldürdüklerini öldürebileceklerini söylemek kanımızca çok da yanlış olmayacaktır. İşte bu nedenle, ille de Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk kullanılacaksa, Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk kesinlikle canlı renklerle aksesuarlamalar yapılarak bir farklılaşma sağlanmalıdır. Genel müdürlükte daire başkanlarının, başkan yardımcılarının ve şube müdürlerinin odalarının Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk ile harmanlanmış olmasına karşın, Emniyet Genel Müdürümüz Doç. Turan Genç in makam odasının dekorasyonu, bütün genel müdürlük binasındaki yoğunlaştırılmış Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk lemenin aksine; renkli, sıcak, canlı ve kıpır kıpır koltuk takımları, mobilyalar ve halılarla yapılmıştır ve aynalarla da mekan genişliği ve zenginliği sağlanmıştır ki, bu durumun üretkenliği motive edici, çalışmayı destekleyici ve içinde bulunulan mekan ile orada çalışan kişinin bütünleşebileceği bir yapıyı göstermektedir. Kanımızca aynı Emniyet Genel Müdürü nün makam odasındaki renkliliğin, diğer daire başkanlarının, başkan yardımcılarının ve şube müdürlerinin odalarında da uygulanmasında sayısız yararların olduğu söylenebilirse giyilmektedir.

 Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Kromoterapi, hastalıkları tedavi etmek için elektromanyetik radyasyonun görünür spektrumunu (renkleri) kullanan bir tedavi yöntemidir. Çeşitli hastalıkların tedavisinde yıllar geçtikçe başarıyla kullanılan yüzyıllarca bir kavramdır. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Kromoterapi konusunda eleştirel bir analiz yaptık ve günümüze kadar bilimsel gelişimini belgeledik. Birkaç araştırmacı, niceliksel çalışma olmadan, temel bilimsel ilkeleri keşfetmeyi denedi. Konu ile ilgili olarak, renklerin tedavi metodolojileri ve iyileşme özelliklerine odaklanmış tam bir tedavi sistemi sağlayan yeterli sayıda yayınlanmış malzeme bulunabilir. Bir dizi çalışma, insan vücudu ve renkler arasındaki ilişkiyi ayrıntılı bir şekilde ortaya koymuştur. Aynı zamanda, su moleküllerinin kuantum mekanik dipol momentini deşifre etmeye yönelik Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Kromoterapiye yönelik çeşitli araştırmalar yapma imkânını da gösteriyoruz. Farklı renklerin absorbe edilmesiyle sonuçlanan kuantum mekanik dipol momenti, yük nicemleme fenomeni üretir. Bu derleme, elektromanyetik radyasyon / enerji alanında bilim gelişiminin bu eski teorinin yeni boyutlarını keşfetmede çok yararlı olabileceğini göstermektedir.

Anahtar Kelimeler: yük kuantilasyonu, Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Kromoterapi, elektromanyetik dalgalar

Newton’un fikirleri, yeryüzünün yerçekimi alanında bulunan katı maddeleri ve hareketli nesneleri anlamamıza yardımcı oldu. Bununla birlikte Einstein, ünlü E = mc 2 denklemiyle , enerji ve maddenin aynı evrensel maddenin ikili ifadeleri olduğunu belirledi ( 1 ).

Bir maddenin titreşim hızı, maddenin yoğunluğunu veya biçimini belirler. Yavaş titreyen bir maddeye fiziksel madde denirken, subatomik (ışık hızında ya da üzerinde titreşen) ince ya da saf ışık enerjisidir. Işık, doğadaki elektrik ve manyetik alanların dalgalanması olan elektromanyetik radyasyondur. Daha basit, ışık enerjidir ve renk fenomeni enerji ile maddenin etkileşiminin ürünüdür. Her renkli ışının dalga boyu, frekansı ve enerjisi her renk için sabitlenir; yani belirli bir dalga boyu, belirli bir frekans ve o dalganın belirli bir miktarı ayrı bir renk olarak adlandırılmıştır. İnsan gözü elektromanyetik radyasyona ancak 380 ila 780 nm arasında kabaca dalga boylarında duyarlıdır. Bu küçük parçaya görünür spektrum veya görünür ışık denir. Görünür ışık, sayısız elektromanyetik frekansa bölünebilir ve frekans, gökkuşağının rengi ile ilgilidir: kırmızı, turuncu, sarı, yeşil, mavi, çivit, mor ve bunların tüm titreşimleri.

Gözlenebilirle sınırlı olan Newton konseptleri, çağdaş tıp tarafından da uygulanmıştır; bu tıp, çeşitli materyal parçalarını anlamak ve düzenlemek suretiyle toplam resmin öngörülebilir olabileceği fikrindedir. Yani, vücudun bir kısmı arızalandığında, makineyi nasıl ele aldığımızla benzer şekilde çıkarılır veya değiştirilir. Alternatif olarak, genellikle negatif yan etkilere neden olan kimyasal maddeler ile işlenir. Basitçe belirtmek gerekirse, çağdaş tıp semptomları ve etkileri incelemekte ya da bunları bastırmaktadır, ancak kendisi gerçek kaynaklı hastalıklı yaşam enerjileri ile ilgili değildir. Einstein’ın yaklaşımı, insan vücudunu, kimyasal parçaların bir birleşimi olarak değil, evrenin elektromanyetik / enerji sistemi ile uyum içinde çalışan toplam ve eksiksiz bir sistem olarak ele almaktadır.1 ).

Her canlı, sağlık koşullarını etkileyen ışığa tutulmuştur Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Kromoterapi doktrinine göre insan vücudu temel olarak renklerden oluşur. Vücut renklerden var olur, vücut renklerle uyarılır ve renkler vücutta işlev gören çeşitli sistemlerin doğru çalışmasından sorumludur. Vücudun tüm organları ve ekstremiteleri kendi renklerine sahiptir. Tüm organlar, hücreler ve atomlar enerji olarak bulunur ve her formun frekansı veya titreşim enerjisi vardır. Organlarımızın ve enerji merkezlerinin her biri titreşir ve bu renklerin frekanslarıyla uyum sağlar. Vücudun çeşitli kısımları bu beklenen normal titreşimlerden saptığında, vücudun hastalıklı veya en azından düzgün çalışmadığı varsayılabilir. Titreşim tekniğinde ( Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Kromoterapi) doğan titreşim oranları, vücutta bulunan hastalıklı enerji modelini dengeleyecek şekildedir. Çünkü her organda, organın en iyi işlev gören enerjik bir düzeyi vardır. Bu titreşim oranından herhangi bir sapma patoloji ile sonuçlanır, buna karşılık uygun enerji düzeylerini fiziksel organlara geri yüklemek iyileşmiş bir vücuda dönüşür.

 Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Kromoterapi, insanlığın görünür renk tayfı olarak bilinen kozmik elektromanyetik enerji spektrumundaki dar bir banttır. Kırmızı, yeşiller, mavimler ve bunların kombine türevlerinden oluşur ve ultraviolet ile kızılötesi enerji veya titreşim aralıkları arasında algılanabilir renkler üretir. Benzersiz dalga boyu ve salınımlarıyla bu görsel renkler, bir ışık kaynağı ile kombine edildiğinde ve bozulmuş organlara veya yaşam sistemlerine seçilerek uygulanırsa, vücut için gerekli olan iyileştirici enerjiyi sağlar. Işık hem fiziksel hem de eterik bedenleri etkiler. Renkler, insan vücudundaki biyokimyasal ve hormonal süreçlerin birinci harekete geçiricisi olan elektrik uyarılarını ve manyetik akımları veya enerji alanlarını, tüm sistemi ve organlarını dengelemek için gerekli uyarıcıları veya sakinleştiricileri üretir. Antik gözlem Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Kromoterapisi yüzyıllar önce yapılmış bir kavramdır. Renk tıbbı öyküsü diğer tıbbın kadar eskidir. Fototerapi (hafif terapi) antik Mısır, Yunanistan, Çin ve Hindistan’da uygulanmıştır. Mısırlılar, iyileşme için güneş ışığı ve renk kullanıyorlardı. Renk, M.Ö. 2000’den beri tıp olarak araştırılmıştır. O çağın insanları tıp olarak renklerin bilimsel gerçeklerinden kesinlikle habersizdi, ancak renklerle şifa konusunda kesinlikle inanmışlardı. İki renk karıştırıldıklarından habersiz oldukları için şifa için birincil renkler (kırmızı, mavi ve sarı) kullandılar. Bilim, o zamanlar sessiz kaldı gözüküyor.

Eski Mısır mitolojisine göre, Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Kromoterapi sanatı tanrı Thoth tarafından keşfedildi. Hermetik geleneklerde eski Mısırlılar ve Rumlar çeşitli renk tonlarında renklendirilmiş mineraller, taşlar, kristaller, merhemler ve boyaları ilaçlar ve boyalı muamele tapınakları olarak kullandılar. M.Ö. altıncı yüzyılda yaşamış olan eski Ayurvedik doktor Charaka, çeşitli hastalıkların tedavisinde güneş ışığı önerdi. Antik Yunan’da rengin fiziksel doğası hakimdi. Renk, dengesini düzeltmeyi içeren iyileştirme için özeldir. Hastalığı tedavi etmek için giysiler, yağlar, sıvalar, merhemler ve salvalar kullanılmıştır. Yunanlılar renk tedavisinin bir sonucu olarak vücuttaki biyolojik değişikliklerin farkında değildi; Bununla birlikte, renklerin şifa özelliklerine kör inançları vardı. Ayrıca, renklerle tedavi yöntemlerinin her ikisini de kullandıklarını bilmek ilginçtir: doğrudan güneş ışığına maruz kalma ve dolaylı iyileşme. Dolaylı yöntemde taş, boya, merhem ve sıva gibi malzemeleri orta madde olarak kullandılar. Tıbbi kullanımlarında eksik olan şey suyun, daha sonradan vücuttan toksinleri çıkarmak için en iyi ilaç olduğu kanıtlanan renk emilimi için bir araç olarak suydu. Bu kavram, hidrokromatopatide çalışan tüm araştırmacılar arasında ortaktır. Avicenna (AD 980) şifa sanatını renklerle geliştirmiştir. Hem tanı hem de tedavide rengin hayati önemini açıkladı. Avicenna’ya göre, ‘Renk, hastalığın gözlemlenebilir bir belirtisidir.’ Ayrıca vücudun sıcaklığı ve fiziksel durumu ile ilgili renk tablosu geliştirdi. Kırmızının kan dolaştırdığı, mavi veya beyaz soğutulduğu ve sarının kas ağrısı ve iltihaplanmasının azaldığı görüşüyle ​​renk tedavisi kullandı ( 6). Avicenna’nın çalışmaları şüphesiz o zamanlar Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Kromoterapi kullanımını geliştirdi. Şifaların renk özelliklerini tartıştı ve tedavi için önerilen yanlış rengin belirli hastalıklarda kesinlikle bir yanıt gelmeyeceğini belirten ilk kişi oldu. Örneğin, bir burun kanaması olan bir kişinin parlak kırmızı bir renge boyanmamalı ve kırmızı ışığa maruz bırakılmaması gerektiğini, çünkü bu kanlı mizahi canlandıracağını, buna karşılık mavinin onu rahatlatmasına ve kan akışını azaltmasına dikkat etti. O zamanlar pratik bir anlayış gibi görünüyor, fakat bu renklerle ilişkili frekansların veya enerjilerin ayrı değerlerini bulamıyoruz.

  1. Yüzyıl Fikirleri ve Uygulamaları Pleasanton (1876) yalnızca maviyi kullandı ve yaralanmalar, yanıklar veya ağrılar durumunda mavinin ilk telafi olduğunu belirtti. Bulgularını bitkisel, hayvanlar ve insanlardaki rengin etkileri üzerine bildirdi. “Mavi ve şeffaf cam bölmeleriyle yapılan sera içinde yetiştirilirlerse, kaliteli verim ve üzüm büyüklüğü önemli ölçüde artabilir”. Bazı hastalıkları iyileştirdi ve hayvanların mavi ışığa maruz bırakarak doğurganlığın yanı sıra fiziksel olarak olgunlaşma oranını da artırdı. Mavi renk kullanan aynı yöntem Hassan (1999) tarafından benimsenmiş ve yaralar ve yanıklar için birinci basamak tedavisi olarak çok yararlı bulmuştur. Pleasanton’un çalışması bilimsel kanıtlara ve kanıtlara sahip olmadığından, bilimsel toplumlar nezdinde hiçbir kural getirilmedi ve bu da çalışmalarıyla bilimsel gerekçelerle renk / titreşim iyileşmesi gelişimi arasında büyük bir boşluk bıraktı. Araştırmalar, bugüne kadar, özellikle tarımsal gelişim ve hayvanlar üzerindeki büyük fikirleri üzerine yapılabilirse, araştırmacılar yeni keşifler yapabilir.

Geçmişte görmezden gelinen alanların çoğu Edwin Babbitt tarafından vurgulanmıştır. Babbitt, renk ile iyileşen kapsamlı bir teori sundu. Rengi kırmızı, özellikle de kan ve daha az sinir uyarıcı olarak teşhis etti; sinir uyarıcı olarak sarı ve turuncu; mavi ve menekşe tüm sistemlerde yatıştırıcı ve anti-inflamatuar özelliklere sahip olarak. Buna göre, Babbitt felç, fiziksel yorgunluk ve kronik romatizma için kırmızı reçete etti; müshil, emetik ve pürjik olarak sarı ve bronş zorlukları için; inflamatuvar durumlar, siyatik, menenjit, sinirsel istikrarsızlık, baş ağrısı, sinirlilik ve güneş yanığı için mavi. Ayrıca, ‘tüm hayati organların cilt ile arterler, kan damarları ve kılcal damarları aracılığıyla doğrudan bağlantıları olduğunu,9). Babbitt ayrıca, renkli bir ışık üretmek için renkli cam ve doğal ışığın kullanıldığı termolum adı verilen özel bir dolap ve özel bir renk filtresi ile donatılmış krom disk-huni şeklindeki bir cihaz da dahil olmak üzere çeşitli cihazlar geliştirdi; ışığı odak haline getirmek için kullandı Vücudun çeşitli yerlerinde. Işık yansıtma, absorpsiyon, iletme ve polarizasyonun etkilerini ayrıntılı olarak ele aldı. Kitabında, kendisi tarafından oluşturulan renk iyileştirici cihazlarla tedavi edilen farklı hastalar sunuldu. Babbitt, renkli ışık tedavisine ek olarak kullandığı renk ile mineraller arasındaki ilişkiyi de kurdu ve suya, renkli lenslerle süzülen güneş ışığı ışınlamasıyla iksir geliştirdi.7 ). Babbitt, aslında modern Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Kromoterapinin öncülerindendi. Doğrudan ve dolaylı renk işleme yöntemlerini kullandı. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Kromoterapide kullanılan teknikler ve metodolojilerin farkındaydı. Işıkların belirli bir alana odaklanması için kullanılan, yedi renge bölünerek renkli ışık üretmek için doğal ışık kullanılan özel bir dolap gibi farklı cihazların keşfi, yaraları iyileştirmek ve kanamayı, baş ağrısı vb. Durdurmak için oldukça etkili oldu. Güçlendirilmiş suda bahsettiği gerçek enerji hiçbir şekilde hesaplanmadı. Sudaki enerji değişimini, kuantum devletlerini ve farklı türdeki titreşimleri suyun farklı şekillerde nasıl etkilediğini açıklamadı. Potentize suyun potansiyeli hakkında açıklama yapmadı, Ancak o zamanlar inanılmaz olan, manyetizma ile Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Kromoterapi arasındaki korelasyonudur. Renk iyileştirme çalışmaları, tarihte ilk kez hem fizyolojik hem de psikolojik bir yaklaşımda kapsamlı olarak kanıtlandı. Günümüzde bile herhangi bir chromotherapist, hastalıklarla ilgili uygun renkleri tartışırken yaptığı çalışmalarından fayda görebilir; bu, bir bakıma bilimin etkisi altında yeni kurulan olgularla çelişmez. 20th Century Scientific Emergence Ghadiali (1927), neden farklı renk ışınlarının vücuda çeşitli terapötik etkilere sahip olduğunu açıklayan bilimsel ilkeleri keşfetti. Onun Spectro-Krom Ansiklopedisi , renk terapisi tam doktrini açıklamaya yayımlanan ilk kitabı olarak kabul edilir. Bu kitapta açıklanan kurallar her türlü modern teknik kullanılarak kanıtlanabilir. Çoğu kromopat tekniğini kullandı Belli bir organ yoluyla enerji akışını yatıştıran veya uyarıp doğal bir biyokimyasal reaksiyona neden olan eşsiz bir renk veya enerji titreşimi olduğunu keşfetti. Farklı renklerin vücudun farklı organlarına ve sistemlerine olan etkisini bilerek, herhangi bir organın veya sistemin işlevini veya durumunu anormal hale getiren herhangi bir organın veya sistemin etkisini dengeleyecek uygun rengi uygulayabilir. Bu denge bozulduğunda, zihinsel ve fiziksel problemler ortaya çıkar. Renk iyileştirme bilimin amacı, vücudun renk enerjilerinin normal dengesini geri yükleyerek hastalığı tedavi etmektir. Ghadiali, vücudun belirli alanlarına belirli renklere tepki verdiğini tespit etti; Bu alanlar, atalarının “çakralar” dediği şeye benzer. Klotsche’ye göre, ‘çakralar esasen omurilik boyunca çeşitli lokasyonlara bağlı yoğunlaşmış enerji alanlarıdır. Bu enerji alanları vücudun ana organlarıyla ilişkilidir ‘Çakralar kavramı aslında Ghadiali’nin enerjinin kaynağı olarak sunduğu doğu Hint kavramıdır.

Ghadiali’nin çalışması aslında Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Kromoterapi teorisini demystified. Ghadiali’nin araştırması şöyle diyor: ‘Spektrogramların renk bantları, kimyasal bir element atomlarının hareketini hızlandıran yanma veya buharlaşma sürecine girdiğinde üretiliyor. Belli bir element ısıtıldığında ortaya çıkan belirli renk renkleri ve koyu çizgiler, Fraunhauafer çizgileri olarak bilinir. ” Bu prosedür, bir maddenin kimyasal bileşimini (bir fotoğraf spektrometresi ile) tanımlamak için yaygın olarak kullanılır. Ghadiali, her bir unsurun bir birim olduğunu varsayan kabul edilmiş bilimsel teorinin aksine, ‘kimyasal elementler renk bileşikleridir’ sonucuna varmıştır. Sonuçları, modern bilimin gelişmiş ekipmanlarından herhangi biri tarafından kanıtlanabilir. ‘Belli bir hastalık, renk dalgalarının belirli bir dengesizliğini ve ima yoluyla, kimyasal dengesizliği teşkil eder.’ Ghadiali, vücuda belli bir renk titreşimi ile muamele ederek, uygun biyokimyasal elementleri vücuda etkili bir şekilde yeniden yerleştirebildiğini buldu; Buna renk kimyası, kesinlikle yeni bir çalışma alanı olarak değindi. Yirminci yüzyılın ilk on yılında yayınlanan sonuçları, Klotsche ( 1 ) tarafından Renkli Tıp’da savunduRenk tıbbı, vücudun hastalıklı frekansını iyileştirmekle kalmayıp aynı zamanda gerçek kimyasal elementleri / titreşimleri toksik olmayan bir biçimde vücuda dahil edebilir. On dokuzuncu yüzyılda, bilimdeki vurgu, yalnızca enerjiden ziyade madde üzerinde idi. Tıp bilimin şemsiyesi altına girdiğinde zihni görmezden geldiği için maddi bedene çok fazla odaklanmıştı. Fiziksel tıptaki ilerlemeler ve ameliyat ve antiseptik gibi tedaviler ile renklerle iyileşmeye olan ilgi azaldı. Çakra ve Renkli Işın Frekansını Anlamak 1951’de Takkata, ‘Güneş lekelerinden çıkan atmosferdeki Renkli Işın Frekansı değişiklikleri, insan kan albümininin topaklanma endeksini gerçekten etkileyerek menstrüel döngülerin değişmesine neden olduğunu keşfetti. Takkata, güneş ışığına doğrudan maruz kalma üzerine deneysel sonuçlar ortaya çıkardı. İnsan vücuduna eksik renk sağlayan maddi yardımlar hakkında hiçbir şey söylemedi. Ott, Takkata’nın ” Renkli ve Işık” serisinin Üçüncü Bölümündeki deneyini şöyle anlatıyor : Bitkiler, Hayvanlar ve İnsanlar Üzerindeki Etkileri, 1987’de yayınlandı ve güneş lekelerinden gelen renk ışınlarının bir kişinin flokülasyon endeksini nasıl değiştireceğini açıkladı. Ayrıca renkli ışık uygulamak için farklı yöntemlerin bulunduğunu açıkladı. Deri ya da gözler yoluyla alınabilir ve bu da iç bezleri uyarır ( 10). Ott’ın çalışması Takkata’nın çabalarının bir devamı gibi görünüyor; Her ikisi de ışığın kandaki etkileri üzerinde çalıştı ancak Ott, farklı chromotherapy yöntemlerini de açıkladı. Güneş ışığının cildi üzerindeki etkisini doğrulamak için hangi parametreleri benimsediğini çalışmalarında net değil. Babbitt’in çalışmasında da aynı etkiyi daha bilgilendirici ve açıklayıcı nitelikte anlatıldı. Belirli bir hastalık için önerilen herhangi bir kromopatın başkasının özel renk muamelesiyle çelişmediği çok ilginçtir. Ott, aynı zamanda Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Kromoterapi uygulandığında insan vücudunun biyolojik işlevselliğini vurguladı. Farklı ışıkların şifa amaçlı farklı enzimatik reaksiyonları etkilediğini belirtti ( 10 ). Bu, DNA düzeyinde Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Kromoterapinin etkisinin test edildiği ilk seferdi. Her çakra belirli organları enerjilendirir ve sürdürür. Yedi çakranın dengesi, enerjiyi vücudun etrafındaki elektromanyetik alana ileterek şifayı aktive eder ( 1 ). ‘Vücutta çakralar olarak bilinen yedi büyük enerji merkezi var, her merkez farklı bir renge duyarlı. Ana endokrin bezlerinin bölgelerinde bulunan Çakra, belirli bilinç durumlarına, kişilik tiplerine ve endokrin sekresyonlara karşılık gelir.

 Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Kromoterapiye YaklaşımlarYeni araştırmacılar için Klotsche, uyguladığı gibi Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Kromoterapi ile ilgili bazı yararlı noktaları tartıştı ve 123 önemli hastalığın komple bir terapötik sistemi olduğunu keşfetti. Tek renk ve ayrıca terapi ve farklı teknikler için iki veya daha fazla renk kombinasyonu, yani doğrudan maruz kalma ve hidrokromopati kullandı. Renk iyileştirme kavramlarını Einstein’ın kütle-enerji ilişkisiyle ilişkilendirdi; bu ilişki, insan vücudu etrafındaki enerji alanı kavramı açısından oldukça doğru görünüyor. Onun çalışmaları Ghadiali’nin konseptinin bir uzantısı gibi görünüyor, ancak daha doğru olduğu kanıtlandı. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Kromoterapinin profesyonellerine – güvenli, basit, ekonomik ve son derece etkili olduğunu vurguladı – ancak yine de yaptığı iş, hidrokrompatiyi bilimsel olarak kanıtlamadığından, ona göre en iyi toksin eliminasyonu aracıdır. Çalışmasında hiçbir bilimsel hesap bulamadık; Bu bağlamda hiçbir spektroskopi yapılmamıştır. Mester, hayvan ve insan hücrelerinde ışığın fonksiyonunu belirlemek için deneyler yaptı. Mester’in çalışması Azeemi’ye benzemekte ve renklerin insan vücuduna etkisini net bir şekilde vermektedir; doğrudan deriye uygulanıp suya, yağdan süte kadar emilir ve hastaya verilir. Bu, hipertansiyon, talasemi ve diyabet gibi kalıtsal hastalıkları olan hastaları etkileyebilir. Bu çalışmanın daha fazla araştırmaya ihtiyacı vardır ve belirli biyofiziksel uygulamalar ile bir dizi deney yapılmalıdır. Azeemi, hastalıkların nedenlerini ayrıntılı olarak tartışmış ve anlaşılması kolay ve kullanması kolay olan uygun renkler önerdi. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Kromoterapinin farklı yöntemlerini detaylı olarak tartıştı, ancak hidrokrompatiyi vurguladı. Kendisi tarafından tanımlanan Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Kromoterapinin tam metodolojisi son derece faydalı ve etkilidir; Kuşkusuz, kitabının yayınlanması ile yeni bir araştırma alanı gelişti.

Hasan, Azeemi tarafından sunulan metodolojiyi de benimsedi. Çalışmaları, şimdiye kadar kurulmuş olan kromopati kavramlarını derlediği anlamında dikkat çekicidir. Geçmişteki Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Kromoterapistler bir şeyi vurguladı ve başkalarını gözetimsiz bıraktı. Bazıları, etkilenen ve hastalıklı bölgenin ışığa doğrudan maruz kalmasını vurgulamıştır. Bazıları materyalleri anlattı ve diğerleri sadece renk izlemeyi vurguladı. Tüm bu yöntemlerin yalnızca Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Kromoterapinin maddi yönü üzerinde yoğunlaştığı açıktır; ancak Hasan, renk özelliklerinin elektromanyetik aktarımı yanında şifanın maddi yönü de dahil olmak üzere Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Kromoterapinin farklı yönlerini kapsayan ayrıntılı bir çalışma hazırlamıştır. Hasan, ışınların emilmesi nedeniyle kromotize suda 32 su (parlama birimi) yükünün üretimini ölçtü ancak teorik açıklama eksikti. Bu tür bir işin yapıldığı Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Kromoterapi tarihinde bu ilk kez, ancak şaşırtıcı bir şekilde Hasan ücretli su spektroskopisine ilerlemedi. Ayrıca, yedi titreşim durumu ve yedi vitamin olmak üzere yedi müzik tını ilişkilendirdi. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Kromoterapiyi şimdiye kadar geliştirilen diğer terapötik sistemlerle karşılaştırdı ve tam Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Kromoterapi öğretisinin (titreşim iyileşmesi) derin bir açıklaması yapıldı. “Her tedavi sisteminin kendi doktrini veya hastalıkların sebepleri ve nedenleri hakkında kendi bakış açısını söylemesi” vardır. Chromalux teorisine göre, Beyin hücrelerine kozmik ve renkli ışınların titreşimlerinin etkisi nedeniyle bir elektrik yükü üretilir. Bu elektrik yükü, çeşitli hücrelerin bir diğeriyle çarpıştığı yerde salınan bir akım biçimini alır. Bu çarpışma, düşünülmek üzere hesaplanamayan, renkli titreşimlerin oluşumuyla sonuçlanır. Servikal omurlar, beyinden başlayan akımın ana pasajıdır; eğer bu kemik kırılırsa akım akışı beyin dokularına hasar verecek şekilde geri çekilir . Belirli hastalıklar için doğru renk seçme tekniğini geliştirdi ve terapide kullanılan temel renklerin teorisini ve farklı renk tonlarının kombinasyonlarını açıkladı. Hasan’ın çalışması, herhangi bir rengi önermeden önce bir hastanın geçmişinin keskin bir şekilde izlenebileceğini vurguluyor. Renk Psikolojisi ve Tıbbı Araştırma teknikleri ve etkileyici nicel veriler için renk psikolojisi ve tıbbı dünyası gerard’ın son çabalarına borçludur (1970). Işık, renk ve psikofizyolojik etkilerinin tüm alanını özenle inceledi. Muhtemelen ilk defa, tüm organizmanın tepkilerini, cildin üzerine renkli ışıkla gelişmiş ve modern teknikler kullanarak test etmiştir. Diğer bilim insanlarının deneyimlerinden ve elektroensefalogramdan yararlanarak, yeni yaklaşımları geliştirdi ve birtakım önemli gerçekleri keşfetti Fizyolojik olarak, kişilerin duygulanımlı tepkileri, sıcak renklerin reaktif depresyon veya nevrasteniyle sorun yaşayan kişilerin uyanmasında yararlı olduğunu ortaya koymuştur. Hipertansif hastalarda kas tonusu veya kan basıncını arttırdılar. Soğuk renkler, aynı testlerin hepsinde ters duygulanım tepkilerini ortaya çıkardı. Korkunç konular aslında klinik psikoloji açısından daha soğuk renklerle sakinleşti. Gerard’ın çalışmalarında önemli bir bulgudur, çünkü serin renklerin gerginlik ve kaygı durumlarında sakinleştirici olarak etkili olabileceğini ortaya koymaktadır. Fizyolojik olarak, tüm renkler klinik olarak somut sonuçlar üretti. Sıcak renklere maruz kalma, solunum hareketlerini, göz kırpmalarının sıklığını, kortikal aktivasyonu ve palmar iletimi (otonom sinir sisteminin uyandırılması) arttı. Sıcak renkler sürekli olarak daha belirgin bir uyarılma modeli gösterdi. Serin renkler, endişe yaratan bireyler için bir gevşetici ve huzur verici olarak hareket ederek, kan basıncını düşürerek, gerilimden kurtarmayı, kas spazmlarını hafifletmeyi ve göz kırpma sıklığını azaltarak ters etkiler gösterdi. Uykusuzluk için de bir yardımcı oldukları kanıtlandı. Sanki ılık renkler sürekli olarak uyarı desenini gösterdiğinde, serin renkler tutarlı bir gevşeme paterni gösterdi. Gerard’ın araştırma ve testlerini özetlemek için yaptığı bilimsel veriler, tüm renklerin tüm insanı hem psikolojik hem de fizyolojik olarak belirli bir biçimde etkilediğini gösteriyor. kas spazmlarının hafifletilmesi ve göz kırpma sıklığının azaltılması. Uykusuzluk için de bir yardımcı oldukları kanıtlandı. Sanki ılık renkler sürekli olarak uyarı desenini gösterdiğinde, serin renkler tutarlı bir gevşeme paterni gösterdi. Gerard’ın araştırma ve testlerini özetlemek için yaptığı bilimsel veriler, tüm renklerin tüm insanı hem psikolojik hem de fizyolojik olarak belirli bir biçimde etkilediğini gösteriyor. kas spazmlarının hafifletilmesi ve göz kırpma sıklığının azaltılması. Uykusuzluk için de bir yardımcı oldukları kanıtlandı. Sanki ılık renkler sürekli olarak uyarı desenini gösterdiğinde, serin renkler tutarlı bir gevşeme paterni gösterdi. Gerard’ın araştırma ve testlerini özetlemek için yaptığı bilimsel veriler, tüm renklerin tüm insanı hem psikolojik hem de fizyolojik olarak belirli bir biçimde etkilediğini gösteriyor.

Metafiziksel Görüş Hasan insan vücudunu her canlının çevresindeki elektromanyetik enerji ışınıyla ilişkilendirir. Ona göre bu vücut ya da enerji ışını vücudumuzun sağlıklı kalmasından sorumludur. Aynı gerçek, Azeemi’nin Renk Terapisi kitabında şöyle anlatıyor : “Fiziksel bedenimizin kendisinin her şey olduğu yanlış bir konsept değil, bunun yerine bedendeki elektromanyetik ışıma (aura) bize enerji veriyor ve sağlık veya hastalıkları fiziksel beden ‘Bu kavramlar Kirlian teknolojisini kullanarak Hintli bir araştırmacı Shah ile işbirliği içinde çalışan Rus bilim adamlarının desteğini aldı. İnsan vücudundaki elektromanyetik enerji ışıltısını fotoğraflamışlar ve gerçek hastalığın aura’da ilk ortaya çıktıklarını ve daha sonra fiziksel bedenimize transfer edildiğini keşfettiler ve fiziksel vücudumuzda görünüşünden 6-8 ay önce tespit edilebileceklerdi. Böylece, Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Kromoterapinin koruyucu bir tedavi olabileceği gerçeğini tespit etmişlerdir. Bu teoriyi desteklemek için Thelma Moss şunları kaydetti: “Vücutlarımız da dahil olmak üzere dünyamızda görünüşte katı nesneler elektromanyetik enerjiden oluşur, nesne ne kadar sağlam olursa enerjide o kadar yoğun olur.” Bu gerçek, aynı zamanda Einstein’ın Shah’ın “İlahi iyileştirme” adlı makalesinde yaptığı bir düşünceyi de göstermektedir:

“m” kütlesi olan nesneler olsak ve kendimizi çok güçlü ve yüksek yoğunluklu bir elektromanyetik alana maruz bırakırsak ve sonra maddenin enerjiye yavaş yavaş dönüşeceğiz. Enerji formunda, üstün bir bilinç seviyesi elde edersek, enerji akışını yönlendirebiliriz ve uzay-zamanın sınırlı boyutlarıyla kısıtlanmayacağız. Dolayısıyla bu durumda geçmişe geri dönmek veya gelecekte seyahat etmek için zaman sınırını aşabiliriz. Bilinçli bilgeliğe sahip bir enerji kaynağı olduğumuza ek olarak, kendimizi fiziksel formumuza geri döndürme kabiliyetine sahibiz.

Einstein’ın açıklamasından sonra Klotsche’nin Renk Tıbbında öne sürdüğü gibi, fiziksel beden etrafındaki elektromanyetik cesedi haklı kılmak için yeni bir kapı açılabilir ve sadece Einstein’ın matematiksel enerji formülüyle Batı’nın maddi veya mekanik Newton’a bağlı dünyasına gösterebileceği açıklanabilir E = mc 2 . Einstein’a göre enerji ve madde değişebilir ve birbirine dönüştürülebilir. Klotsche, bu olguyu şöyle açıklıyor: Bir maddenin titreşim oranının maddenin yoğunluğunu veya şeklini belirlediğini biliyoruz. Evrendeki titreşim kalıplarını, yani kozmik elektromanyetik ölçekte bulunan enerji aralıklarını veya alanlarını tanıdığımızda, kozmosun zarif enerji oktavlarında bulunan muazzam şifa güçlerine kapıları açabiliriz. İnsan vücudu için yararlı frekanslarıyla görünür ışık tayfı, iyileşme için önleme aracı sağlar. Renk Tıbbı gerçekten, geleceğin tıbbıdır.  Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Kromoterapi, elektromanyetik beden veya vücut çevresindeki aura (enerji alanı) renkleri sağlar ve bu da enerjiyi fiziksel bedene aktarır. Bu, renk terapisini çeşitli terapiler arasında en etkili kılar.

Renkten söz ettiğimizde, enerji dalgaları demektir. Her biri kendi frekansı olan her renk bir enerji şeklidir. Ghadiali, cilde bir renk veya renk yerleştirmenin vücuda renk besleme biçimi olarak hareket ettiğini kabul etti. Stellar Research Corporation’ın Patterson, ‘ışığın, saf enerjiye en yakın olan şey olduğunu tespit edebildiğimizi açıklıyor. Saf titreşim enerjisi olarak renk, sağlığı korumak ve hastalığın üstesinden gelmek için rasyonel bir terapidir “. İnsan vücuduna uygulandığında ışık, her rengin bir miktar enerji ile ilişkili olmasından ötürü yetersiz enerjileri sağlayacaktır. Fizikten gelen bir kavram, chromotherapists’in “renkler enerji kazandıran” fikrini teyit eder. Sunulan Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Kromoterapi ile ilgili herhangi bir teori arasında hiçbir çelişki ortaya çıkmadı, ancak insan vücudu etrafındaki elektromanyetik radyasyon ışıltısı ve nicelemesi de dahil olmak üzere geçmişte üzerinde durulmayan bazı çalışma alanları var.

Renklerin, fiziksel, zihinsel ve duygusal olarak her seviyede derin etkisi var. Enerji seviyelerimiz engellenir veya tükenirse, o zaman vücudumuz düzgün çalışmaz ve bu da farklı seviyelerde çeşitli sorunlara neden olabilir. Bu kavram Klotsche tarafından da desteklendi: İnce kuvvetler arasındaki bu birbiriyle ilintili sistemler, enerjiyi, tıkanmış veya yetersiz hastalıklı alanlara doldurur veya yeniden kanallarlar; çünkü hastalık, enerji akışının bir kısıtlamasından başka bir şey değildir. En az direnç yolunda enerji veya titreşim akışı bildiğimizden ve titreşimsel şifanın kullanımı ile ekstra enerji ilişkisinden geçtiğimizde, uygun enerjiler, gereken enerjiyi, en çok istediği yerden kurtararak gerekli alanları ararlar. Vücudun yoğun fiziksel enerjisi ile vücut işlevlerinin veya aktivitelerinin birçoğunu kontrol eden ustaca enerji arasındaki etkileşim, enerji ile madde arasındaki ilişkiyi anlamanın anahtarıdır

Bu enerji vücudu Perry tarafından Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Kromoterapinin bilimsel dokümantasyonunda tarif edildiği gibi fotoğraf yoluyla da kanıtlanabiliyor: 1939’da Kirlian, bir fotoğraf plakasındaki bir nesnenin yüksek gerilim elektrik alanına maruz kalması durumunda plak üzerinde bir görüntü oluşturulduğunu keşfetti. Görüntü renkli bir halo veya koronal bir deşarj gibi gözüküyor. Bu görüntünün, her canlıyı çevrelediği iddia edilen vücuttaki (aura) elektromanyetik radyasyonun fiziksel belirtisi olduğu söyleniyor.

Çalander, insan vücudu ve işindeki enerji ışıltısı ile ilgili ortaya çıkmamış gerçekleri açıkladı. Bu düşünce, hastaları tedavi etmek için Şah ve Rus sağlık personeli tarafından da kullanılmıştır. Bu keşif, yeni bir araştırma alanına yol açtı; ne yazık ki, bilim adamları bugün bile vücuttaki elektromanyetik enerji temel bilimi (aura) ile Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Kromoterapi arasındaki ilişkiyi araştırmamıştır. Ortodoks tıp ve bilim ışıkların nasıl çalıştığına dair kendi açıklamalarını sunar. Bu açıklamalar kesinlikle fiziki fonksiyonlara dayanır ve Kirlian cihazlarıyla gösterilen veya fotoğraflanan biyoelektrik enerji alanını yoksayar. Bu elektromanyetik enerji, renk tıbbı kullanarak, ışık frekanslarıyla auralarımız aracılığıyla fiziksel bedene taşınabilir, ayrıca şöyle açıklanabilir: “Bütün canlılar nemli; nem filmden elektrik yük desenine emülsiyondan özne transfer edilir ve bir Kirlian görüntüsünün görünmesine neden olur. Bu şüphesiz, hastalığın kromopati doktrine göre nasıl tedavi edildiğini anlamamıza yardımcı olur, ancak vurgulanması gereken alan, her canlı vücuttaki elektromanyetik parlaklığın kuantum halidir.

Git: Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Kromoterapi Uygulamaları Işık Etkilerinin Değişimi Araştırmalar, prematüre bebeklerin üçte ikisinde bulunan potansiyel olarak ölümcül bir durum olan yenidoğan sarılığının güneş ışığına maruz kalmasıyla başarıyla tedavi edilebileceğini ileri süren çalışmalara 1950’lerde devam ettiğini ileri sürdü. Bu 1960’lı yıllarda doğrulandı ve beyaz ışık, bu durumun tedavisinde yüksek riskli kan naklinin yerini aldı. Mavi ışık daha sonra tam spektrumlu ışığa (yenidoğan sarılığında en yaygın tedavi şekli) kıyasla daha etkili ve daha az tehlikeli bulundu. Yenidoğan sarılıklarının tedavisinde mavi ışığın turkuaz ile karşılaştırılması, Ebbesen ( 19). Parlak beyaz tam spektrumlu ışık, şimdi kanserler, SAD (mevsimsel afektif bozukluk, sözde kış depresyonu), anoreksiya, bulimia nervoza, uykusuzluk, jetlag, vardiyalı çalışma, alkol ve uyuşturucu bağımlılığı tedavisinde de kullanılmaktadır. genel ilaç düzeyleri. Schauss, renklerin sakinleştirici etkisi üzerinde çalıştı ve bu rengin agresif davranış ve şiddeti azalttığını buldu.

Yenidoğan sarılıklarının tedavisinde başarılı olduğu tespit edilen mavi ışığın Pleasanton’ın çalışmalarında vurguladığı gibi romatoid artrit tedavisinde etkili olduğu gösterildi. McDonald’ın yaptığı çalışmalarda, 15 dakikaya kadar değişen dönemler için mavi ışığa maruz bırakılanların çoğunun ağrı kesici etkisi önemli derecede arttı. Ağrı azalmasının hem mavi ışığa hem de mavi ışığa maruz kalma süresine doğrudan bağlı olduğu sonucuna varıldı. Mavi ışık, yaralı dokuyu iyileştirmede ve yanıklar ve akciğer koşullarının yanı sıra yara dokusunun önlenmesinde de kullanılır. 1990’da bilimadamları, bağımlılıklar, yeme bozuklukları ve depresyon gibi çok çeşitli psikolojik problemlerin tedavisinde mavi ışığın başarılı bir şekilde kullanılmasına ilişkin Amerikan Bilim İlerleme Derneği’nin yıllık konferansına rapor verdi. Renk spektrumunun diğer ucunda, kırmızı ışığın kanser ve kabızlık tedavisinde ve iyileşen yaralarda etkili olduğu gösterildi. Sonuç olarak, renk çeşitli tıbbi uygulamalarla terapötik bir araç olarak kabul görmeye başladı.

Öncü araştırmanın sonucu olarak son yirmi yılda geliştirilen yeni bir teknik, fotodinamik terapi (PDT) ‘dir. Bu, belirli intravenöz enjekte edilen ışığa duyarlı kimyasalların sadece kanser hücrelerinde birikmesi değil aynı zamanda bu hücrelerin ultraviyole ışığı altında seçici olarak tanımlanması bulgusuna dayanmaktadır. Bu ışığa duyarlı kimyasallar daha sonra uzun dalga boyu diğer renklerden daha derine nüfuz etmesini sağlayan kırmızı ışıkla aktive edildiğinde kanser hücrelerini imha eder. PDT hem tanı hem de tedavi için kullanılabilir. PDT’yi geliştiren Thomas Dougherty, dünya çapındaki bir deneyde çok çeşitli malign tümörlü 3000’den fazla kişinin bu tekniği kullanarak başarılı bir şekilde tedavi edildiğini bildirmektedir. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Kromoterapi şu anda sporcuların performansını arttırmak için kullanılmaktadır; kırmızı ışık, kısa, hızlı enerji patlamalarına ihtiyaç duyan sporculara yardımcı olurken, mavi ışık daha istikrarlı bir enerji çıkışı gerektiren performanslara yardımcı olur.

Karşılaştırıldığında, pembe ışık, maruz kaldıktan birkaç dakika içinde sakinleştirici ve sakinleştirici bir etkiye sahiptir. Düşmanca, agresif ve endişeli davranışı bastırır. Pembe tutma hücreleri şimdi mahkumlar arasındaki şiddet ve saldırgan davranışları azaltmak için yaygın bir şekilde kullanılmaktadır ve bazı kaynaklar, mahkûmların kas kuvvetlerinde 2.7 sn’lik bir azalma bildirmiştir. Pembe çevrede insanların arzularına rağmen asla agresif olamayacakları görülüyor çünkü renk enerjisini bozar. Aksine, sarı renklerden kaçınılmalıdır çünkü oldukça uyarıcıdır. Gimbel ( 22 ), şiddet içeren sokak suçu ile sodyum sarı sokak aydınlatması arasında olası bir ilişki olduğunu önermişti.

Renk, Beyin ve Işık Etkileri1960’lı yıllarda Rusya’da yapılan araştırmalar, altı deney konularından birinin parmak uçlarıyla sadece 20-30 dakika sonra renk fark edebildiğini ve körlerin bu duyarlılığı daha da geliştirdiğini gösterdi. Bu etkilerin anlaşılması ancak beyindeki pineal bez tarafından üretilen melatonin ve serotonin hormonu araştırmalarının sonucunda ortaya çıkmıştır. Melatonin, hayvanlara ışığa tepki vermek ve bedensel işlevlerini diürnal ve mevsimsel değişimlerle senkronize etmek için önemli kimyasal yol olarak bilinir. Serotonin beyindeki çok önemli bir nörotransmitterdir ve bu aksiyonu şizofreni ve halüsinojenik durumlar gibi zihinsel bozukluklarla bağlantılıdır. Serotonin, uyarıcıdır. gün ışığında üretilirken, uyku ile bağlantılı olan melatonin çıkışı karanlıkta ve genelde depresif bir etkiye sahip olduğunda artar. Işık olduğunda ve melatoninin damlası düştüğünde bu tersine çevrilir. Ana faaliyet alanı hipotalamustur, beynin çeşitli hormonların etkilerine aracılık ettiği ve duyguların düzenlenmesinde rol aldığı kısımdır. Bununla birlikte, ışığa tepki olarak melatoninin çıkışındaki değişiklikler, vücudun her hücresine, özellikle de Canlıların üreme süreçlerine, bu tür değişikliklere duyarlı olanları etkiler. Yumurtlama sorunu olan kadınlarda ve düşük sperm sayısında ve genellikle SAD’den mustarip olanlarda kışın meydana gelen anorexia nervosa (karakteristik özelliği amenore veya dönem yokluğu) kadınlarda yüksek seviyelerde melatonin bulunur. Araştırmalar aynı zamanda beynin belirli bölümlerinin sadece ışığa duyarlı olmadığını değil aynı zamanda farklı dalga boylarına farklı tepki verdiğini doğruladı; farklı dalga boylarının (renklerin) radyasyonun hormon üretimini uyarmak veya azaltmak için endokrin sistem ile farklı etkileşimde bulunduğu düşünülmektedir (22 ).

Bu çalışma Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Kromoterapiye yeni bir boyut kazandırmıştır: psikolojik rahatsızlıklarda renk kullanımı. Günümüzde SAD, özellikle İngiltere’de, güneşin 1-2 hafta boyunca parlamadığı ve böylece vücudun içine herhangi bir ışık geçmemesi halinde çok yaygın bir sorun haline gelmiştir. Sonuç olarak, psikolojik hastalıklar başta depresyon şeklinde ortaya çıkar ve bunlar kromopatoloji çalışmalarına göre huzur verici ilaç kullanmadan iyileştirilir.

Renkli filtreler yoluyla güneş ışığına maruz kalan hastalarla yapılan Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Kromoterapiye ilişkin ayrıntılı bir çalışma Jacob tarafından hazırlandı. Melatonin, ışık ve renk arasındaki ilişkiyi kanıtlamak için modern teorileri benimser. Takkata, kan ile güneş ışığı arasında bir ilişki bulmaya çalışan ilk araştırmacıydı. Jacob’un çalışması, güneş ışığına maruz kalmanın sonucu olarak hormonal değişikliklerle ilgilidir. Tabii ki, güneş ışığı yedi renkten mükemmel bir karışımdır; farklı renkler, bizi sağlıklı tutan farklı hormonların salınmasından sorumludur. Jacob yaptığı çalışmada şöyle dedi:

Işık beyni ve vücudu açmaktan sorumludur. Işık gözler ve cilt yoluyla vücuda girer. Tek bir ışık fotonu bile göze girdiğinde, tüm beyini aydınlatır. Bu ışık, hayat boyu devam eden vücut işlevlerini, otonom sinir sistemi, endokrin sistemi ve hipofiz (vücudun ana bezi) düzenleyen hipotalamus’u tetikler. Hipotalamus aynı zamanda vücudumuzun biyolojik saatinden sorumludur. Aynı zamanda en önemli hormonlarımızdan olan melatonin salımından sorumlu pineal organa ışıkla bir mesaj gönderir. Melatoninin salınımı doğrudan ışığa, karanlığa, renklere ve Dünyanın elektromanyetik alanı ile ilgilidir. Bu gerekli hormon vücudun her hücresini etkiler. Her bir hücrenin iç etkinliklerine, birbirleriyle ve doğayla uyumlu hale gelmelerini sağlıyor. Pineal bezin, evrenle birlik olduğumuz duyusundan sorumlu olduğuna inanılıyor ve iç varlık ile çevre arasındaki ilişkinin aşamasını belirliyor. Eğer bu ilişki uyumluysa biz sağlıklı, mutlu ve refah hissi sahibiyiz. Bu ilişkide bir dengesizlik kendini fiziksel, zihinsel veya duygusal hallerimizdeki bozukluklar veya hastalık şeklinde bilinir hale getirir. Pineal, “ışık ölçer” miz ve bize evrenle birlik hissi vermek için ve aşağıda toprak Elektromanyetik alan bize topraklanmış tutmak için, yukarıdaki göklerden bilgi alır. Sağlığımızı korumak ve çevre ile uyum içinde olmak için mükemmel bir denge gereklidir ( Pineal bezin, evrenle birlik olduğumuz duyusundan sorumlu olduğuna inanılıyor ve iç varlık ile çevre arasındaki ilişkinin aşamasını belirliyor. Eğer bu ilişki uyumluysa biz sağlıklı, mutlu ve refah hissi sahibiyiz. Bu ilişkide bir dengesizlik kendini fiziksel, zihinsel veya duygusal hallerimizdeki bozukluklar veya hastalık şeklinde bilinir hale getirir. Pineal, “ışık ölçer” miz ve bize evrenle birlik hissi vermek için ve aşağıda toprak Elektromanyetik alan bize topraklanmış tutmak için, yukarıdaki göklerden bilgi alır. Sağlığımızı korumak ve çevre ile uyum içinde olmak için mükemmel bir denge gereklidir ( Pineal bezin, evrenle birlik olduğumuz duyusundan sorumlu olduğuna inanılıyor ve iç varlık ile çevre arasındaki ilişkinin aşamasını belirliyor. Eğer bu ilişki uyumluysa biz sağlıklı, mutlu ve refah hissi sahibiyiz. Bu ilişkide bir dengesizlik kendini fiziksel, zihinsel veya duygusal hallerimizdeki bozukluklar veya hastalık şeklinde bilinir hale getirir. Pineal, “ışık ölçer” miz ve bize evrenle birlik hissi vermek için ve aşağıda toprak Elektromanyetik alan bize topraklanmış tutmak için, yukarıdaki göklerden bilgi alır. Sağlığımızı korumak ve çevre ile uyum içinde olmak için mükemmel bir denge gereklidir ( biz sağlıklı, mutluyuz ve bir esenlik hissi duyuyoruz. Bu ilişkide bir dengesizlik kendini fiziksel, zihinsel veya duygusal hallerimizdeki bozukluklar veya hastalık şeklinde bilinir hale getirir. Pineal, “ışık ölçer” miz ve bize evrenle birlik hissi vermek için ve aşağıda toprak Elektromanyetik alan bize topraklanmış tutmak için, yukarıdaki göklerden bilgi alır. Sağlığımızı korumak ve çevre ile uyum içinde olmak için mükemmel bir denge gereklidir ( biz sağlıklı, mutluyuz ve bir esenlik hissi duyuyoruz. Bu ilişkide bir dengesizlik kendini fiziksel, zihinsel veya duygusal hallerimizdeki bozukluklar veya hastalık şeklinde bilinir hale getirir. Pineal, “ışık ölçer” miz ve bize evrenle birlik hissi vermek için ve aşağıda toprak Elektromanyetik alan bize topraklanmış tutmak için, yukarıdaki göklerden bilgi alır. Sağlığımızı korumak ve çevre ile uyum içinde olmak için mükemmel bir denge gereklidir ( elektromanyetik alanın altına sızmamak için. Sağlığımızı korumak ve çevre ile uyum içinde olmak için mükemmel bir denge gereklidir ( elektromanyetik alanın altına sızmamak için. Sağlığımızı korumak ve çevre ile uyum içinde olmak için mükemmel bir denge gereklidir (22 ).

Sonuçlar

İnsanlığın keşiflerinin pek çok yönü ihmal edilir, ihmal edilir veya atılır. Renkli tıp, ihmal edilen bu maddelerden biridir. Ayurveda, allopati, akupunktur, Unani, homeopati, biyokimyasal, magnetoterapi, fizyoterapi, radyoterapi, aromaterapi, refleksoloji veya renk terapisi olsun, her telafi edici ve iyileştirici tedavi sisteminin ortak özelliği, bir şekilde bir tür veya başka titreşim uygulamaktır böylece vücudun sağlığa kavuşması sağlanır. Çoğu sistem titreşimleri dolaylı olarak tetikler ancak titreşimlerin doğrudan vücut üzerinde kullanıldığı birkaçı vardır ve Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Kromoterapi bunlardan biridir.

Babbitt, Ghadiali ve Azeemi, chromotherapy gelişiminde devrim yarattı. Onların fikirleri diğer araştırmacılar tarafından gerçekleştirildi. Sunulan teoriler arasında dünyanın herhangi bir yerinde yapılan araştırma çalışmalarında herhangi bir tartışma bulunamadı.

Bu rengin bir maddenin kuantum hali olduğu farz ediliyor. Çekicilik, güzellik, lezzet, hassasiyet vb. Gibi diğer kuantum devletleri vardır. Bu kuantum devletler ‘glikon’lar vasıtasıyla birbirleriyle bağlantılıdır ve’ kuarklar ‘olarak bilinen aracı enerjiler alanları oluştururlar. Kokarlar, eğer yoğunlaşırsa, beşinci maddenin durumuna göre, kütük üretirler. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Kromoterapide kullanılan araç derinliği araştırılmamıştır; Örneğin, Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Kromoterapide kullanılan ana madde olan su, Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Kromoterapi bağlamında yapılan herhangi bir araştırmada niceliksel olarak çalışılmamıştır. Literatür kuantum fiziksel devletler ve optik matematiğe ilişkin bilimsel çalışmaların ciddi eksikliğini sergilemektedir. Benzer şekilde, kromotize suyun bilimsel hesaplamalarına dayanarak mevcut hiçbir kanıt yoktur. Kuantum durumları ve insan vücudu etrafındaki elektromanyetik ışıma ile ilgili hiçbir çalışma bulamadık. Hidrokromopatide kullanılan kromozomlu suyun iletkenlik ölçümleri herhangi bir araştırmacı tarafından vurgulanmamıştır. Kütle enerjisiyle ilgili ölçümler, tedavi için kullanılan sıvı ortamın güçlendirilmesi veya kromotize edilmesinde faydalı olabilir. Yüklü su, enerji devletleri ve insan vücudu üzerindeki etkisi arasında ilişki kurulmalıdır. Farklı renklerin emiliminin sonucu olan kuantum mekanik dipol momenti, yük nicelemesi fenomeni üretir. Bir tedavi sistemi olan Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Kromoterapi, doğayla uyum içinde olması nedeniyle insanlara faydalı olabilir. Bu dünyada var olan her şey farklı renklerin kombinasyonu ( Kütle enerjisiyle ilgili ölçümler, tedavi için kullanılan sıvı ortamın güçlendirilmesi veya kromotize edilmesinde faydalı olabilir. Yüklü su, enerji devletleri ve insan vücudu üzerindeki etkisi arasında ilişki kurulmalıdır. Farklı renklerin emiliminin sonucu olan kuantum mekanik dipol momenti, yük nicelemesi fenomeni üretir. Bir tedavi sistemi olan Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Kromoterapi, doğayla uyum içinde olması nedeniyle insanlara faydalı olabilir. Bu dünyada var olan her şey farklı renklerin kombinasyonu ( Kütle enerjisiyle ilgili ölçümler, tedavi için kullanılan sıvı ortamın güçlendirilmesi veya kromotize edilmesinde faydalı olabilir. Yüklü su, enerji devletleri ve insan vücudu üzerindeki etkisi arasında ilişki kurulmalıdır. Farklı renklerin emiliminin sonucu olan kuantum mekanik dipol momenti, yük nicelemesi fenomeni üretir. Bir tedavi sistemi olan Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Kromoterapi, doğayla uyum içinde olması nedeniyle insanlara faydalı olabilir. Bu dünyada var olan her şey farklı renklerin kombinasyonu ( Bir tedavi sistemi olan Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Kromoterapi, doğayla uyum içinde olması nedeniyle insanlara faydalı olabilir. Bu dünyada var olan her şey farklı renklerin kombinasyonu ( Bir tedavi sistemi olan Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Kromoterapi, doğayla uyum içinde olması nedeniyle insanlara faydalı olabilir. Bu dünyada var olan her şey farklı renklerin kombinasyonu (2 ). Her Tanrı’nın yaratılışında bir renk veya ötek baskındır; Azeemi tarafından belirtildiği gibi:

Kil kullanarak, kil tencere onarılır ve bez parçası bezden yapılmış bir bebeği düzeltir; plastik, plastik eşyaları onarmak için kullanılır; bu yüzden, ışığın ve renklerin insanın kökeni olan insan sağlığı bakımı için kullanılmamasının nedeni nedir? oluşturma. Kutsal kitapta insanoğlunun varlığı çeşitli ışık ve renk tonlarına dayanır. O zaman neden bir insan renklerle tedavi edilemez ( 2 ).

Walker bir keresinde şöyle dedi:

Farklı renk ve titreşimleri yayacak bir aura veya enerji alanı ile çevrili hayat hologramının bir parçası olduğunuzu biliyorsunuzdur. Aura parmaklarınızın ucuyla ruhunuzu ve iyiliğinizi, sağlığınızı, zihinsel istikrarı, olgunluğunuzu, duygusal / iç karışıklığınızı ya da huzur dolu gerçekleşmenizi yansıtır. Bu niteliklerin her birinin daha fazlası, barış, sağlıklı yaşam, istikrar, olgunluk ve yerine getirme, günlük hayatımızda renk gücünün uygulanması ile şimdiye kadar var olan değerli mülkiyetiniz olabilir ( 23 ).

En Eski Renk Zamanları

Mısır

Eski Mısırlılar terapide renk kullandılar

Eski Mısırlılar tedavi ve rahatsızlıklar için renk kullanmışlardır. Işık olmadan hayat olamayacağını bilerek güneşe tapıyorlardı. Doğaya baktılar ve hayatlarının birçok yönüyle kopyaladılar. Tapınağının zemini çoğu zaman yeşil – daha sonra nehri Nil boyunca büyüyen çimen gibi. Mavi, Mısırlılar için de çok önemli bir renkti; gökyüzünün rengi. Şifa için tapınaklar inşa ettiler ve gün ışığının parıldadığı taşlar (kristaller) kullandılar. Farklı renkler için farklı odalarda olurlardı. Belki de mevcut renk / ışık tedavisi yöntemlerimizi bu eski uygulamayla ilişkilendirebiliriz.

Papirüs üzerinde, renklerin “tedavileri” nin 1550 yılına dayanan listeleri vardır. Renk ışınlarının iyileştirici güçleri hakkındaki derin bilgisi ve anlayışı, daha sonra tarihte Yunanlıları rengi yalnızca bir bilim olarak gördüğünde neredeyse kayboldu. Hipokrat, diğerlerinin yanı sıra metafizik yanını terk etti ve yalnızca bilimsel açıdan yoğunlaştı. Neyse ki, buna rağmen, renk bilgisi ve felsefesi çağlar boyu birkaç kişi tarafından aktarılmıştı. Çinliler de görünüşe göre Renk Şifasını uyguladılar. Nei / ching, 2000 yaşında, renk tayinlerini kaydeder.

Erken Renk Çalışmaları

Aristotel

Aristo karışık renk

Işıkla ilgili erken çalışmalar ve kuramlardan bazıları Aristoteles tarafından yapıldı.

İki renk karıştırılarak üçte biri üretildiğini keşfetti. Bunu, sarı ve mavi bir cam parçasıyla yaptı; bunlar bir araya getirildiğinde yeşil renk aldı. Ayrıca ışığın dalgalar halinde hareket ettiğini keşfetti. Plato ve Pythagoras da ışık üzerinde çalışıyordu.

Ortaçağ

Ortaçağ boyunca, Paracelsus, müzik ve şifalı bitkilerle birlikte iyileşme için renk ışınlarının gücünü kullanarak renk bilgisi ve felsefesini yeniden başlattı. Ne yazık ki yoksul adam Avrupa’da dolaşıyor ve eseri için gülünç durumda. El yazmalarının çoğu yakılmış, ancak çoğu zaman zamanının en büyük doktorlarından ve şifacılarından biri olarak düşünülüyor. Bir adam, görüneceği gibi, zamanının çok ilerisinde. Sadece şimdi Renk Terapisini bir kez daha kullanmamızın yanı sıra şifalı bitkiler ve müzik kullanan diğer fikirleri, şimdi oldukça sıradan olan pek çok tamamlayıcı terapiye de yansımış olarak görülebilir.

Issac Newton (1642 – 1727)

Issac Newton

Issac Newton renk öncüsü

Renk alanında öncü olan Isaac Newton, 1672’de, renk üzerine ilk tartışılan gazetesini yayımladı ve kırk yıl sonra da ‘Opticks’ adlı eserini yayınladı.

Newton bir prizma yoluyla bir güneş ışığı demetinden geçti. Prizmanın ışığı çıktığında beyaz değildi, ancak yedi farklı renkteydi: Kırmızı, Turuncu, Sarı, Yeşil, Mavi, Indigo ve Menekşe. Işınlara yayılma Newton tarafından dağılma olarak adlandırılır ve farklı renk ışınlarını spektrum olarak adlandırır.

Işık ışınları tekrar bir prizma geçirildiğinde ışınlar tekrar beyaz ışığa dönüştüğünü öğrendi. Prizma içinden sadece bir ışık geçtiyse içeri girdiği rengin aynısı çıkacaktı. Newton, beyaz ışığın yedi farklı renkli ışınlardan oluştuğu sonucuna vardı.

Modern Gün Düşüncesi

Gerçekten de, ‘Eski Mısırlıların güneşe ibadet etmeleri, modern dünyada da yer alabilir, çünkü tüm merkezi ısıtma sistemleri ve aydınlatma sistemleri vb. Yakıtları yakacak yıllarda kömür ve petrol malzemeleri olarak yakıtlayacak güneş olabilir. tükenmek. Ayrıca, kış aylarında Mevsimsel Duygudurum Bozukluğu (SAD) geçiren çok sayıda kişide ışık yoksunluğunun etkisinin farkındayız.

Şanslıyız ki artık hepimiz istediğimiz her rengi seçebiliyor ve herhangi bir rengin ürünlerini özgürce alabiliyoruz. Bu her zaman böyle değildi. Zamanla, menekşe / mor kumaşları boyamak için kullanılan pigmentler çok pahalıydı ve bu nedenle yalnızca zenginler için kullanılabilirdi. Örneğin, yüksek büro Romalılar, bu, onlara, güç, soyluluk ve dolayısıyla otoriteyi belirttikleri için, mor cüppe giyerlerdi.

Kraliçe Victoria

Siyah kötü bir renk değildir

Tarihin farklı evrelerine ve bu aşamaların genelde o zamanlardaki renklere nasıl yansıdığına da bakmak ilginçtir. Şiddet ve uygunluk zamanlarında, kıyafet kodunun siyah ve gri hakimiyeti çoktu. Victorialılar çoğunlukla siyah giymişlerdi – Kraliçenin uzun süre yas tuttuğu şüphesiz – etkilenmiş ve pek çok açıdan oldukça sadıktı ve pek çok açıdan çok renkli olmayan söylenmesi gerekiyordu. Püritenler de elbette siyah giyindiler. Bu, siyahın kötü bir renk olduğunu söylemek değildir. Her rengin pozitif ve negatif yönleri vardır. Siyah bir renkle giymek, diğer rengin enerjisini artırabilir. Siyah, bazen yansıma ve iç arama için gerekli alana da sahip olabilir. İç kuvvet ve değişme olasılığını gösterebilir.

Son savaştan önce çok fazla kırmızı giyildiğine dikkat çekildi. Kırmızı, en olumlu cesaret, güç ve öncü ruhun rengidir ve hepsine savaşı savunan erkekler ve kadınlar tarafından çok ihtiyaç duyulmaktadır. Bununla birlikte, en olumsuz açıdan öfke, şiddet ve vahşetin rengi. Savaş son bularken, soluk mavi popüler bir renk oldu – belki de barışın bir hareketi, aynı zamanda herkesin ihtiyaç duyduğu iyileşmeyi vermesi.

Renk geleceği

Renk çok olumlu kullanır

Şimdi renkleri tekrar çok olumlu bir şekilde kullanıyoruz. İşletmeler belirli bir çevrede çalışanlarının daha iyi çalışabileceğini kabul ederler ve cezaevlerinde çevrenizdeki renklerin hastalara ve tutuklulara karşı olabilecek etkisinin farkına vardıklarını bildirirler. Boya şirketleri, renk terapi yönlerini göz önünde bulundurarak yeni renk kartları geliştirdiler. Kozmetik şirketlerinin de ürünlerine “renk terapisi” aralıkları vardır. Renk bize çok şey teklif ediyor ve doğada çevremizde bulunabiliyor.

Renkle ilgili farkındalığımızı arttırmalıyız, böylece doğanın hediyelerinden gerçekten yararlanarak ‘renk’ sadece bir terapi değil bir yaşam biçimi haline gelecektir. Renk sadece farklı dalga boylarından ve frekanslardan hafiftir ve ışık, aslında fotonlardan oluşan bir enerji şeklidir. Hepimiz bir noktada rengin bir parçası olacağı ve bizi her gün yaşantılarımızda etkilediği bir dünyada yaşıyoruz. Günlük yaşantısındaki renk çok meyvelerin olgunlaştığını bilmekten, renklerin ruh halimizi nasıl etkilediğini anlamaya kadar çok çeşitlidir: Mavi Sakinleşebilir – Kırmızı sizi gerginleştirebilir.

Hepimiz renklerin sadece küçük bir parçası olan elektromanyetik dalgalarla çevriliyiz.

Renk Özellikleri – renk spektrumu

Visible Spectrum’un yedi ana rengini görebilirizGördüğümüz gibi görünür renk tonu , yedi ana renkten oluşur:

Gözümüzdeki retinalar koni şeklindeki üç renk reseptörüne sahiptirler. Aslında yalnızca bu görünür renklerden üçünü algılarız – kırmızı – mavi ve yeşil. Bu renklere katkı primerleri denir . Gördüğümüz diğer renklerin hepsini yaratmak için beynimizde karıştırılan bu üç renk … ne kadar zeki olduğumuz!

Gördüğümüz ışığın dalga boyu ve frekansı da gördüğümüz rengi etkiler. Spektrumun yedi rengi değişen dalga boylarına ve frekanslara sahiptir. Kırmızı, spektrumun alt ucunda bulunur ve daha düşük dalga boyu ve daha yüksek frekansa sahip spektrumun üst ucunda Violet’e göre daha yüksek bir dalga boyuna, daha düşük frekansa sahiptir.

Renk nereden geliyor?

Prizma Renk basitçe ışıktan gelir. Elbette güneş ışığı hepimizin aşina olduğumuz ana kaynaktır. Bir prizma kullanarak, renkleri beyaz ışıktan ayıklayabiliriz – yani. Güneş ışığı. Güneş’ten gelen ışık bir prizma geçtiğinde, ışık ‘ kırılma ‘ adı verilen bir süreçle yedi görünür renge bölünür. Kırılma, ortamı değiştirdiğinde bir ışık dalgasının yaşadığı hız değişikliğinden kaynaklanır.

Işık enerjisi

Verilen bir ışık dalgasında enerji miktarı orantılı olarak frekansıyla ilişkilidir, dolayısıyla yüksek frekanslı bir ışık dalgası düşük frekanslı bir ışık dalgasına göre daha yüksek bir enerjiye sahiptir.

Renk farklı dalga boylarından ve frekanslardan oluşur. Her rengin kendi dalga boyu ve frekansı vardır. Her renk, saniye başına döngü veya dalga birimi cinsinden ölçülebilir. Bir okyanusta olduğu gibi dalgalar halinde ışığın hareket edeceğini düşünebilirsek, dalga boyu ve frekans özelliklerine sahip olan bu dalgalar olur. Bir dalga boyu, bitişik dalgalar üzerindeki aynı yerler arasındaki mesafedir. Örnek olarak; 10 metre aralıklarla dalgalarla dolu bir okyanus, dalga boyu 10 olarak belirtilebilirken 30 metre uzaklıktaki dalgalar okyanusunun dalga boyu 30 olarak söylenebilirdi . Aynı şey ışık için de geçerlidir. RED rengi 700 nanometre uzunluğunda bir dalga boyuna sahiptir – bir dalga sadece bir metrenin on milyonda biri kapsar! Oysa Violet’in dalga boyu çok daha kısa , bu nedenle her mor dalga çok daha kısa bir mesafeye yayılacaktır.

Enerji Dalgaları

Renkli Kırılmalar

Evrende pozitif ve negatif yükler (enerji dalgaları) sürekli titreşiyor ve inanılmaz derecede yüksek hızda hareket eden elektromanyetik dalgalar üretiyor. (Saniyede 186.000 mil, ışık hızı.)

Bu dalgaların her biri farklı bir dalga boyuna ve titreşime sahiptir. Birlikte elektromanyetik spektrumun bir parçasını oluştururlar .

Işık dalgalar halinde hareket eder. Bir dalga boyu, bitişik dalgalar üzerindeki aynı yerler arasındaki mesafedir.

Renk Frekansları

Bir dalganın frekansı, her saniyede belirli bir noktayı geçen tam dalga veya dalga boyu sayısıyla belirlenir.

Örneğin KIRMIZI renk saniyede 430 trilyon titreşim frekansı , Violet daha yüksek bir frekanstır , bu nedenle her mor dalga belirli bir noktayı RED renkinden daha hızlı geçirecektir. Bütün ışık aynı hızda hareket eder, ancak her renk farklı bir dalga boyuna ve frekansa sahiptir.

Dalgaların frekansı

Renk ve ışık frekansını biraz daha açıklamak ve denemek için, her 5 saniyede kıyıda 10 metre uzaklıkta dalgalar içeren bir okyanusun, frekans 5 olarak sınıflandırılabileceğini , buna karşılık dalgaların okyanusunun 10 metre olduğunu düşünün kıyıda her 10 saniyede düşen apartman frekansı 10 olarak sınıflandırılacaktı . Dalgalar daha sık, frekansı YÜKSEK.

Farklı renklerin ışığa çıkmasına ve bir prizmanın içinden geçerken görülebilmesine neden olan bu farklı dalga boyları ve frekansları. Bu, radyo dalgalarının farklı frekanslara ve dalga boylarına sahip olduğu şekilde incelenebilir, bazı istasyonlar belirli bir frekansta veya dalga boyunda dinlenebilir. Yani mavi renk, yalnızca belirli bir frekansta ve dalga boyu aralığında görülebilir.

Renk frekansı ne kadar yüksekse, enerjinin dalgaları da birbirine daha yakın olur.

Daha yüksek frekans renkleri – mor – indigo – mavi

düşük frekans renkleri – sarı – turuncu – kırmızıdır.

Yüksek frekanslı bir ışık dalgası, düşük frekanslı bir ışık dalgasına göre daha yüksek bir enerjiye sahiptir.

Tamamlayıcı renkler

Prizma

Birbirlerine bitişik olarak yerleştirildiğinde, tamamlayıcı renkler dengeli görünmeye meyillidir ve renk tekerleğinde birbirinin karşısında olan renklerdir

tamamlayıcı renkler hakkında daha fazlası

Her renk kendi dalga boyu ve frekansı ile kendi özelliklerine sahiptir.

Beyazın bir renk olduğu söylenebilirse de, aslında spektrumun tüm renklerinden oluştuğundan bilimsel spektruma dahil değildir, ancak çoğunlukla bir renk olduğu söylenir.

Isaac Newton , doğal ışığı bir cam prizma yoluyla geçirerek beyaz ışığın gerçekten renklerden oluştuğunu ispatladı ve sonuç olarak bir yüzeyde bir gökkuşağı renkleri çıkardı.

Daha sonra ikinci bir cam prizma kullanmaya başlamış ve bir kez daha beyaz ışık üretmek için (güneş ışınlarını speray renklerine bölen) ilk prizmanın ışığını birleştirmiştir. Böylece beyaz ışığı ispatlamak (yani güneş) rengi içeriyor demektir.

Çoğumuzun aslında renk görme şekli, gözlerimizin retinasındaki çubuklar ve koniler sensörleri içindir.

Çubuklar düşük ışığa duyarlıdır ve daha yoğun bir ışık yoğunluğu gerektiren koniler renk duyarlıdır. Mesaj optik sinire ve daha sonra beyne iletilir.

Gözlerimizdeki Çubuklar ve Koniler nedeniyle renk görüyoruz

İnsan gözünde yaklaşık 120 milyon çubuk ve yaklaşık 6 ila 7 milyon koni var.

Çubuklar konilerden daha hassastır ancak renklere duyarlı değildir, görüntüleri siyah, beyaz ve farklı gri renk tonları olarak algılarlar. Duyarlı olarak bin’den fazla kez, çubuklar maviye daha iyi, kırmızı ışığa çok az tepki verirler.

Her koni, KIRMIZI YEŞİL veya MAVİye duyarlı üç pigmentten birini içerir.

Her pigment belirli bir dalga boyu rengini absorbe eder. Mavi ışığı absorbe eden kısa dalga boyundaki koniler, yeşil ışığı absorbe eden orta dalga boyundaki koniler ve kırmızı ışığı emen uzun dalga boylu koniler vardır.

Çubuklar ve Göz Konileri

Göz, gözdeki Çubuklar ve Koniler tarafından göz ve renk alır. Öyle Koniler Renk algılar. Her koni, KIRMIZI YEŞİL veya MAVİye duyarlı üç pigmentten birini içerir. Birincil renkler olan kırmızı, yeşil ve mavi arasındaki bir dalga boyuna sahip bir renk gözlediğimizde, konilerin kombinasyonları uyarılır. Bir örnek, sarı ışığın kırmızıya ve yeşil ışığa duyarlı konileri uyarması olabilir. Sonuç, görünür spektrumdaki tüm renklerin ışığını algılayabilmemizdir. Renk körlüğü çeken insanlar normal koniklerden daha az sayıdaki koni sayısına sahiptir, bu nedenle renkler karıştırılmaktadır. Gözümüzü kaybedersek, ceset renk ışınlarını uyarır ve alır. Vücudun uyum sağlaması zaman alır, ancak kör olan insanların farklı renkler arasında ayrım yapabileceği gösterilmiştir. Katkı renkleri, bir nesne ışığı yansıtmadan önce doğrudan bir kaynaktan yayılan ışık ile ilişkilendirilen renklerdir. Bu renkler kırmızı, yeşil ve mavi renktedir. Bunlar, muhtemelen televizyon ve bilgisayar ekranlarıyla ilişkili olarak en çok tanıdık renklerdir. Katkı rengi teorisi, ilk önce James Clark Maxwell tarafından 1800’lü yılların ortalarında tanımlanmıştır. Eşit miktarda Kırmızı Yeşil ve Mavi ışık bir araya getirildiğinde beyaz ışık üretirler. Beyaz üretmek için renkleri bir araya getirerek, bu ek renkler denir.

Kırmızı, yeşil ve mavi, beyaz ışığın “birincil” renkleridir . Bu üç renk kombinasyonu beyaza dönüşebilir. Bu, Renkle ek olarak eklenir ve bu üç rengin hepsinin beyaz ışıktan geldiğini ispatlamanın doğrudan bir yoludur. Katkı renklerini anlama Katkı rengi Yukarıdaki üç renkli meşale, kırmızı yeşil ve mavi karışık olduğunda, beyaz dahil diğer renkler nasıl üretildiğini gösterir! Buna renklendirme denir. Katkı renkleri hakkında biraz daha fazla bilgi edinmenin basit bir yolu, renkli filtrelerin takılı olduğu el fenerleri veya el fenerlerinin bir kısmını oluşturmaktır. Üç renkli meşale, kırmızı yeşil ve mavi karışık olduğunda, beyaz dahil diğer renkler nasıl üretildiğini gösterir! Buna renklendirme denir.

İhtiyacın olacak: Üç benzer meşale (tercihen aynıdır) Işık filtreleri veya fener kafalarını örten elmas bantlarını (renk filtrelerini yerine yerleştirmek için) benzer şekilde Meşelerinizi parlatacak beyaz bir yüzey Aşama 1. Her meşale önünü bir renk filtresi ile örtün – bir meşale ışığı olan bir meşale, diğerinde ise Yeşil ışık filtresi ve bir Kırmızı ışık filtresi. Onları yerinde tutmak için elastik bantları kullanın. Adım 2. Işık demetleri, beyaz yüzey üzerinde birbirinin üzerine gelecek şekilde meşaleler düzenleyin. Bunu yapmanıza yardımcı olması için bir arkadaşınızı kaydettirmeniz gerekebilir! Onlara erişirseniz … ve meşale onlara bantlarsanız üç fotoğraf üçayak kullanabilirisiniz. En iyi sonucu almak için, fenerleri parlatmak için beyaz bir duvar veya yüzey kullanın. Etki en iyi karanlık bir odada sağlanır.

Aşama 3. Fenerlerin doğru şekilde düzenlenmiş olması durumunda, sonuçta üç ışık kirişinin ortasında alan beyaz olur. Fenerlerin doğru şekilde düzenlenmesi biraz zaman alabilir, ancak bir kez olduklarında, üç rengin birleştiği ortada beyaz olduğunu göreceksiniz. Üretilen diğer renkleri de göreceksiniz. Bunlar Kırmızı, Sarı ve Camgöbeği (başka mavimsi renk) olmalıdır . Buna ikincil renkler denir . Gördüğümüz her şeyin rengi vardır. Çevremizde, evlerimizde, işyerimizde, doğada, uzayda – evrenseldir, he yerde bir çeşit rengi vardır. Ancak, bir şeyin rengini oluşturan şey hakkında hiç düşündünüz mü? Gözlemlediğimiz herhangi bir şeyin rengi birkaç faktöre bağlıdır.
—–


—–


—–
Öncelikle – Her şey elektron ve atomlardan oluşur. Işıkla yıkandığında nasıl bir şey görüneceği, bu atomlar ve elektronlar tarafından yönetilir. Farklı malzemeler, nesneler ve öğeler farklı atom ve elektron oluşturmaktadır. Herhangi bir nesne, doğası gereği ışığa maruz kaldığında aşağıdakilerden birini yapacaktır:

Işık yansıtır veya saçar (yansıma ve saçılma) ışığı emme (absorpsiyon) hiçbir şey (transmisyon) refraktif ışık (kırılma) Yansıma ve saçılma Işık Yansıma ve Saçılma Yansıyan ve dağınık ışık Bir sürü cisim ışığı bir dereceye kadar yansıtıyor, ancak özellikle yansıtıcı olan bir şey, atomdan atoma kolaylıkla geçebilen daha fazla serbest elektrona sahip.

Bu elektronlar tarafından absorbe edilen ışık enerjisi başka atomlara geçmez. Bunun yerine elektronlar titreşir ve ışık enerjisi, orijinal ışık ile aynı frekansta materyalden dışarı gönderilir. Absorbsiyon Emilen ışık Emilen ışık Bir şey yansıması olmayan veya opak görünüyorsa, gelen ışık kaynağı frekansı verilen materyaldeki elektronların titreşim frekansıyla aynı veya çok yakındır. Materyalin elektronları ışık kaynağının enerjisini emer ve ışık emilir, malzeme veya nesne opak görülür; çok az veya hiç yansıması yoktur. Transmisyon İletilen ışık İletilen ışık

Bu, gelen ışığın enerjisi, belirli malzemedeki elektronları titreştirmek için gereken enerji veya frekanstan çok daha düşük veya çok daha yüksek olduğunda oluşur. Bu nedenle, bir nesnedeki elektronlar, ışık enerjisini yakalamak yerine şeffaf görünürler; ışık dalgası nesne / materyal boyunca değişmeden geçer, böylece nesne / materyal ışık frekansına karşı şeffaf olur.

Refraksiyon Kırılmış ışık Su içermeyen ve su ile ışığın su ile nasıl kırıldığını gösteren bir bardak

Şimdiye kadar bir içkinin içine bir saman koyduysanız, o halde, suyun altında samanın bükülmüş gibi göründüğünü fark etmişsinizdir. Bunun nedeni Kırılma’dır. Gelen ışığın enerjisi, materyaldeki elektronların titreşim frekansı ile aynı ise, ışık materyalin derinliklerine gidebilir ve elektronlarda küçük titremelere neden olur. Bu titreşimler, elektronlar tarafından atomlara iletilir ve gelen ışıkla aynı frekansta ışık dalgaları gönderilir. Bu son derece hızlı bir şekilde gerçekleşse de, malzemenin içindeki ışığın bir kısmı yavaşlar ancak malzemenin dışındaki ışık frekansı aynı kalır. Bunun sonucunda malzemenin içindeki ışık hafif bükülür. Çarpıklığın açısı (kırılma), maddenin ışığı ne kadar yavaşlatabileceğine, bu durumda yukarıdaki resimdeki gibi suya bağlıdır. Doğal cisimlerin neden renkli olduklarına dair bir örnek Yansıyan ışık örneği Olgunlaşmış bir domates, yansıtıcı ışığa (parlak bit) ve Emilen ışığa (kırmızı renk) iyi bir örnektir. Olgun domateslerin görüntüsünde, renklerin neden bu kadar iyi olduğunu gösteren örnek iyi bir örnektir. Domatesler Kırmızı gibi görünür, çünkü olgunlaştıklarında domatesler “Likopen” olarak bilinen bir karotenoid içerirler. Likopen parlak kırmızı renkli bir karotenoid pigmenttir ve sadece fitillerde değil aynı zamanda diğer kırmızı meyvelerde de bulunan bir fitokimyasal maddedir. Likopen, görünür ışık tayfının çoğunu emer ve renkte kırmızı olurken, likopen çoğunlukla kırmızıyı izleyiciye yansıttığından, olgunlaşmış bir domates Kırmızı gibi görünür.

Bir şeylerin rengi olmasının birçok nedeni vardır, ancak esas olarak maddenin emilimi ve saçılma özellikleri, onu aydınlatan ışığın gelen dalga boylarınınkinden farklı olması nedeniyle ortaya çıkar. Bir başka örnek olarak: yeşil yaprakları veya çimlerin yeşil olduğunu görürüz, çünkü yapraklar ve çimen (ve diğer yeşil bitkiler) ışığı enerjiye dönüştürmek için klorofil kullanırlar. Doğası ve kimyasal yapısı nedeniyle, klorofil yelpazenin mavi ve kırmızı renklerini emer ve yeşili yansıtır. Yeşil, izleyiciye yansıtılarak çimlerin ve yaprakların yeşil görünmesini sağlar. Renk nasıl gördüğümüze kısaca göz attığımızda … gözün çubukları ve konileri yeşilin belirli dalga boyunu ve frekansını yakalar ve mesajı beyne gönderir. Benzer şekilde olgunlaşmış bir domates kırmızıdır, çünkü tayfın kırmızı ucundan gelen ışınları yansıtır ve mavi uçtaki ışınları emer. Giydiğiniz Renkler Chakra’larınızı, Mutluluğunuzu ve Ruh Halinizi Etkiliyor. Rengi bir ışık olarak üstünüzde taşıyabilir, yiyecekler, içecekler yada renkli bir su olarak içinize sindirebilirsiniz. Bunu yaparken çeşitli yöntemlerden istifade edebilirsiniz. Bunlar ışık kutuları, ışıklı ambarlar, renkli ampuller, kumaş ve dekorlardır. Giydiğiniz elbiselerin renklerinde, kullandığınız çarşaf gibi eşyalarda mavi, pembe, yeşil yada sarı kullanırsanız daha derin ve rahat nefes alabilirsiniz. Bu renkler akciğerleri ve diyaframı güçlendirir. Sinirli veya aşırı hareketli bir çocuk turuncu veya kırmızı yatak takımının içinde uyumamalıdır. Böyle çocuklar için yeşil yada mavi uygundur. Halı ve perdeler kişiliğe uygun renklerde olmalıdır. Örneğin sürekli kavga eden bir ailenin duvardaki turuncu renkli halıyı maviye, hatta pembeye çevirince daha iyi anlaşmaya başladıkları görülmüştür. Duvar ve mobilyalar da hem insanın ruhi halini hem de sağlığını etkilemektedir. Renkli tablolarla dekorasyon insana canlılık verir. Bunu yaşadığınız mekanlarda uygulayabilirsiniz. Doğada her tür renk bulunur. Bu güzelliklerden faydalanarak onu yaşantımıza sokabiliriz. Ev bitkileri renkli yada yeşil bir ev, bitkiler yaşantımızda oldukça iyi sonuçlar verir. Renkleri içinizde var olan gücünüzde canlandırarak üçüncü gözünrenklere karşı olan dikkatini artırabilirsiniz. Gözlerinizi kapatıp, bir rengi hayalinizde canlandırarak, kendinize enerji yükleyin. Renkleri içinize çekerek ve bunu vücudunuzun enerji merkezlerine yollayarak nefes alın ve verin. Rengi orada tutarak o bölgenize enerji yükleyip tedavi edin ve tedavi olduğunuzu düşünün. Düşünün ve “ben iyileştim”diyin. Sonuçta iyileştiğinizi göreceksiniz.

Hayatımızın ayrılmaz bir parçası olan renklerin kişilik yapımızdan tutunda, sağlığımıza hatta hastaları tedavi edici bir yöntem olarak kullanıldığını biliyormuydunuz? Kozmik bilim konusundaki çalışmalarıyla Türk kamuoyundan büyük ilgi gören, renklerin insan hayatında önemli bir yeri olduğunu söylüyor. Gerek eserlerinde, gerek konferanslarında ve gerekse sık sık çıktığı televizyon programlarında renklerin dünyası hakkında önemli açıklamalar yapan Prof. Maranki, “Renkler insanın merkezi sinir sistemine pozitif enerji yayarlar. Böylece sinir sistemimizin bu pozitif enerji ile beslenip vücuttaki enerji merkezlerimizi açarak enerjinin vücudumuzda dolaşması sağlanmaktadır. Dünyadaki hayatın kaynağı olan Güneş’in yaydığı ışınlar, dalgalar verenkler insan hayatının ayrılmaz birer unsurlarıdır. Bunlardan renkleri ele alacak olursak; renkler hayatımızı ve duygularımızı önemli derecede etkileyen unsurlardır. Renkleri hayatımızda, yerinde kullandığımız takdirde, bazı hastalıkları tedavi edici etkisinin olduğu çok eski çağlardan beri bilinmektedir. Çünkü renkler, merkezi sinir sistemine pozitif enerji yayarak sinir sistemimizin bu pozitif enerji ile beslenip vücuttaki enerji merkezlerimizi açarak, enerjinin vücudumuzda dolaşmasını sağlamaktadır. Bu da bize psikolojik olarak mutluluk vermekte, böylelikle de hayatımızı düzene sokmuş olmaktayız. Renklerin insan hayatında ve kişiliği üzerindeki bu olumlu yada olumsuz etkileri araştırmalarla bilimsel olarak da tespit edilmiştir.

 Renklerin tedavi edici özelliğinden bahsettiniz. Bu konuyu biraz detaylandırır mısınız? Renklerin tedavi edici olması, vücuttaki enerji merkezlerinin renginin renk çarkında olmasına bağlıdır. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk nde kullanılan renkler; kırmızı, turuncu, sarı, yeşil, turkuaz, lacivert ve mordur. Bunlar renk çarkını oluştururlar. Terapi esnasında kişiye bu renkler sunulur, sonra ona bu renklerden hoşuna gidenleri sıraya koyması söylenir. Buradaki renk seçimine göre de onun kişilik yapısı hakkında tahminler yapılır. Bu Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk sonucunda kişinin duygusal ve fiziksel istifadelerini, eksikliklerini ortaya çıkarırız. Ayrıca onda gizli kalmış yetenekleri de açığa vurmasını sağlarız. Bunun yanında psikolojik problemlerin çözümlenmesinde, vücutta fizyolojik dengesizlikleri çözümleyecek hastalıkları önlemede de Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk nden istifade edilir. Vücuttaki her enerji merkezinin kendine has bir rengi vardır. Buradaki yedi renkten her biri, bağlantılı bulundukları enerji merkezi bölgesindeki organların hastalıklarının tedavisinde yüz yıllardır kullanılmaktadır. Bu süreç Şamanizmden başlayarak Hint, Çin, Mısır, Yunan ve İslam medeniyetlerince de devam etmiştir.

Bu terapinin nasıl uygulandığını anlatır mısınız? Uygulama olarak hastalar renkli odalara renkli taşlardan da istifade edilerek yerleştirilir, ilgili uzman tarafından renklerin bedene etkisi çeşitli metotlarla sağlanırdı. Osmanlı döneminde bu amaçlarla Edirne’de Selimiye Şifahanesi’nde hastaların renkli odalarda müzik ve su ile birlikte tedavi edildiği bilinmektedir. Bugün insanoğlunun renkler konusunda az-çok bilgisi vardır. Canlıların etrafını saran enerji ışınları alanı yani enerji alanı, sağlıklı bir canlıda baştan ayağa kadar bedenden 30 cm. ileri uzanır. Bedende yaralı bir yer varsa orada enerji alanı çok ince olur. Bu görüntüler Kirlian fotoğrafçılığı ile bilimsel olarak ispatlanmıştır. Sabahları güneş, dünyamızı aydınlatmaya başladığında yeryüzünde renkler de kendini gösterir. Renkler, yeni bir günün ve hayatın başladığının habercisidir. İnsanda uyku-uyanıklık hallerinin düzenlenmesinde, epifiz bezinden salgılanan melatonin hormonu vazifelendirilmiştir. Gözler kapandığında ışık ve renklerle olan bağlantı kesilir. Işığın kaybolmasıyla birlikte melatonin hormonu da salgılanmaya başlar. Beden uykuyadalar ve uyku sonunda vücut dinlenmiş olur. Uyku getirici melatonin hormonunun miktarı sabaha karşı azalır. Gözler tekrar açıldığında, ışık ve renklerle insan tekrar buluşur. Güneş ışığının rengini insan, açık sarı olarak algılar. Sarı, zihni uyarıcı bir renk olduğundan, gün ışığı ile birlikte zihnimizin çalışma hızı ve verimliliği artar. Bu yüzden sarının bulunduğu çalışma ortamları zihnin uyarılmasına yardımcı olur. Gökyüzü, maviye boyanmış gibidir. Mavi, insanı sakinleştiren ve huzur veren bir renktir. Denizleri ve gökyüzünü seyretme, stresin azalmasına ve insanın gevşemesine vesile olur. Güneş ışığını az alan ülkelerde, kapalı havalar, insanların ruh dünyasına menfî tesir eder. Bu iklimlerde başka sebeplerin de bir araya gelmesi ile intihara teşebbüs, güneşi bol iklimlere göre daha yüksektir. Gökyüzünün rengini bir an için kırmızı olarak düşünelim. Kırmızı bir atmosferin olduğu dünyada insanlar sürekli kırmızı ile uyarılacaktır. Kırmızıyı yoğun ve uzun süreli algılayan insan, gergin ve sinirli bir ruh hali sergiler. İnsanlar kırmızı bir gökyüzü altında yaşamak mecburiyetinde kalsalardı, zamanlarının çoğunu dış mekânlar yerine, iç mekânlarda geçirmeyi tercih edeceklerdi.

Koruyucu kalkan olarak renkler Canlılar tesadüfî olarak değil, hayatları korunacak şekilde boyanmıştır. Çalılıklar arasında ilerleyen bir ceylanın mor olduğunu düşünelim. Bu durumda ceylanlar, düşmanları tarafından kolaylıkla avlanabileceğinden nesillerini devam ettirmede zorlanacaklardı. Toprak üzerinde yaşayan hayvanların birçoğunun renkleri, bu yüzden tabiatta bulunan bitkilerin ve toprağın renklerine benzer. Dikkat çekici ve göz alıcı renklerin kuş ve balıklarda daha fazla olması, renklerin hayatı korumada rol aldıklarını destekleyen bir tespittir. İnsanda var olan renkler de hayatı korumaya yöneliktir. İnsan kanı kırmızıdır. Kanın renksiz bir sıvı (misal olarak su gibi) olduğunu bir an için düşünelim: Bu durumda birçok kanama sonradan fark edilir, bu da insan için tehlikeli sonuçlar doğururdu. Ateşe sarı renk veren Sonsuz Kudret, bu şekilde ateşin hemen fark edilmesini ve onun tehlikelerine karşı tedbir alınmasını kolaylaştırmıştır. İnsan kanının kırmızıyla, ateşin sarıyla renklendirilmesi tesadüfî değildir. Çünkü renkler içinde kırmızı ve sarı uyarıcı ve dikkat çekici renklerdir. Renklerin günlük hayatı kolaylaştırıcılığı Ayırt etme, sınıflama ölçüsü olan ve hayatı kolaylaştıran renkler, günlük hayatın her alanına girmiştir. Bazı renkler (siyah, beyaz veya sarı) toplumun etnik yapısını tarif eder. Kılık kıyafetlerden, ticarî hayattaki ürünlere kadar kullanılan renkler, önemli mesajlar iletir. Kullandığımız renkler, bizlerden bazı mesajları çevremize iletir. Renklerin şuuraltı tesirleri oldukça fazladır. Misal olarak kahverengi tonların çok fazla kullanıldığı mekanlarda, insanlar sıkılır ve uzun süre kalamazlar. Bu durum kahverenginin insanda oluşturduğu şuuraltı bir tesirdir. Odada uçan siyah bir şey görüldüğündeki tepki, farklı renkte uçan şeyler görüldüğünde oluşan tepkiden farklıdır. Ticarî hayatta, firmalar, ürünün üretiminde, paketlenmesinde ve reklamlarında insan psikolojisini de hesaba katarak, renklerdeki uyumu sağlamaya çalışırlar. Sarı, turuncu ve kırmızı, sinir sistemini uyararak iştahın açılmasına yardımcı olur. Fast-food restorantlar, marketler, göz alıcı renkleri kullanarak iştahın açılmasını ve fazla ürün satılmasını sağlar. Üretici firmalar, ürün renginin yaşa, cinsiyete ve o toplumun kültürüne uygun renkler olmasına dikkat ederler. Yaşadığımız şehirlerin renkleri, iklime ve coğrafî özelliklere göre değişir. Sıcak iklimlerde yaşayanların daha açık renk bina yaptıkları ve daha açık renk kıyafet giydikleri bilinen bir gerçektir. Eğer çöllerde yaşayan kişiler sürekli koyu renkli kıyafet giyselerdi, sıcaklık onlar için daha da çekilmez bir hâl alırdı. Aynı şekilde binaların yüzeylerinin de mümkün olduğunca açık renk olmasına sıcak memleketlerde dikkat edilmektedir. Soğuk iklimde yaşayan insanlara baktığımızda, daha çok koyu renk kıyafetler tercih ettiklerini görmekteyiz. Aynı şekilde bu ülkelerde (Rusya, Kuzey Avrupa ülkeleri) daha çok koyu ve kapalı renkli evler tercih edilmektedir.

Renklerin insan psikolojisi ve davranislari üzerinde önemli etkileri olduguna dikkat çeken uzmanlara göre, sevilen renkler ayni zamanda kisiligi de ele veriyor. son 10 yildir gelistirilmeye çalisilan Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Kromoterapinin (renklerle tedavi) geçmisi ilk çaglara kadar uzaniyor. Bu yöntemin islevini çesitli içimlerde ve sistemler içinde renkler kullanilarak kisilerin sinir sistemleri dengelemek ve böylelikle bazi hastaliklarin önüne geçmek olusturuyor. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Kromoterapide uygulanan baslica sistemler, “hastalarin giysilerinin rengini degistirmek, pencerelerinde ayri renklerde cam kullanmak, lambalarin rengini farklilastirmak, suyla belli renk birlesimi olusturmak”seklinde siralaniyor. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Kromoterapide renk dengelerinin yani sira meditasyon, iyi beslenme, uygun bir çevre düzeni gibi ayrintilar da önem tasiyor. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Kromoterapide renkler ve anlamlari ise söyle Renk, bir ışık frekansının belli oranda yoğunlaşması sonucunda ortaya çıkar. Renkler üç temel gruba ayrılır:

  1. Ana renkler grubu; kırmızı, sarı ve mavi.
  2. Ara renkler grubu; yeşil, turuncu, mor
  3. Ana ve ara renklerin karışımından meydana gelen gruptur.

Renklerin bir başka özelliği ise, bilinç dünyasını en derin noktalarına kadar uyarma gücüne sahip olmalarıdır. Her insanın renklere karşı verdiği tepki aynı değildir. Bir insana huzur veren mavi renk, bir diğerine soğuk ve itici gelebilir veya birine heyecan veren kırmızı, bir diğerine hüzün yükleyebilir. İnsanların renkten etkilenmelerini meydana getiren olgular, kişilik oluşumları, hayat koşulları ve bilinçaltında bastırılmış olan isteklerdir. herkes kendine uygun olan rengi bilmeyebiir, bazı insanlar hangi renkle barışık olduklarını bilirken bazıları ise bu konuda tamamen bilinçsizdir. İnsanlar renk seçerken o rengin kendilerine getireceği yararı veya zararı düşünmezler.

Renk Bilim Nedir? Tarihte yapılan araştıtmalarda tapınaklardaki renklerden yola çıkarak eski Mısırlıların renklere ve renklerle yapılan şifaya çok önem verdiğini görmek mümkün. Çin ve Hind uygarlıklarında da görülen benzer olgular şifacı din adamlarının, insanın yedi katlı doğası ile güneş tayfının yedi rengi arasındaki bağlantıyı temel alarak, bir renk bilim sistemi kurduları görülür. İngiliz fizikçi Ishaac Newton, karanlık bir odada güneş ışığının önce bir delikten odaya girmesini sağlamış, sonra bu ışığın önüne bir prizma koyarak parçalanış halini bir beyaz perdeye aksettirerek, yedi rengi elde etmiştir. Newton, beyaz perde üzerindeki renklerin bir sıra ile dizilişine Spektrum Solares (Güneş tayfı) adını vermiştir. Daha sonra güneş ışığını meydana getiren renk tayfı üzerinde araştırmalarına devam ederek, renk bilimini, bir bilim dalı olarak ortaya koymuştur. Newton’dan sonra Chevreul, Helmhotz, Young gibi fizikçiler ve de kimyagerler, bu proje üzerine eğilerek çalışmaları hızlandırmışlardır. Günümüzde fizik ve metafizik alanında yapılan araştırmalar, renklerin bir terapi aracı olarak da kullanılabileceğini ortaya koymuştur.

 Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Kaynağını güneşten alan ışık, elektromanyetik enerjilerle doludur. Bu enerjiler dünyadaki doğal hayatı devam ettirirler. Bitkiler, güneşten gelen enerjiyi yapraklarında bulunan klorofil sayesinde yakalar ve karmaşık moleküllere dönüştürür ki bu da bitkinin canlılığının devamını sağlar. Işık eksik ve yetersiz olduğu takdirde, canlılar yeterli hayat enerjisini alamayacaklarından kendilerini sağlıksız, mutsuz ve sevgisiz hissederler. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk , metabolizmada sağlıklı bir denge sağlamak için renk enerjilerinden faydalanma işlemidir. Yapılan araştırmalara göre, insanda bedeni kuşatan “Aura”yada “enerji beden”adı verilen elektromanyetik bir alan vardır. Bedeni saran bu enerji alanı, ışık, (renk) elektrik, ısı, ses, manyetik ve elektromanyetik etkiler ile sürekli olarak etkileşimdedir. Vücudu saran enerji alanı içinde yedi adet de, çakra adı verilen, her biri ayrı renge sahip olan enerji dağıtım merkezleri vardır. Çakraların fiziksel bedene doğrudan bağlı oldukları tek yer, salgı bezleri ve omurga sistemidir. Enerji merkezleri vasıtasıyla emilen enerjilerin vücuda yayılması, dolaşım ve sinir sistemlerinin yardımıyla gerçekleşir. Böylece tüm organlar, dokular ve hücreler enerjilerden eşit olarak faydalanır, insanı ayakta tutan bütün bu sistemler ve organlar, belirli renklere karşı duyarlıdır.

İnsanın içinde bulunduğu duygusal değişiklikler çakralarda enerji dengesizliği meydana getirir. Bu durumda, belirli bir rengin fazlalığı veya azlığı söz konusudur ki çakraların dengesiz çalışması fizik bedende hastalıkların doğmasıne neden olur. Renklerin çevrelerine yaydıkları titreşimler, vücudun elektromanyetik ışınımıyla doğrudan bir etkileşim içindedir. Bu titreşimler çakralar tarafından emildikten sonra, direkt olarak omurgalara iletilir ve omurgalara ulaşan bu enerji dolu titreşimler, sinirler yardımıyla gerekli organlara ve dengesi bozulan sistemlere taşınır. Bu sayede fiziksel rahatsızlıklara yol açabilecek olan duygusal ve zihinsel şikayetler en aza indirilir. Renklerle tedavi üzerinde çalışırken karşılaşılan en büyük sorun ise, ihtiyaç duyulan renklerin belirlenmesidir. Her rengin bir de tamamlayıcı rengi vardır. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk nde renkler tek başına kullanılabileceği gibi tamamlayıcı renklerile de kullanılabilir. . Renklerin bilinçsiz olarak kullanılması gerekir. Renklerin gizemli dünyasını öğrenmek istiyorsak önce ışığın ne olduğunu anlamamız gerekir. Işık, şekli ve rengi oluşturan, bir tür elektromanyetik enerjidir. Güneş tarafından çeşitli dalga boylarında üretilen bu enerji, cisimlerden yansıyıp, gözümüz tarafından algılandığında, ışığı görmüş oluruz. Aslında çevremizde bulunan ve görebildiğimiz her şey, ışığın yansımasıdır. Işık bir cisme çarparak yansıma yapana dek, gözümüzle görebilme olanağımız yoktur. Renk ise, ışığın ayrılmaz bir parçasıdır. Işık, değişik dalga boylarına dönüştüğünde, emildiğinde veya kırıldığında çeşitli renkler ortaya çıkar. Bu tıpkı bir prizmayı güneş ışığına doğru tutmaya benzer. Ne var ki gökkuşağını oluşturan renkler, renk tayfının küçük bir bölümüdür. Gerçekte her rengin bir çok tonu ve çeşidi vardır. Her rengin kendine has bir emme ve yansıtma özelliği mevcuttur. Cisimler ise, güneş ışığını oluşturan renkleri kendi özelliklerine bağlı olarak, emer ve yansıtırlar. Örneğin: sarı bir elbise, bütün ışığı emer, sadece sarı rengi ayırıp yansıtır. Biz de o elbiseyi sarı olarak görürüz.

Renk, bir ışık frekansının belli oranda yoğunlaşması sonucunda ortaya çıkar. Renkleri üç temel gruba ayırabiliriz. Birincisi; kırmızı, sarı ve mavi’nin bulunduğu ana renkler grubudur. İkincisi, bu üç rengin çeşitli kombinasyonlarda biraraya getirilmesi sonucunda oluşan gruptur. Örneğin: Sarı+mavi=Yeşil, Kırmızı+sarı=Turuncu, Kırmızı+mavi=Mor gibi. İlk gruptaki renklerle, ikinci gruptaki renklerin karıştırılması sonucunda ise, üçüncü grup renkler oluşur. Renklerin bir başka özelliği ise, bilinç dünyamızın en derin noktalarına kadar uyarma gücüne sahip olmalarıdır. Her insanın renklere karşı verdiği tepki aynı değildir. Bir insana huzur veren mavi renk, bir diğerine soğuk ve itici gelebilir. Veya birine heyecan veren kırmızı, bir diğerine hüzün yükleyebilir. İnsanların renkten etkilenmelerini meydana getiren olgular, kişilik oluşumları, hayat koşulları ve bilinçaltında bastırılmış olan isteklerdir. Bazı insanlar hangi renkle barışık olduklarını bilirken bazıları ise bu konuda tamamen bilinçsizdir. İnsanlar renk seçerken o rengin kendilerine getireceği yararı veya zararı düşünmezler. Belirli özellikleriyle renkler, uyarıcı oldukları kadar çökkünlük yaratıcı, yapıcı oldukları kadar da yıkıcı, itici yada çekici olabilirler. Ayrıca her renk, kendine özgü bazı tedavi edici ve dengeleyici unsur da taşır.

Tarihe baktığımızda eski Mısırlıların renklere ve renklerle yapılan şifaya çok önem verdiğini görebiliriz. Bu sebepten Karnak ve Teb gibi tapınaklarda renk kullanmışlar ve renk şifacılığını pekiştirmek için, renk salonları inşa etmişlerdir. Aynı şeyi kadim Hind ve Çin uygarlıklarında da görebiliyoruz. Oradaki şifacı din adamları da insanın yedi katlı doğası ile güneş tayfının yedi rengi arasındaki bağlantıyı temel alarak, bir renk bilim sistemi kurmuşlardır.

1670 yılında İngiliz fizikçi Ishaac Newton, karanlık bir odada güneş ışığının önce bir delikten odaya girmesini sağlamış, sonra bu ışığın önüne bir prizma koyarak parçalanış halini bir beyaz perdeye aksettirerek, yedi rengi elde etmiştir. Newton, beyaz perde üzerindeki renklerin bir sıra ile dizilişine Spektrum Solares (Güneş tayfı) adını vermiştir. Daha sonra güneş ışığını meydana getiren renk tayfı üzerinde araştırmalarına devam ederek, renk bilimini, bir bilim dalı olarak ortaya koymuştur. Newton’dan sonra Chevreul, Helmhotz, Young gibi fizikçiler ve de kimyagerler, bu proje üzerine eğilerek çalışmaları hızlandırmışlardır. Ancak günümüzde fizik ve metafizik alanında yapılan araştırmalar, renklerin bir terapi aracı olarak kullanılabileceğini ortaya koymuştur. Bugün dünyada birçok psikolog ve psikiyatr renkleri bir terapi aracı olarak kullanmaktadır. Dünyanın her tarafında bilinen bir atasözü vardır. “Güneş giren eve doktor girmez. “Işık, tabiatın bir ilacı ve en güzel tedavi aracıdır. Işığın, insanlar ve bitkiler üzerindeki fiziksel etkilerini hepimiz biliyoruz. Kaynağını güneşten alan ışık, elektromanyetik enerjilerle doludur. Bu enerjiler dünyadaki doğal hayatı devam ettirirler. Bitkiler, güneşten gelen enerjiyi yapraklarında bulunan klorofil sayesinde yakalar ve karmaşık moleküllere dönüştürür. Bu da bitkinin canlılığının devamını sağlar. Bu olaya kısaca fotosentez diyoruz. İşte ışık ile hayat arasındaki bağlantı!. Işık eksik ve yetersiz olduğu zaman, canlılar yeterli hayat enerjisini alamayacaklarından kendilerini sağlıksız, mutsuz ve sevgisiz hissederler. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk , metabolizmada sağlıklı bir denge sağlamak için renk enerjilerinden faydalanma işlemidir.

Araştırmalar bize göstermiştir ki, insanda bedeni kuşatan elektromanyetik bir alan vardır. Buna Aura veya enerji beden diyoruz. Bedenimizi bulut gibi saran bu enerji alanı, ışık, (renk) elektrik, ısı, ses, manyetik ve elektromanyetik etkiler ile sürekli olarak etkileşimdedir. Ayrıca bu enerji alanı içinde yedi adet de, chakra adını verdiğimiz enerji dağıtım merkezleri vardır. Chakra’lar bedene giren ve beden tarafından yayılan enerjilerin oranlarını düzenlerler. Ayrıca bedendeki fiziksel, duygusal, zihinsel ve ruhsal fonksiyonların yerine getirilmesi için gerekli olan enerjiyi emerek, bunları ihtiyaç duyulan bölgelere dağıtırlar. Her bir chakra ayrı bir renge sahiptir. Chakraların fiziksel bedene doğrudan bağlı oldukları tek yer, salgı bezleri ve omurga sistemidir. Enerji merkezleri vasıtasıyla emilen enerjilerin vücuda yayılması, dolaşım ve sinir sistemlerinin yardımıyla gerçekleşir. Bu yolla tüm organlar, dokular ve hücreler enerjilerden eşit olarak faydalanmış olurlar. İnsanı ayakta tutan bütün bu sistemler ve organlar, enerjiye (belirli renklere) karşı duyarlıdırlar.

İnsanın içinde bulunduğu duygusal değişiklikler (öfke, korku, negatif düşünceler vs. ) chakralarda enerji dengesizliği meydana getirir. Burada, belirli bir rengin fazlalığı veya azlığı söz konusudur. Chakraların dengesiz çalışması fizik bedende hastalıkları oluşturur. Eğer bünyemizde herhangi bir denge bozukluğu başgösterirse, bazı renkleri veya renk kombinasyonlarını kullanarak, iç dengemizi tekrar kurabiliriz. Renklerin çevrelerine yaydıkları titreşimler, vücudun elektromanyetik ışınımıyla doğrudan bir etkileşim içindedirler. Söz konusu titreşimler chakralar tarafından emildikten sonra, direkt olarak omurgalara iletilirler. Omurgalara ulaşan bu enerji dolu titreşimler, sinirler yardımıyla gerekli organlara ve dengesi bozulan sistemlere taşınırlar. Böylece fiziksel rahatsızlıklara yol açabilecek olan duygusal ve zihinsel şikayetler en aza indirilir. Renklerle tedavi üzerinde çalışırken karşılaşılan en büyük sorun ise, ihtiyaç duyulan renklerin belirlenmesidir.

Her rengin bir de tamamlayıcı rengi vardır. Örneğin: Kırmızı Turkuaz. Turuncu Mavi. Sarı Mor. Yeşil Macenta’dır. Terapide renkler bazen tek başına bazen de tamamlayıcı renkleri ile birlikte kullanılır. Bu konu uzmanlık isteyen bir iştir. Çünkü renklerin bilinçsiz olarak kullanılması yarar yerine zarar da getirebilir. Renklerden en iyi şekilde yararlanmak istiyorsak mutlaka bir renk terapistine başvurmalıyız. Yağmurdan hemen sonra çıkan güneşle birlikte, gökkuşağına da merhaba der dünya. Belki de bilirsiniz, gökkuşağının altından geçen herkesin cinsiyetini değiştirdiği dedikodusunu. Keşke kendi orijinal cinsiyetine zorsuntu vermiş olanlar, gerçekten de gökkuşağının altından geçebilseler ve kendilerine has olan kimliklerini yeniden kazanmış olsalar. Biz gökkuşağını aklımıza her getirdiğimizde, hep İzmir-Turgutlu kara yolunu üzerindeki dümdüz ve yemyeşil olan üzüm bahçelerini hatırlarız. Ve de, o güzelim gökkuşağının insanlara göz kırpan renkler armonisini. Sanki sonsuzluktan akıp gelen ilahi bir ritmin, notalara bürünmesini beklemeyen bir acelecilikle, görüntüye bürünmüş olarak karşımıza çıkıvermesidir gökkuşağı İşte bu nedenle biz; renklerle koklamayı, renklerle işitmeyi çok severiz. Severiz çünkü renklerle temiz hava arasında, renklerle notalar arasında kanımızca tam bir uyum, ahenk ve ritim söz konusudur? Duygularını notalara dökenler, notaları sesleri ile zenginleştirenler, tınılara ve şiirlere elbise giydirip bir anlamda onlara ölümsüzlük aşısı yapanlar, aslında hayatı hep (ama hep) renklerle anlatmışlardır. Gülüm Pekcan ve dans grubu da, hayatı ve renkleri doğaçlama dans figürleri ile anlatmaya çalışarak, renklerin kıvrak figürlerle nasıl da sevecen anlatılabileceğini seyredenlere gösterirler.

Genellikle sesler arası ahenk, tını, nota ve renkler sanki birbirinin ayrılmaz birer parçası gibi yorumlandığı için, Cemre Müzik de bu konuda bir adım atarak, Dünyanın Renkleri Türkiye? de, Türkiye? nin Renkleri Dünya? da? sloganıyla hareket etmekte ve etnik, mistik, tasavvufi ve klasik Türk müziği dalında 18 ayrı CD çalışmasını ve İstanbul? un kültürel yerlerini tanıtan 6 video filmini, Türkiye? nin renkleri olarak dünyaya aşılamaktadır. Yine Amiate Records? un 60 yapımdan oluşan tüm dünya müziklerini de, dünyanın renklerini Türkiye? ye taşıyarak yapmaya çalışmaktadır

İsterseniz bu birlikte paylaşacağımız makalenin içinde; yaşadığımız şu hayata, giydiğimiz elbiselere, seçtiğimiz renklere, içinde olduğumuz iş dünyamıza, arkadaşlarımıza, onların evlerine, kuracağımız ilişkilere, yalnızca renklerin gözüyle, renklerin kokusuyla, renklerin diliyle bakalım bir kez de. İnanın böylesi bir bakışı biz çok seviyoruz. Umudumuz o ki siz de çok sevecek ve hoşlanacaksınız!. .

O halde haydi gelin hep birlikte renklere dokunmaya ve renklerin dünyasından hayatı anlamaya, hissetmeye çalışalım!. .

Bilindiği gibi temel renkler olan mavi, kırmızı ve sarı herhangi bir rengin karışımı ile elde edilemezler. Bu üç renk genellikle diğer bütün renklerin üretilmesine kaynaklık yapar. Ara renkler ise temel iki rengin karıştırılması ile oluşturulur. Kırmızı + Sarı = Portakal rengini, Mavi + Kırmızı = Mor rengini, Mavi + Sarı = Yeşil rengini ortaya çıkarır. Orta renkler ise temel ve ikincil renklerin isimlerinin birlikte kullanılmasıyla ifade edilir. Renkleri yaşanılan hayat bağlamında yorumlayan Terörle Mücadele Daire Başkanlığında görevli Psikolojik Harekat Uzmanı Necati Alkan: . . Neden yalnızca siyah rengi kullanarak bir cehennem resmi çiziyorsunuz? . . Oysa ben, gökkuşağındaki bütün renkleri kullanıyor ve elimdeki boyalarla, rengarenk, cıvıl-cıvıl, ışıl-ışıl bir cennet resmi çiziyorum. Çizdiğim bu tablonun içerisinde ben mutlu / huzurlu yaşarken, dileyen herkesi de burada yaşamayadavet ediyorum. demektedir. Aynı Kayserili bir iş adamına; 2 X 2 kaç eder? diye sorduklarında, tebessüm ederek alırken mi verirken mi gülüm? biçiminde karşı bir soruyla, yani rakamsal grilik içinde kalan bir yanıtlama ile yaptığında olduğu gibi. Kanımızca, siyah ve beyaz kolay olmayan renklerdir. İnsanları fazlasıyla yorar. Gri ve grinin tonları ise insanı fazla yormaz ve mücadele etme düşüncesi uyarmaz. İticilikten daha çok; esnekliği, iddiasızlığı ile dikkatleri çeker denilebilir.

 Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Güneş ışığının sahip olduğu elektromanyetik enerji dünyamızdaki doğal yaşamı devam ettirir. Işık yeterince alınmazsa canlılar hayat enerjisini tam olarak alamayacaklarından kendilerini sağlıksız, mutsuz ve sevgisiz hissederler. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk metabolizmanın sağlıklı ve dengeli bir şekilde çalışmasını sağlamak için renk enerjilerinden faydalanmak için yapılan terapidir. İhtiyaç olan renk vucuda çeşitli yöntemlerle sağlanır. Reiki, müzik, sarjlı sular ve renk şuruplarıyla ihtiyaç duyulan renk vücuda yüklenir. Renk bir enerjidir. Giysilerimiz bizim hem ayıracımız hemde renk süzgeçimizdir. Renklerin büyülü dünyası hakkında fikir sahibi olmak için her şeyden önce ışık kavramını incelememiz gerek ışık rengi oluşturan bir tür elektromanyetik enerjidir. Güneş tarafından, çeşitli dalga boylarında üretilen bu enerji, nesnelerden yansıyıp gözümüz tarafından algılandığa ışığı görmüş oluruz. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Aslında çevremizde bulunan ve görebildiğimiz her şey, ışığın yansımasıdır.

Örneğin koyu renkte görünen nesneler, parlak nesnelere oranla daha çok ışık emerler ve böylece göze daha az ışık yansıtırlar. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Açık renkli nesneler ise, daha çok ışık yansıtarak parlaklık ve yoğunluk yanılsamasına yol açarlar. Parlak olarak algıladığımız objeler çok ışık yansıtırlar. Işığı oluşturan dalga boylarının hızları, bir ortamdan ötekine geçerken değişiklikler gösterir. Renk, ışığın ayrılmaz bir parçasıdır. Işık değişik dalga boylarına dönüştüğünde çeşitli renkler ortaya çıkar. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Ancak gökkuşağını oluşturan yedi renk, bütün renk spektrumunun sadece çok küçük bir bölümüdür. Gerçekte her rengin birçok tonu ve çeşidi vardır. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Her rengin kendine has bir emme ve yansıtma özelliği bulunur. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Kromoterapi adıyla bilinen renk tedavisi eski Mısır’da, Çin’de ve Hindistan’da çok eskiden beri biliniyordu. Bu tedavi yöntemi insanda bazı renklere ait merkezler olduğu teorisinden yola çıkmaktadır. Chakra adı verilen bu merkezler belirli organları yönetir. Bunlar belirli renklerle de uyum halindedir. Organik veya psikolojik nedenlerden dolayı bu merkezler görevlerini yapamaz duruma gelince, hem idare ettikleri organlarda bazı hastalık belirtileri görülmeye başlanır, hem de uyum halinde bulundukları renk titreşimleri azalarak bu renge olan ihtiyaçları artar. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Kromoterapi de bu duruma gelen hastaya aksayan chakranın rengiyle ilgili tedavi uygulanır. Ayrıca bu merkezin uyum hali içinde bulunduğu renkle ilgili besinler tavsiye edilir. Bazen bu renk merkezi ile ilgili metaller taşınması da önerilebilir.
—–


—–


—–
Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Tedavi esnasındaki süre Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Kromoterapi uzmanının tavsiyesine göre yapılır.

 Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Renklerle Tedavi Günümüzde fizik ve metafizik alanında yapılan araştırmalar, renklerin bir terapi aracı olarak da kullanılabileceğini ortaya koyuyor. Tarihteki araştırmalar, Eski Mısırlılarla Çin ve Hind uygarlıklarında, renklerle terapiye çok önem verildiğini ortaya çıkardı. Çünkü kaynağını güneşten alan ışık, elektromanyetik enerjilerle dolu ve bu enerjiler insanın yaşamını devam ettirebilmesinde yardımcı oluyor. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Yapılan araştırmalara göre, insanda bedeni kuşatan Aura veya enerji beden adı verilen elektromanyetik bir alan bulunduğunu ifade ederek, bedeni saran bu enerji alanının, ışık (renk), elektrik, ısı, ses, manyetik ve elektromanyetik etkiler ile sürekli olarak etkileşimde olduğunu belirtiyor. Vücudu saran enerji alanı içinde yedi adet de, ‘çakra’ adı verilen, her biri ayrı renge sahip enerji dağıtım merkezleri bulunduğunu kaydeden , “Çakraların fiziksel bedene doğrudan bağlı oldukları tek yer, salgı bezleri ve omurga sistemidir. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Enerji merkezleri vasıtasıyla emilen enerjilerin vücuda yayılması, dolaşım ve sinir sistemlerinin yardımıyla gerçekleşir. Böylece tüm organlar, dokular ve hücreler enerjilerden eşit olarak faydalanır, insanı ayakta tutan bütün bu sistemler ve organlar, belirli renklere karşı duyarlıdır. “dedi. Renklerin çevrelerine yaydıkları titreşimlerin, vücudun elektromanyetik ışınımıyla doğrudan etkileşim içinde olduğunu anlatan, “Bu titreşimler, çakralar tarafından emildikten sonra, direkt olarak omurgalara iletilir. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Daha sonra sinirler yardımıyla gerekli organlara ve dengesi bozulan sistemlere taşınır. Bu sayede, fiziksel rahatsızlıklara yol açabilecek duygusal ve zihinsel şikâyetler en aza indirilir”dedi.

Renkler, tedavide nasıl kullanılır? Renklerle tedavi günümüzde giderek popüler hale gelmektedir. Gözler ve deri aracılığı ile vücuda ulaşan renkler, kişinin vücut fonksiyonlarına da tesir eder. Her renk düşük veya yüksek titreşimli belli bir dalga boyuna sahiptir. Renklerle tedavide, renklerin düşük veya yüksek titreşimli enerjiye ve farklı frekansa sahip olmalarının farklı psikolojik sonuçlara yol açtığı kabul edilir. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Bu açıdan farklı renklerin farklı psikolojik tesirlere yol açması renklerle tedavinin temel çıkış noktasıdır. Tedavide renklerin tesiri olup olmadığını izlemede, kan basıncı ölçümleri, kalb atım hızındaki değişmeler, kasların gerilme indeksi değerleri kullanılır. Sonuçlar kontrol grubuyla karşılaştırmalı olarak analiz edilir.

Kişi tarafından algılanan renkler, sempatik ve parasempatik sinir sistemi üzerinden ve bunlarla aktif hale geçen nöro-kimyevî maddelerin salgılanması yoluyla insana tesir eder. Meselâ mavi, parasempatik sistemi uyarır. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Bu uyarılma, bir seri nöro-kimyevî madde ve hormonun salgılanmasını ardışık (münavebeli) olarak başlatır. Sonuçta kan basıncı ve kalb atım hızı düşer. Kişide rahatlama meydana gelir. Kırmızı, mavinin zıddı olarak sempatik sinir sistemini uyarır. Sonuçta kalb atım hızı ve kan basıncı artarak kişi, alarm durumuna geçer. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Renkler üzerinde çalışan psikologlar, Londra Köprüsü’nün sık sık intihar mekânı olarak kullanıldığını fark etmişler. Renklerin insan tutum ve davranışlarına tesir ettiğinden yola çıkan uzmanlar, siyah olan köprünün, maviye boyanmasını teklif etmişler ve köprü maviye boyanmıştır. Sonuçta köprü üzerinde gerçekleşen intihar girişimlerinde % 50 azalma sağlanmıştır. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Mor ve pembe, iştahın azalmasında tesirlidir. Bu bilgiden yola çıkan Amerika’daki Johns Hopkins Tıp Fakültesi’ndeki uzmanlar, kilo verme programına katılan hastaların pembe renkli mekânlarda yaşamalarını sağlamışlardır.

 Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Pembe mekânlarda yaşayan şişmanların iştahlarının ve streslerinin azaltılması kolaylaştırılmıştır. Renklerin insan psikolojisine tesir ettiğine başka bir misal, cinayet işlemiş saldırgan mahkûmların kaldığı hapishanenin odaları ve bahçesi pembeye boyanmıştır. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Belli bir müddet sonra iç dekorasyonu pembeye boyanmış hapishanedeki mahkûmlar arasında gözlenen şiddet ve kavga olaylarında belirgin bir azalma görülmüştür. Renkler şiddete ve kavgaya eğilimli öğrencilerin terbiyesinde de faydalı olmaktadır. Şiddete eğilimli öğrencilerin mavi ve tonlarının hakim olduğu sınıflarda ders görmeleri ve okul dışında da mavi renkli mekanlarda yaşamaları sağlanmıştır. Belli bir süre sonra, öğrencilerin saldırganlıklarında belirgin azalma sağlanmıştır. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Renklerin tabiattaki dağılışı, yoğunlukları ve insan üzerindeki tesirleri, tabiatta hiçbir şeyin tesadüfî olmadığını ve belli gâyelere hizmet etmek üzere yaratıldığını göstermektedir. Günümüzde fizik ve metafizik alanında yapılan araştırmaların, renklerin bir terapi aracı olarak da kullanılabileceğini ortaya koyduğunu bildirdi. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk belirttiğine göre, ‘Kırmızı’, kan dolaşımına ve kansızlık hastalıklarına iyi gelirken, ‘Turuncu’ da yorgunluğa, halsizliğe, uykusuzluğa, korkuya, depresyona karşı etkili oluyor. Mor rengin ise, sinir sistemini, halsizlik, psikolojik ve duygusal yorgunlukları tedavi edici özelliği bulunuyor. tarihteki araştırmaların, eski Mısırlılarla Çin ve Hind uygarlıklarında renklerle terapiye çok önem verildiğini ortaya çıkardığını söyledi. Kaynağını güneşten alan ışığın, elektromanyetik enerjilerle dolu olduğunu vurgulayan , “Bu enerjiler, dünyadaki doğal hayatı devam ettirirler. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Bitkiler, güneşten gelen enerjiyi, yapraklarında bulunan klorofil sayesinde yakalar ve karmaşık moleküllere dönüştürür ki bu da bitkinin canlılığının devamını sağlar. Işık eksik ve yetersiz olduğu takdirde, canlılar yeterli hayat enerjisini alamayacaklarından kendilerini sağlıksız, mutsuz ve sevgisiz hissederler. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk , metabolizmada sağlıklı bir denge sağlamak için renk enerjilerinden faydalanma işlemidir”dedi. yapılan araştırmalara göre, insanda bedeni kuşatan “Aura”veya “enerji beden”adı verilen elektromanyetik bir alan bulunduğunu ifade ederek, “ Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Bedeni saran bu enerji alanı, ışık, (renk) elektrik, ısı, ses, manyetik ve elektromanyetik etkiler ile sürekli olarak etkileşimdedir”diye konuştu.

Vücudu saran enerji alanı içinde yedi adet de, ‘çakra’ adı verilen, her biri ayrı renge sahip enerji dağıtım merkezleri bulunduğunu kaydeden , “Çakraların fiziksel bedene doğrudan bağlı oldukları tek yer, salgı bezleri ve omurga sistemidir. Enerji merkezleri vasıtasıyla emilen enerjilerin vücuda yayılması, dolaşım ve sinir sistemlerinin yardımıyla gerçekleşir. Böylece tüm organlar, dokular ve hücreler enerjilerden eşit olarak faydalanır, insanı ayakta tutan bütün bu sistemler ve organlar, belirli renklere karşı duyarlıdır”dedi. insanın içinde bulunduğu duygusal değişikliklerin, çakralarda enerji dengesizliği meydana getirdiğini belirterek, “Bu durumda, belirli bir rengin fazlalığı veya azlığı söz konusudur ki, çakraların dengesiz çalışması fizik bedende hastalıkların doğmasına neden olur”diye konuştu. Renklerin çevrelerine yaydıkları titreşimlerin, vücudun elektromanyetik ışınımıyla doğrudan etkileşim içinde olduğunu anlatan, “Bu titreşimler çakralar tarafından emildikten sonra, direkt olarak omurgalara iletilir. Daha sonra sinirler yardımıyla gerekli organlara ve dengesi bozulan sistemlere taşınır. Bu sayede, fiziksel rahatsızlıklara yol açabilecek duygusal ve zihinsel şikayetler en aza indirilir”dedi. renklerle tedavi üzerinde çalışırken karşılaşılan en büyük sorunun ise, ihtiyaç duyulan renklerin belirlenmesi olduğunu vurgulayarak, “Her rengin bir de tamamlayıcı rengi vardır. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk nde renkler tek başına kullanılabileceği gibi tamamlayıcı renklerle de kullanılabilir”diye konuştu.

 Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Kromoterapi adıyla bilinen renk tedavisi eski Mısır’da, Çin’de ve Hindistan’da çok eskiden beri biliniyordu. Bu tedavi yöntemi insanda bazı renklere ait merkezler olduğu teorisinden yola çıkmaktadır. Chakra adı verilen bu merkezler belirli organları yönetir. Bunlar belirli renklerle de uyum halindedir. Organik veya psikolojik nedenlerden dolayı bu merkezler görevlerini yapamaz duruma gelince, hem idare ettikleri organlarda bazı hastalık belirtileri görülmeye başlanır, hem de uyum halinde bulundukları renk titreşimleri azalarak bu renge olan ihtiyaçları artar. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Kromoterapi de bu duruma gelen hastaya aksayan chakranın rengiyle ilgili tedavi uygulanır. Ayrıca bu merkezin uyum hali içinde bulunduğu renkle ilgili besinler tavsiye edilir. Bazen bu renk merkezi ile ilgili metaller taşınması da önerilebilir. Tedavi esnasındaki süre Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Kromoterapi uzmanının tavsiyesine göre yapılır.

Kanser semptomlarının azaltılmasına yönelik tedavilerde, 18 beyin travması geçiren çocukların tedavisinde 9 ilik nakli olan çocukların durumlarının iyileştirilmesinde 20 ve sinir bozukluğu tedavisindeı sanat terapisi başarıyla uygulanmaktadır. Sanat terapilerinden biri olan renk terapisİ de birçok alanlarda uygulanmaktadır. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Kalp, ciğer ve kan dolaşımı arasında bir denge oluşturmada kullanılan Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk 22 aktif dikkat problemi olan çocukların2J ve saldırgan davranışlar sergileyen bireylerin tedavisinde lA kullanıldığı gibi, uzaya gönderilen bireylerin dikkatlerini toplamada ve daha uzun süreli iş yapabilmelerini sağlamada da25 kullanılmaktadır. Eğitimcilerimizin renklerin rahatlatıcı ve tedavi edici etkilerini göz önüne alarak, eğitim kurumlarını bu yönde yeniden tasarlamalarında büyük fayda vardır. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Mesela, öğrencilerin rahatlıkla görebilecekleri, insana rahatlık hissi veren yeşil ve mavinin tonlarıyla yapılmış manzara resimleri ile okulların stresli ortamları azaltılabilir ve öğrenme için daha uygun ortamlar oluşturulabilir.

Günlük yaşantımızda hepimizin renklerden etkilendiği bilinen bir gerçektir. Bulunduğumuz mekanlarda canlı renkler bize huzur ve mutluluk verirken, donuk ve soluk renkler ise bizlere sıkıntı verir. Renkler karşısında neden değişik ruh halleri yaşıyoruz? Ruh halimizi, renkler ne yönde etkiler? Renklerin gizemli dünyasını öğrenmek istiyorsak önce ışığın ne olduğunu anlamamız gerekir. Işık, şekli ve rengi oluşturan, bir tür elektromanyetik enerjidir. Güneş tarafından çeşitli dalga boylarında üretilen bu enerji, cisimlerden yansıyıp, gözümüz tarafından algılandığında, ışığı görmüş oluruz. Aslında çevremizde bulunan ve görebildiğimiz her şey, ışığın bir yansımasıdır. Işık bir cisme çarparak yansıma yapana dek, gözümüzle görebilme olanağımız yoktur. Renk ise, ışığın ayrılmaz bir parçasıdır. Işık, değişik dalga boylarına dönüştüğünde, emildiğinde veya kırıldığında çeşitli renkler ortaya çıkar. Bu tıpkı bir prizmayı güneş ışığına doğru tutmaya benzer. Ne var ki gökkuşağını oluşturan renkler, renk tayfının küçük bir bölümüdür. Gerçekte her rengin bir çok tonu ve çeşidi vardır. Her rengin kendine has bir emme ve yansıtma özelliği mevcuttur. Cisimler ise, güneş ışığını oluşturan renkleri kendi özelliklerine bağlı olarak, emer ve yansıtırlar. Renk, bir ışık frekansının belli oranda yoğunlaşması sonucunda ortaya çıkar. Renkleri kendi içlerinde ise, üç temel gruba ayırabiliriz. Birincisi; kırmızı, sarı ve mavi’nin bulunduğu ana renkler grubudur. İkincisi, bu üç rengin çeşitli kombinasyonlarda biraraya getirilmesi sonucunda oluşan gruptur.

Örneğin: Sarı+mavi=Yeşil, Kırmızı+sarı=Turuncu, Kırmızı+mavi=Mor gibi. İlk gruptaki renklerle, ikinci gruptaki renklerin karıştırılması sonucunda ise, üçüncü grup renkler oluşur. Renkler, dünyamızda 4 Ana Unsur olan: Hava,Toprak,Su,Ateş ile birebir etkileşimleri vardır. Kırmızı renk Ateş’i, Sarı renk Hava’yı, Yeşil renk Su’yu, Mavi renk ise Toprak’ı simgeler. Makro uzayda ise, Renk evrenleri vardır ve 2 Ana Renk’den oluşur, bunlar; Kırmızı Ötesi Evrenler ve Mor Ötesi Evrenlerdir. Kırmızı ötesinde yer alan evrenler (cehennemler) sıcak ve yakıcı, Mor Ötesi Evrenler (cennetler) ise huzur verici ve ilahidir. Renklerin bir başka özelliği ise, bilinç dünyamızın en derin noktalarına kadar uyarma gücüne sahip olmalarıdır. Her insanın renklere karşı verdiği tepki farklıdır. Bir insana huzur veren mavi renk, bir diğerine soğuk veya itici gelebilir. Veya birine heyecan veren kırmızı, bir diğerine hüzün verebilir. İnsanların renkten etkilenmelerini meydana getiren olgular, kişilik oluşumları, hayat koşulları ve bilinçaltında bastırılmış olan isteklerdir. Bazı insanlar hangi renkle barışık olduklarını bilirken bazıları ise bu konuda tamamen bilinçsizdir. İnsanlar renk seçerken, o rengin kendilerine getireceği yararı veya zararı düşünmezler. Sonuçta her renk, kendine özgü bazı tedavi edici ve dengeleyici unsurları da içersinde taşır. Renk bilim nedir ve Nasıl doğmuştur? Tarihe baktığımızda eski Mısırlıların renklere ve renklerle yapılan şifaya çok önem verdiğini görebiliriz. Bu sebepten Karnak ve Teb gibi tapınaklarda renk kullanmışlar ve renk şifacılığını pekiştirmek için, renk salonları inşa etmişlerdir. Aynı şeyi kadim Hind ve Çin uygarlıklarında da görebiliyoruz. Oradaki şifacı din adamları da insanın yedi katlı doğası ile güneş tayfının yedi rengi arasındaki bağlantıyı temel alarak, bir renk bilim sistemi kurmuşlardır. 1670 yılında İngiliz fizikçi Ishaac Newton, karanlık bir odada güneş ışığının önce bir delikten odaya girmesini sağlamış, sonra bu ışığın önüne bir prizma koyarak parçalanış halini bir beyaz perdeye aksettirerek, yedi rengi elde etmiştir. Newton, beyaz perde üzerindeki renklerin bir sıra ile dizilişine Spektrum Solares (Güneş tayfı) adını vermiştir. Daha sonra güneş ışığını meydana getiren renk tayfı üzerinde araştırmalarına devam ederek, renk bilimini, bir bilim dalı olarak ortaya koymuştur.

Newton’dan sonra Chevreul, Helmhotz, Young gibi fizikçiler ve kimyagerler, bu proje üzerine eğilerek çalışmaları hızlandırmışlardır. Ancak günümüzde fizik ve metafizik alanında yapılan araştırmalar, renklerin bir terapi aracı olarak kullanılabileceğini ortaya koymuştur. Bugün dünyada birçok psikolog ve psikiyatr renkleri bir terapi aracı olarak kullanmaktadır. Dünyanın her tarafında bilinen bir atasözü vardır: “Güneş giren eve doktor girmez. “Işık, tabiatın bir ilacı ve en güzel tedavi aracıdır. Işığın, insanlar ve bitkiler üzerindeki fiziksel etkilerini hepimiz biliyoruz. Kaynağını güneşten alan ışık, elektromanyetik enerjilerle doludur. Bu enerjiler dünyadaki doğal hayatı devam ettirirler. Bitkiler, güneşten gelen enerjiyi yapraklarında bulunan klorofil sayesinde yakalar ve karmaşık moleküllere dönüştürür. Bu da bitkinin canlılığının devamını sağlar. Bu olaya kısaca fotosentez diyoruz. İşte ışık ile hayat arasındaki bağlantı!. Işık eksik ve yetersiz olduğu zaman, canlılar yeterli hayat enerjisini alamayacaklarından kendilerini sağlıksız, mutsuz ve sevgisiz hissederler. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk , metabolizmada sağlıklı bir denge sağlamak için renk enerjilerinden faydalanma işlemidir.

Renklerle tedavi Biliyoruz ki evrende var olan her şey kendine özgü bir titreşime sahiptir. Renkler de bir ışık frekansının belli orandaki yoğunlaşması sonucunda ortaya çıkar. Elektromanyetik yelpazeye baktığımızda, yelpazedeki her rengin kendine özgü bir titreşime sahip olduğunu görürüz. Aynı şekilde, insan vücudundaki hücre, organ, kas ve kemik de belirli bir frekansla titreşir. Bu frekansın değişmesi, hastalığa sebep olur. Bu değişikliklerin birçok nedeni vardır ama bu nedenlerin en büyüğü içinde bulunduğumuz ruhsal durumlar ve negatif düşüncelerdir. (Streslerdir. )

Aslında Çandar? ın yukarıdaki bu anlatımı gökkuşağındaki her rengin, hem de farklı farklı renklerin birlikte bulunmasının güzelliğine / gerekliliğine parmak basmaktadır, Aynı bizim Galatasaray taraftarı olmamıza karşın; sarı-lacivertli Fenerbahçe? nin şampiyon olmasını kutlamaktan da haz aldığımız gibi. Çünkü tutkulu bir sarı-kırmızılı olmak, sarı-laciverte yada bordo-maviye veyahutta siyah-beyaza saygı göstermemizi hiç de engellemiyor engellememelidir. Hem sarı-lacivert olmasa, sarı-kırmızının da hiçbir önemi ve anlamı kalmaz. Ayni şekilde siyah-beyaz ve bordo maviler yoksa, sarı-kırmızının hiçbir değeri olmayacaktır. Kanımızca, tek bir renkten oluşan yalnızca iki ayrı takımın var olması, Bunun aksi ise, yani çok renkliliğin? , çok sesliliğin? olduğu devletler ise, demokratik ülkeler, özgür toplumlardır. Zaten haki? rengin yeşil? e hem de büyük harflerle yazılarak ete kemiğe büründürülmüş? bir Yeşil? e dönüşebileceğini de Türkiye örneklemesiyle, Susurluk kazası ve Hizbullah vahşetleri sonrasında da görmedik mi? . . Yada; vallahide billahi de hiç görmedik? , hiçbir şey görmedik? değil mi? . . Yani neyin görülüp görülmeyeceğinin bile; yasalarla, tüzüklerle, yönetmeliklerle, genelgelerle, yönergelerle, belirlendiği bir ülkede, elbette görülecek olan bir şeylerde hiçbir zaman görülmez görülemez aslında. Kanımızca böylesi şeyler yalnızca rüyalarda görülür ve böylesi rüyalara da kabus adı verilir. O kadar işte!. . Şimdi de ele aldığımız konuyu bir fıkra ile zenginleştirerek yola devam edelim. Sovyetler Birliğinin dışa böylesi açılmadığı ve bir bütün halinde olduğu dönemlerde, Sovyet yurttaşlarından bir tanesi Lenin? e geri zekalı? diye hakaret eder. Adamı apar topar mahkemeye çıkarırlar ve hakim adama 20 yıl hapis cezası verir. Mahkemenin 20 yıl hapis cezası verdiği kararının gerekçesinde ise şunlar yazılmaktadır? . verilen 20 yıl hapis cezasının 6 ayı devlet büyüklerine hakaretten, 19 yıl 6 ayı ise devlet sırlarını açığa vurmaktan? dır.

Renkleri anlatırken bile politize olmuş değerlendirmelerin içine dalmanın verdiği dayanılmaz zevkin ve aydınlanma(ma)nın oluşturduğu hafiflik içinde, yeniden makalenin merkez konusu olan renklere dönersek; yerküreyi çevreleyen dominant renklere göz gezdirmemizde yarar vardır. Ormanlar koyu yeşildir hep. Yeni yetişen otlar ve fidan ağaçlar ise açık yeşil. Gökyüzü ise uçsuz bucaksız bir şekilde açık mavi. Peki ya gece? . . Gök yüzündeki renklerle dans eden hareketliliği inceleyecek olursak, bulutlu açık mavilerin koyu maviye, koyu mavinin laciverte ve gündüzün en yakın olduğu an, gecenin en karanlık olduğu zamandır? anlatımıyla ifade edildiği şekliyle en siyaha ulaştığı anların bileşkesi. İşte bu en koyu siyahın olduğu an, aynı zamanda aydınlığın geldiği anın başlangıç noktasıdır da aslında.

Güneş ise sıcaklığını hissettirdiği oranda sarıdır, hem de alabildiğine sarı. Bu nedenle de geçiciliği anlatımındaki gibianlatımı ile ifade edildiği gibi. Her gün yenilenen bu sancılı doğum ile birlikte; karanlığı kovma ve zor olan bir şeyi başarma söz konusudur sanki. Güneşin doğuşu nasıl sancılı ise, batışı da aynı onun gibidir aslında. Hem de her gün iki kez yaşanılan anlamlı, bir sancıdır bu Güneş, Nemrut’a çıkan herkesi kendine gebe bırakıyordu. Var olduğundan beri doğmayı hiç aksatmayan güneşe artık bir güneş doğurmak da bizim boynumuzun borcu .

Nemrut, adı gibi zalimce uzaktır yerden. Ama bu 2150 metreye tırmandığınız zaman bu durum zulüm olmaktan çıkar, armağana dönüşür. Çünkü zirvede bir hazine seni bekler. Güneş her sabah hazineye bir altın taç ekler. Binlerce yıldır bu böyledir . İyi de bunlar kitap bilgisidir. Bilgiyi yaşamak gerekir. Amaç, güneşin doğuşuna ermekse, yola geceden çıkılır. Kahta’dan bir arabaya binilir, bir buçuk saat dağın karnında gidilir. Sonra inilir, bir yarım saat zirveye yürünür. Dağ karanlığı ile gece ayazı, yıldızları buğulu üzüm salkımlarına dönüştürür. Tırmandıkça susarsın. Susadıkça ağzına bir yıldız tanesi atarsın . Tabii karanlıktan korkanlar geride kalırlar. Dağın eteklerindeki kahvede havanın alacalanmasını beklerler. Onlar tırmanırken bastıkları yerleri görmek isteyeceklerdir. Gece kuşu olup zirveye uçmak isteyenlerse yollarına devam edeceklerdir. Karanlık onların bedenlerini yutsa da, ayak seslerine dokunmayacaktır. Ayak seslerinin milliyeti yoktur. Kaygan taşlar, ayakların Alman, Amerikan, İsviçreli, İngiliz, İtalyan yada Türk oluşuna göre ses çıkarmaz. Rüzgar da ayrımcılık yapmaz, dünyanın bir ucundan kalkıp gelen yabancı konuklarla, ev sahiplerinin yüzünü aynı şiddetle keser. Uğultusunu bütün kulaklara eşit dağıtır. Yaza güvenip ince giyinenlere hiç acımaz.

Güçsüz ve sakat bacaklarla, yaşlı kalplerin imdadına katırlar yetişir. Katır sırtında bile olsa zirveye ulaşmaya can atanlar nedense hep yabancıdır. Cefayı sefaya dönüştürmenin bedeli iki-buçuk milyon liradır. Katırcı Yasin’in aklı bunu almakta zorlanır? Gerçi bizim ekmek paramız ama gecenin ikisinde yollara düşmeye bence değmez. Adam 85 yaşında, katıra bile zor tutunuyor. Gavuristan’ından kalkmış gelmiş, bu yaştan sonra güneşin doğuşunu Türkiye’den izlesen ne olur, izlemesen ne. Çok meraklıysa güneşi kendi memleketinde doğursun? . Bir koleksiyoncu olan yaşlı adam ise farklı düşünmektedir Yasin? den. Çünkü o, bir güneş doğumu koleksiyoncusudur. Belleğine dünyanın her köşesinden bir doğuş kazımıştır. Sıkıntılı günlerinde onları hafıza albümünden çıkarır, yeniden yeniden seyrederek rahatlar? Dünyanın bu sekizinci harikasının üstüne güneşin nasıl doğduğu parçası eksik kalmıştı, şimdi tamamlanacak? der. Katırcının ise aklı iyice karışır. Tepeye vardığınızda ortalık ağarmaya başlamıştır. Bütün yıldızlar ışıktan kaçmıştır. Yeni günü beklemeye yalnız iki yıldız dayanabilmiştir. Güneşin gelişine daha yarım saat vardır. Kıvrımları yavaş yavaş belirginleşen heykeller, bu sabahın dağcılarını seyre dalar. İnsanlarla heykellerin bakışması olağanüstüdür. Alaca aydınlığın gölge oyunları, heykelleri insanlaştırır, insanları heykelleştirir? Ben böyle mistik bir manzara görmedim? diye bağırır birisi.

Doğuş yaklaştıkça herkes platform üzerinde yerini alır. Kameralar, fotoğraf makineleri hazırlanır. Ama güneş bir türlü doğmaz. Güneş belki Önce Doğu Toros sıradağlarının ihtişamına bakın? der. 2 bin metre aşağıda uzanan ovanın, Fırat’ın geçitleri ve Atatürk Barajı’nın göletleriyle süslenen sükunetine dikkat çeker. GAP’ın çevre illeri nasıl da sahil yerlerine dönüştürdüğünü hatırlatmak ister. Gözler iki dağ arasındadır ama güneşin acelesi yoktur. Güneş ihmalci de değildir. Evrendekilerin en dakiğidir. Ama bu seyir terasında, gözlerini güneşin çıkacağı iki dağın arasına dikenler her nedense ayıp eder: Hadi ya, niye doğmadı güneş hala? Hani 5’te doğacaktı? Belki rötar yapmıştır? Lastiği patlamıştır? Doğsa da gitsek artık, çok üşüdüm? Çene yarıştırmaktan, güneşin gönderdiği öncü ışık oyunlarını bile göremezler. Halbuki önce beş ton kızıl gerilmiştir ufka. İki soluk alımının ardından kızıllar kaçışmış, yerini 5 ton kayısılar, 7 ton portakallar, 9 ton limonlar almıştır. Işık, dağları bir griye, bir yeşile, bir mora boyamıştır. Gözlerimiz bunların hangi tonuna yetişeceğini bilemez. Renkler, havadaki kokuları bile değiştirmiştir. Karanlıkta başka kokan dağ çiçekleri, ışığı yedikçe kendine yeni kokular seçmeye başlar. Güneşin doğmasından hemen önce; dağ, taş, börtü-böcek taptaze yeni bir gün kokmaya başlarlar.

 Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Hiç birimiz bir diğerine benzemez; bu bizim yaşam ritmimizdir. Bu ritmi bulabilmek, ona uyum sağlayabilmek için yapılan bu çalışma, konsantrasyonumuzun güçlenmesi, yaratıcı ağ kanalımızın açılması, kök çakranın blokajlardan temizlenmesi için yapılan bir çalışmadır. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Lavantanın ve mor rengin etkince kullanılacağı bu ezoterik çalışmada hem eğlenir hem de farkındalığınızı tazeleyebilirsiniz. İçinde olumlamaların bulunduğu, mumlar, çiçek öz esansları ve renk mantraları ile dolu meditatif bir gece çalışma biçimidir. Günümüzde sanat eserleri genenikle galerilerde, müıelerde ve tiyatrolarda sergi1enirken, sıradan insanların günlük hayatlarında sanat eserlerine sıkça rastlamak pek mümkün olmuyor. Sanatın tedaviye yardımcı etkisi de sıradan insanlarm hayatlarından soyutlanmış ve teknolojinin son teknikleriyle yetişhrilmiş uzmanların alanlarına hapsedilmiş durumdadır. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk insan hayatının her yönünde kendini hissettirmesi gereken sanatın, sadece galerilerde ve müzelerde göze çarpması ve gündelik hayattan soyutlanması, beraberinde tek dize hayatı ve buna bağlı olarak bazı ruhsal bozuklukların ortaya çıkmasına sebep olmaktadır. Sanattan mahrum olmaktan ötürü meydana gelen birçok ruhsal bozukluk yine sanat kullanılarak tedavi edilebilmektedir. Sanat terapisinin tarihi oldukça eskilere dayanmaktadır. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Sanatın bazı hastalıklann tedavisine yardımcı olduğu binlerce yıldır bilinmekte ve başanyla uygulanmaktadır. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk eski medeniyetlerden beri uygulanan sanat terapisi bazen hikaye anlatırru. dans, müzik, d. rama, bazen de şiir, görsel sanatlar kullanılarak icra edilmiş ve insanın gelişimini destekler bir psiko-sosyal ortam oluşturulmaya çalışılmıştır. Son zamanlarda sanat terapisinin uygulama alanları oldukça genişlemiştir. Sanat terapisi daha yaygın kitleler tarafından uygulanmaya başladıktan sonra, sanat terapisi duygular hakkında konuşmaktan öteye geçip, daha karmaşık şekillerde kendini göstermeye başlamıştır. Herhangi bir sebepten ötürü duygusal rahatsızlığı olanlar pasif durumda duygulannı terapiste anlatmalçtan ziyade, sanat galerilerine gidip kendilerini: değişik şekillerde ifade etmeyi tercili etmektedirler. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk çeşitli renk tonlarını kuııanarak duygularım ve onları rahatsız eden içsel çıkmazlarım resim halinde ifade çabaları yada çeşitli maddelere (toprak, maden gibi) şekiller vererek4 iç dünyalarını somut bir şekle sokma çabaları sanat terapisinin uygulama alanlarına girmektedir.

 Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk İç dünyalarını kelimelerle yeterince ifade edemeyen çocuklar için ~anat terapisi uygulamaları gittikçe yaygınlaşmaktadır. Malchiodi’yeS göre özelikle hasta çocuklar, hastalıklarıyla ve tedavileriyle ilgili duygu ve düşüncelerini kelimelerden ziyade sanat aracılığıyla daha iyi aktarabilmektedirler. Hasta çocuklardan sanat aracılığıyla elde edilen bu veriler, çocukların psikososyal durumları hakkında doktorlara önemli ipuçları vermektedirler. Bu sayede doktorlar çocukların hangi alanlarda daha fazla yardıma ihtiyaçları olduklarım tespit edebilmektedirler. Sanat terapisinin bazı uygulamalarında kişinin birçok rengi bir arada kuııanarak kendini ifade etmesi istenmekte ve kişinin duygusal dengesini sağlamasına yardımcı olunacaktır. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Mahnke tarafından yapılan bir araştırmada Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk esnasında bir rengi defalarca, normalden fazla olarak kullananların aşırı duygusal tepki, dikkatini yoğunlaştıramama, etrafındaki şeylerden kolayca rahatsız olma gibi olumsuzluklar gösterdikleri saptanmıştır? Özellikle son zamanlarda resimle yapılan sanat terapilerinde iki farklı bakış açısı dikkati çekmektedir: Resimlerde kullanılan renklere yoğunlaşan terapiler ve şekiilere yoğunlaşan terapiler. Bazı araştırmacılar s resimlerde kullamlan renklerin en az yapılan şekiller kadar sanat terapisi uygulanan kişi hakkında bilgi verebileceğini ileri sürmüşlerdir. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Hatta, sanat terapisinde terapi uygulanan kişinin ortaya koyduğu çalışmalarda önce renklerin, sonra şekillerin incelenmesinin daha uygun bir uygulama olacağını belirtenler de vardır. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk , yukarıda değinildiği üzere terapinin uygulandığı kişinin aktif rol oynamasıyla yapılabileceği gibi, terapi edilen kişi pasif durumdayken de Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk uygulanabilir. Shifra Stein,lO Dr. Shelly Wu’nun Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk haklandaki çalışmalarım inceleyerek renklerin gündelik hayatta nasıl kullanıldığım örneklerle açıklarruştır.

Bazı renklerin rahatlatıcı, bazı renklerin de insanda hareketliliği artırdığı bilinmektedir. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk mesela, kırmızı ve turuncu renkleri yüksek enerjili renklerdir. Bu renkler özellikle “fast-food”hazır yemek lokantalannda müşterilerin sindirimini hızlandırmak ve onların hareketliliğini artırmak için kullanılmaktadır. Müşterilerinin lokantalarında fazlaca kalmamalarım sağlamak için başvurulan bu yol, renklerin insanlar üzerindeki etkilerine güzel bir örnek teşkil etmektedir. Limon sansı çok neşeli bir renk olmasına rağmen özellikle gençlerin odalarında hakim renk olarak kullanıldığı takdirde sinir sistemine aşın uyarı etkisi yapabilir. Dolayısıyla bu tip açık renkleri kullanırken rahatlatıcı renkler (açık mavi gibi) ile denge sağlanmalıdır. J2 Eğitim alanında öğrencilerin motivasyon problemlerinin ortadan kaldınlmasında Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk ne başvurulmaktadır. Zentall ve Kruczek,13 Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk ni aktif dikkat problemi olan çocuklar üzerindc deneyerek ilginç sonuçlara varmışlardır. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk zZentall ve Kruczek’e göre aktif dikkat problemi olan çocuklar bu problemi olmayan çocuklara kıyasla çevreleri tarafından daha az uyarılmış olduklarından sürekli olarak aktivite peşinde koşturup dururlar. Zentall ve Kruczek bu bilgiden hareketle aktif dikkat problemi olan çocuklara bazı görevler vererek, onlara yapacakları işlere uygun Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk uygulamışlar vc bu çocukların hiperaktif davramşlanndan kaynaklanan dikkat eksikliğinde önemli miktarda azalış tespit etmişlerdir. Bir başka deyişle, aktif dikkat problemi olan çocukların, içinde bulundukları duruma ve verilen aktiviteye uygun renkler kullanılarak yapılan Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk yle bu çocukların dikkat eksiklikleri önemli ölçüde giderilebiliyor. Yine Zentall ve Kruczek’inl4 çalışmasında varılan sonuca göre aktif dikkat problemi olan çocuklara verilen görevleri daha cazip hale getirmek için kullanılan ama verilen göreve uygunluk arz etmeyen renklerin seçilerek yapıldığı Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk nde çocukların dikkat eksikliklerini gidermede başarı sağlanamamıştır.

Bu da demek oluyor ki, sadece rengin dikkat çekici olması, Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk nde olumlu sonuç almaya yetmeyebiliyorY Kullanılan renklerin çocukların yaptıkları işlere ve içinde bulundukları psiko-sosyal duruma uygunluk arz etmesi durumunda Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk nden başarılı sonuçlar alınabilmektedir. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Yirminci yüzyıl ile birlikte ilaca dayalı sağlık sektörünün yaygınlaşmasıyla ilaçsız tedavi şekillerinden olan renk tedavisi eski öneminj yitirmeye baş~amıştır. Fakat son yıllarda sağlık sektöründe doğal yöntemlerle tedavinin tekrar popülerliğini kazanmasıyla, alternatif tedavi şekli olarak ele alınan renk tedavisine olan ilgi artmıştır. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Yapılan denemelerde renklerin dikkati toplama, tetikte olma, yazı körlüğü (dyslexja), saldırganlık seviyesi ve stres seviyesi üzerinde önemli etkisi olduğu ortaya çıkmıştır. Hastanelerde, okullarda ve hatta hapishanelerde Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk kullanılarak bu kurumlardaki iç çevresel faktörlerin iyileştirilmesi sağlanmaktadır. Mesela, kırmızı bir tonu ile yapılan terapilerle migren tedavisi; pembe rengin tonlarıyla stres tedavisi başarıyla yapılmaktadır. Araştırmacılara gÖfe pembenin bir tonuyla (Baker-Miller pembesi) yapılan renk tedavisinde gergin kasıarın birkaç saniye içinde gerginliğini kaybettiği tespit edilmiştir. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk bu yüzden Baker-MilIer pembesi dünyada birçok hapishanede kullanılmaktadır. L6 Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk nin uygulandığı bir başka alan da uzay çalışmalarıdır.

Rus bilim adamları uzay yolcularının psikolojik durumlarını değiştirmek için tasarlanan bir dizi renkli lensler geliştirerek bu lensleri kullanan uzay yolculanmn daha uzun süreli çalışabildiklerini, daha iyi konsantre olabildiklerini ve daha az sayıda hata yaptıklarını tespit etmişlerdir. 17 Özetle, binlerce yıldır başarıyla kullamlan sanat terapisi son zamanlarda tekrar ilgi odağı olmuştur. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Sanat terapisi özellikle sağlık alanında alternatif tedavi yöntemi olarak gün geçtikçe yaygınlaşmaktadır. Hindistan doğumlu Dinshah Ghadiali, 12 Renkli Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Kromoterapi Sistemini (numarasız olan Akupunkturla daha az ilgiliydi; “Işık ve Rengin İlkeleri”konusunda daha çok Dr. Edwin D. Babbit’ten etkilenmişti ve farklı hastalıklar için sayısız renk ışık ışınlama tedavi programları geliştirdi. Renk tedavisi hakkında çok şey bilmek zorunda olmadan da şunu biliriz: Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Kırmızının uyarıcı (güçlendirici) etkisi vardır, Mavi ise sakinleştirir (yatıştırır). Uyumun ve Dinshah Ghadiali’ye göre “psişik dengenin”rengi olan yeşilleyse neredeyse yanlış hiçbir şey yapamayız: Yeşilin dengeleyici etkisi vardır. Renk Meridyen Tedavisi Christel Heidemann’ın Renk Meridyen Tedavisi de oldukça etkilidir. Bu tedavi, her bir meridyeni test bulgularına göre bir renkle sınıflandırır. Bir fizyoterapist olarak bağ dokuları hakkında çok şey biliyordu.

Ana meridyenlerin cildin bağ dokularının altında ilerlediği ve “patolojik”akupunktur noktalarının bağ dokularında “şişme”veya “sertleşme”şeklinde tezahür ettikleri bilgisine dayanarak, “doğru”rengin bağ dokularına ve denk gelen meridyeni ahenkleştirdiğini, “yanlış”renkleri ise semptomların güçlenmesine neden olduğunu ortaya çıkardı. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Heidemann, önce on iki ana meridyeni Itten’e göre 12 rakamlı renk çemberinde sınıflandırdı, daha sonra renkleri Çin Meridyen saatinde gösterdi. Böylece ortaya, Renk Tedavisine başlayanların güvenle kullanabileceği Renk Meridyen Sistemi çıktı. Gün Ortası-Gece Yarısı Kuralı çerçevesinde her bir meridyen bir aktivasyon rengine sahiptir ve uygun yatıştırıcı veya sakinleştirici rengi alır-ve örneğin, Kalp Meridyenine atfedilen sarıdır, beklendiği gibi kırmızı değil (Ateş Elementi). Bunlar, güneş ışığıyla olan ilişkilerinden (öğle 12’de güneş en tepe konumundadır ve en parlak halindedir: açık sarı) ve güneşin günün seyri içindeki ışık koşullarının sonucudur. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Aktivasyon renklerini meridyenlerin güçlendirme noktalarına, sakinleştirici renkleriyse yatıştırma noktalarına uygulamak kullanışlı ve yararlıdır, elbette bilinen kurala uygun olarak: “güçlendirmek, yatıştırmaktan iyidir. “ Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Çin enerji öğretilerine kısmen aykırı duruyor. O, spritüal-bilimsel gözlemlerine [beşeri bilimler alanında] dayanarak Ağaç ve Su elementlerini birbiriyle değiştirdi. Sonuç olarak Karaciğer ve Safra Kesesi organlarını Su Elementinde, Böbrek ve İdrar Torbasını ise Ağaç Elementinde sınıflandırdı. Bu nedenle tedavi noktaları TCM sonuçlarından ayrılır. Ne var ki, benim deneyimim, Heidemann’ın sınıflandırdığı renklerin de TCM’de olduğu gibi geleneksel güçlendirme ve yatıştırma noktaları üzerinde etkili olduğu yönündedir. Enerji Sistemlerinin Renk ile Dengelenmesi İlk adım her zaman en zorudur.

Bu nedenle derslerimde kolay öğrenilebilir renk kavramlarını iletmeye çalışırım. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Rezonans, her zaman çok güzeldir. Işık ve rengin çalışmak için en kolay biçimi, Çakraların ışın yayımıdır. Gizli enerji merkezleri olarak Çakralar, çevreden enerji ve renk “salınımlarını”alabilir ve geri verebilirler. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Her bir Çakra, vücudun bir bölgesiyle, organıyla, sinir ağlarıyla, hormon bezleriyle ve duygusal-ruhsal yaşam temalarıyla yakın ilişki içindedir. sarı renk, gün ortasını ve güneşin en tepe konumunu temsil eder. Işık-biyolojik bakış açısına göre, böylece, güneş ışığının mavi ışık kısmı, en yüksek düzeyini öğle vaktinde bulur. Bu bizi gün boyunca uyanık ve zinde tutar, gece sağlıklı bir uyku uyumamızı sağlar. Renkler her zaman işe yarıyor! Işık ve renkler dalga boyları ve frekanslarına göre tanımlanır, ancak bugünkü olanaklarla henüz tam anlamıyla fark edemediğimiz birçok başka renk niteliği [bile] her renkte bir yankı uyandırıyor. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk bana göre, vücut, bir rengin farklı niteliklerinden hangisinin o an kendisi için en yararlı olduğunu seçebilecek yetenektedir. Benim önerim: Yeni başlayan biri olarak, başlangıçta sistem içinde kalın. Daha sonra, farklı öğretmenlerin çeşitli renk tedavi sistemleri çok iyi bir şekilde kombine edilebilir. Basit bir Işın Yayım Tedavisi Lambası Kurmak için Talimatlar Aksesuarlar:

1 Flaş lambası (örneğin Mini MagLite AA tipi)

1 Mini MagLite aksesuar seti

7 PAR 30 renk geçirgenleri/filtreler (Çakra renklerinde, metne bakınız, Ebay’den bulunabilir)

1 Motif zımba, çember çapı 2,2 cm (örneğin Efca, el sanatları malzemesi)

2 Pil

Renk geçirgenlerini motif zımba ile zımbalayın. Renk filtresini flaş lambasının ışık boşaltma konumu üzerine yerleştirin, filtreyi, aksesuar setindeki şeffaf plastik diskle kapatın ve bağlantı için esnek halkayı (aksesuar setinden) takın. Hazır! Size tanıtmak istediğim bir başka ışın yayım tedavi konsepti de belirli akupunktur noktaları üzerinde basit Renk-Enerji Dengesidir

Görünmez bir el sanki güneşi düştüğü kuyudan çıkarmaya çalışır. Altın küre, milim milim yukarı taşınır. Son bir gayretle dağların arasından kurtulur ve göğe asılı kalır? Güneş seyircileri? arkalarını ona hemen döner. Dağdan inmeye dururlar. Bir kısmı heykellerle fotoğraf çektirme yarışına düşer. Kuşların bu doğuşa nasıl eşlik ettiğini duymazlar bile. Tabii ilk ışıklarla birlikte Toroslar’ın geceliklerini çıkartıp günlük giysilerini nasıl giyindiklerini de göremezler. Öndeki sıra dağların elbisesinin yeşil, kahve ve bej , arkadakilerin ise gri, mor ve lacivert olduğunu da. Kalabalığın mevzilendiği platformdan uzakta, kayaların arasında, yalnızlıklarını koruyan bir köşe bulup, güneşi sükunet, hayranlık ve saygıyla seyredenler de vardır tabii . Onlar dinlerken yaşadıkları anın ihtişamını sanki kuşanmış gibidirler. Coşku, dillerine şiir olarak vurur. İçinde güneş geçen bütün şiirler birer çiğ damlası gibi heykellerin üstüne düşer . Güneşe bir süre çıplak gözle bakabilmek, içindeki ışık şelaleriyle yıkanmak müthiştir. Sürekli bakınca güneşe, içinden bir sürü başka güneşler doğuyordur sanki. Güneş biraz yükselince dağın batı terasına doğru yönelir, tam o sırada insan, en az güneşin doğuşu kadar etkileyen başka bir manzara ile karşılaşır. Güneşin ışıkları, dağın gölgesini ovaya düşürmüştür şimdi. Nemrut’un sivri zirvesi 30-40 km’lik bir mesafeye, dev bir üçgen halinde yayılmıştır .

Soğuk hâlâ titretir. Ben battaniyelerine sıkı sıkı bürünmüş insanları izlerken, güneşin çıplak heykelleri bir battaniye gibi sarıp, Siz de üşüdünüz mü? diye sorduğunu, onların tahrip olmuş bedenlerini teselli ettiğini hayal ettim. Oysa şiirselliğin bu kadarı akla zarardır. Meğer güneş, dünyanın 8’inci harikası olarak nitelenen ve UNESCO tarafından da dünya kültür mirası listesine alınan bu heykellerin düşmanlarından biriymiş. Güneşin, rüzgarla işbirlikçiliği; heykelleri tahrip ediyormuş. Yağmur ve kar suyunun etkisiyle su alan heykeller gündüz deli gibi yanmaya, geceleri çılgın gibi titremeye dayanamıyor, genleşip patlıyormuş. Böyle giderse birkaç yıl sonra toz-toprak olup bitecekmiş . Kuşku ve umut arasında sallanan kalbimi Kahta’da bıraktım. Ve anladım: Güneş, Nemrut’a çıkan herkesi kendine gebe bırakıyordu. Var olduğundan beri doğmayı hiç aksatmayan güneşe, bir güneş doğurmak bizim de boynumuzun borcuydu.

İnsanı renklerle yudumlamak Güneşin rengarenk olan doğumunu cümleleri ile içimize sindirdikten sonra, şimdi de maviliklere doğru bir göz gezdirelim isterseniz. Okyanuslar ve denizler hep mavi mavi masmavidirler. Önce cam gibi parlak, berrak, temiz bir mavi. Derinlik arttıkça koyu mavi ve en derin olan yerlerde, yani ışığın bile girmek için okyanustan izin almasının gerektiği yerlerde ise, alabildiğine gizemli ve belki de ürkütücü olan mavinin siyahlığı, masmavi bir siyahlık yada koyu lacivertlik söz konusudur. Aynen camın beyaz olmasına karşın, üst üste koyulan beyaz camların sonradan yeşile çevrilmesi ve arkasını göstermeyen ve görüntüyü yansıtan bir ayna parlaklığı biçimine dönüşmesinde olduğu gibi. Aslında yeşil ve mavi renkler, suyun serinliği ile gök yüzünün derinliğini bize telkin etmektedirler. Bu nedenle huzur ve rahatlık hissi veren bu renkler, eşyaları olduklarından küçük ve uzak gösterirler. Mavi ve yeşilin koyulaşması ise; ürkütücü derinliğe, büyüklüğe ve belki de korkudan / endişeden doğacak olan sıkıcılığa da kapı açabilir zaman zaman.

Dağları boyayan ressam, genellikle kahverengi ile özdeşleştirir o yükseklikleri? Dağ ne kadar yüksek olursa olsun yol onun üzerinde geçer? diyen Yunus Emre de; belki, uzun ince bir uğraş? sonucu kolaylıkla kahverenginin üzerinden aşacakların öğretmenler olduğunu ifade etmektedir. Toprak da kahverengi ile ifade edilir hep. Orta Doğu ülkelerinde toprak gibi sessiz ve örtücü olan insanlara Toprağın babası? anlamında Ebu Turap? derler!. . Kahverengi toprak değil midir bütün kirlerimizi örten, ölülerimizi sarıp sarmalayan ve içine alan sonsuza dek. Yediklerimizin yetiştirilme merkezi de topraktır her zaman? Gözünü toprak doyursun? demez miyiz kızdığımız aç gözlülere Kan kırmızı diye satılır karpuz ve domates pazarlarda. Hem de her domates satıcısının, pazar yerindeki tentesinin genellikle kırmızı olması ile tam da bir uyum içinde.

Kanımızca, renkler hiçbir şekilde bireyi ikincil derecede bırakacak kuvvette olmamalıdır. Renkler kişinin cilt rengine, vücut yapısına, kişiliğine ve kendi özelliklerine göre seçilmelidir. Elbette bu seçim yapılırken güzel olan taraflar ortaya çıkarılmalı, buna karşılık aksaklık gibi algılanabilecek olan noktalar da renk oyunları ile gizlenmelidir. Parlak olan renkler resmi olmayan partiler ve spor kıyafetler için uygunken; yumuşak, koyu ve mat renklerin ise resmiyet hissi uyandırdığı bilinmelidir. Yolculuk sırasında, sokaklarda salaş bir şekilde dolaşırken veya polisin bir kişiyi sivil olarak takip ettiği durumlarda; elden geldiğince az dikkat çeken ve yumuşak renklerle uyum sağlamış bir kıyafetin seçilmesinde sayısız yararlar vardır. Renkler her zaman kişiliği tamamlamaktadır / tamamlamalıdır. Bir kişi hakkında değerlendirme yaparken, onun kullandığı renkleri gözlemleyerek genellikle doğru bir fikir sahibi olabiliriz. Dinamik, canlı bir kimse, canlı ve parlak kontraslarla kendini ortaya koyarken, daha az canlı olanlar ise yumuşak renklerle uyuşurlar.

Yukarıdaki bu genel değerlendirmelerimizden sonra, şimdi de polisin amir ve memurlarının, daha etkin bir iletişim kurmaları bağlamında, her rengi ayrı ayrı ve biraz daha derinlemesine incelemeye çalışalım. Kanımızca, polisin etkin iletişiminde, kurulan ilişkilerden her zaman haklı çıkması yada haklı olması başlı başına nihai bir amaç değildir. Aksine polisin her iletişiminde ve kurduğu ilişkilerinde mutlu olunması ve istenilen sonuca kavuşulmasına çalışması, gerçekten de en önemli bir anahtar unsurdur ki, renklerin dili de bu anlamda katalizör görevi gören bir olgudur.

Şimdi bu makaleyi okuyan herkes bir an için kendisini bir holding sahibi olarak düşünsün ve kendi şirketine bir güvenlik müdürü alacak olsun. Gazetelere bu konuyla ilgili günlerce verilen ilanlardan sonra, başvuru yapmış kişilerle bire bir yapılan görüşmelerde şu masum soruyu yöneltiliyor olsun; . Sizin CV? nizi inceledik. Gerçekten de başarılı bir insansınız. Sizi güvenlik müdürü olarak şirketimizde görmek isteriz. İlk planda da 5000 dolar bir aylık vereceğiz. Ayrıca size bir de 2000 model BMW araba vermeyi düşünüyoruz. Bu makam arabası şeklinde değil de, sizin kendinizin süreceği, sürekli sizde kalacak olan ve fakat bütün masraflarının şirketçe karşılanacağı bir araç olacak. Acaba ne renk bir araba isteriniz? . Oldukça masum bir şekilde sorulmuş olan bu soru, aslında soruyu yanıtlayacak olan kişinin karakter tahlilinin yapılmasına aracılık edecek olan, profesyonelce hazırlanmış bir (puşt) sorudur. Ve verilecek her yanıta göre, farklı farklı değerlendirmelerin yapılması söz konusu olur denilebilir dedikten sonra şimdi de gelin renkleri tek tek incelemeye başlayalım.

Ekranda gördüklerimizin renkleri & kıyafetleri Tüm dünyada sanatçılardan politikacılara kadar pek çok meslek grubunda çalışanların profesyonel anlamda imaj danışmanları? ndan yardım aldıkları bir iletişim çağında yaşamaktayız. Görüntü, sözlü-sözsüz iletişim, protokol kuralları ve bunların püf noktaları ile ilgili konularda uzmanlaşan ve renklerle dans ederek, en uyumlu / en verimli ortamı sağlayacak şekilde bunlarla oynayabilen kişilere imaj danışmanı denilmektedir ki kanımızca her polis amiri de bir anlamda imaj danışmanıdır / olmalıdır. Böylesi bir imaj danışmanın yardımları ile yapılacak olan bir renk analizi sonrasında, ele alınan kişinin giyim ve makyajı konusunda o bireyin kişiliğine en uygun olan bir tarzın yaratılması söz konusu olmaktadır ki böylesi bir çalışmanın üzerinde gerçekleştirildiği kişiler, hem kendilerini çok daha profesyonel hissetmekte, hem de kendi kendilerine daha da fazla güven duymaya başlamaktadırlar.

Giyim danışmanı Ferruh Karakaşlı: . İmaj yansıtmak istediğimiz görüntüyken, stil kendimize özgü tarzımız, moda da sürekli yenilenen trend ve akımlardır. Stil modanın ötesinde bir kavram. Moda bu anı yansıtıyor, stil ise daha kalıcı bir özellik taşıyor. İmaj ise yenilenebilen ve değiştirilebilen dış görünüm ve bize ait olan özelliklerin bütünüdür? değerlendirmesini yapar. İmaj bu anlamda, duruşumuz, davranışımız, konulara olan yaklaşımımız, dış görünüşümüz, önceliklerimiz, bir anlamda dışarıya yansıttığımız bir görüntü bir resimdir diyebiliriz. Kesinlikle imajın içinde giyimin ve renklerin de önemli bir rolü vardır ve bu anlamda iyi bir izlenim için ikinci bir şansımız yoktur? değerlendirmesini de hak vermemiz gerekir.

Koyu renkler biçiminde üst başlık altında toplayabileceğimiz lacivert, siyah, bordo, koyu gri gibi renkleri daha çok politikacılar, bankacılar ve avukatlar giyimlerinde seçmektedirler. Bu renkler genellikle, başarı, güven, otorite, ciddiyet ve iş bitiriciliği simgelemektedir. Midium tondaki renkler olarak adlandıracağımız mavi, yeşil ve kahverengi gibi renkler eğitimciler ve hastane personeli tarafından kullanılır. Yaklaşılabilir, arkadaş-dost canlısı, sevecen görünümlü olmak amacıyla bu renkler giyilebilir.

Nötr renkler olarak adlandırılan bej, haki ve hardal renkler ise çok fazla fikir beyan etmekten hoşlanmayan ve birazda tutucu olanların kullandıkları renklerdir. Pastel renkler (uçuk pembe, uçuk sarı, uçuk mavi gibi renkler) sadeliği, gençliği ve masumiyeti simgelemektedir. Canlı ve parlak renkler olan portakal, çingene pembesi, kırmızı gibi renkler ise, dinamizmi, yüksek enerjiyi, zaman zamanda agresifliği ve seksüelliği simgelemektedir.

Amerika ve İngiltere de yapılan araştırmaların sonuçlarına göre, lüks bir takım elbise giyerek işlek bir caddede karşıdan karşıya geçen kişiye insanlar yol vermekte ve onun yolunu kesmezlerken, ayni kişinin işçi kıyafeti dolaşması durumunda, ayni kavşakta karşıdan karşıya geçmesi durumunda ise, kendisine yol verilmemekte ve o kişinin geçmesini çevresindeki kişiler beklememektedirler.

Yine BMW, Porsche ve Mercedes gibi arabalarda seçilen baskın renk ise koyu lacivert, metalik renkler ve özellikle de metalik gridir. Ancak spor arabalarda ise yoğunluklu olarak kırmızı renklilik de bir yoğunlaşma söz konusudur. BMW ve Mercedes gibi arabalarda genellikle uçuk yeşil ve açık mavi renklerin kullanılmaması da bu anlamda bir diğer örnekleme olarak düşünülebilir. Çünkü bu iki renk daha çok yerli üretim olan arabalarda yada ucuz Japon yapımı aile tipi arabaların renklerinde sıklıkla görülür.

Doğru giyim dediğimiz kıyafet seçimi her şeyden önce, doğru ortamda doğru giyinmiş olmayı gerektirir. Yani kişiler öncelikle ortama uygun giyim ve renkleri seçmelidirler. Ayrıca kişi kendi yapısına da uygun giyinmiş olmalıdır. Burada anlatmak istediğimiz, hem fiziksel özellikleri hem de hayata bakışı kapsayan bir durumdur. Fiziksel özellikler denilince insanın ten rengine uygun giyinmesi anlaşılır. Kişiler fiziksel özellikler bakımından aynı mevsimler gibi ilkbahar, yaz, sonbahar ve kış olarak dört ten grubuna ayrılır. Koyu tenliler kış grubuna girer ve onların kışın seçmesi gereken renkler, lacivert ve siyahtır. Gömlek olarak da mavi tonlarını seçmelerinde yarar vardır. Sonbahar tipi denilen kişiler ise kahve ve yeşilin tonlarıyla iyi anlaşırlar. Amerika da birçok politikacının seçimleri kaybetmesinde doğru giyinmemelerinin rolü vardır. Finans kurumlarında veya bankalarda bizi yeşillerle , morlarla veya sarılarla karşılayan bir kişiye paramızı teslim etmekte zorlanırız. Genellikle böylesi durumlarda karşımızdaki kişinin üzerinde ciddiyeti temsil eden lacivertler, koyu maviler ve siyahlar görmek arzularız. Yine yoğun bir iş gününün ardından bir sanatçıyı dinlemek için bir yere gitmişsek orada da koyu takım elbiselerin içinde olan bir kişiyi görmek istemeyiz.

Bu bölümün girişinde satır başlığı olarak ifade ettiğimiz imaj danışmanlarına en çok gereksinim duyan kesimlerin başında hiç şüphe yok ki televizyon dünyasında çalışan ve ekrana her gün çıkanlar gelmektedir. Çünkü her gün milyonlarca insanın karşısına çıkan spikerler ve sunucular, eğer işlerine ve tiplerine uygun kostümler giyerlerse ve kıyafetlerindeki renklerle oynamasını bilirlerse, daha genç ve dinamik bir görüntü sergileyeceklerdir. Onların görüntülerinin ve kıyafetlerinin aşağıda irdelenmesi sonucunda, biz de kendi dünyamızda başkaları ile iletişim kurarken, doğru olan benzeri uygulamaları yapacak, yanlış olanları da onların örneklemelerinde görerek yapmamaya çalışacağız. Şimdi de ekranda en çok görünen spikerlerin kıyafet ve renkleri ile ilgili değerlendirmelerde bulunalım

Renklerin verdiği mesajları, polisi tanıma ve tanıtma bağlamında kendine özgü ve içten cümlelerle özetleyen özel harekat amiri Ahmet Bağcı: . . İnsan ne kadar da mükemmel bir makine! Renklerden, ifadelerden, bedenin hareketlerinden, kokudan; kısacası çevremizdeki her şeyden, ne de güzel şeyler anlıyor, hissediyor. Mutlu oluyor, onure ediliyor, esef duyuyor, tedirgin oluyor ve korkuyor. Bilmediğimiz ne kadar da çok şey var. Aslında öğrenmeyi arzulamıyor da değiliz. Fakat neyi nasıl yapacağımızı, kimden neleri nasıl soracağımızı bilmediğimizden, yol almamız bir hayli zor oluyor. Ah be Hocam!. . Hem bizim, hem de yetişen çocuklarımızın içinde ne cevherler var da, işlenmediğinden / eğitilmediğinden, sosyal bir cahil olarak şekilleniyor ve karnını doyurmaya çalışırken de hayatı noktalayan anlamsız insanlar oluyoruz. Bilgi toplumu polisi olma yolu na oldukça geç girmiş olsak da; insanlardan, renklerden, kokulardan zevk almaya ve (eski yaşantımla kıyasladığımda şimdilerde) araştırıp öğrendikçe daha da mutlu ve huzurlu bir şekilde yaşamaya başladım. Aracımın rengiyle, gözlerimin sesiyle vücudumun diliyle, mimik ve jestlerimle bu ülkenin yurttaşlarına hepinizi çok seviyorum ve size kurban olayım? diyorum Bilgi toplumunda, anlaşabileceğimiz, bir araya gelebileceğimiz, sevebileceğimiz, tolerans ile dinleyebileceğimiz bir dili, bir rengi kullanıyor olsak. Ve, siyahı-beyazı, sağı-solu ile kurban olayım? herkese, hepinizi çok seviyoruz desek . Yeter ki iyi şeyler yapalım, mutlu yaşayalım düşüncesini polis olarak bir şekilde ifade edelim de, bu hangi dil, hangi renk ile olursa olsun, ama mutlaka olsun. demektedir.

Ağzın bal yesin senin sevgili Ahmet!. . Ne güzel ve yalın bir şekilde bizim duygu ve düşüncelerimizi yansıtırsın!. . Ve bu bağlamda, gerçekten de yüzlerce teşekkürler Polis Akademisi ve Koleji ile Afyon, İzmir, Aksaray, Yozgat, Afyon, Kayseri, Samsun, Trabzon, Erzurum, Balıkesir, Nazilli, Malatya polis okullarındaki öğrenci arkadaşlara!. . Ve binlerce teşekkürler Cumhurbaşkanlığı Koruma Müdürlüğü, TBMM, Asayiş, APK, Eğitim, Pasaport, Güvenlik, Terörle Mücadele, Koruma, Kaçakçılık ve Organize Suçlar Daire Başkanlılarında verdiğimiz kurslar bağlamında tanıştığımız binlerce amir ve memur olan polislere. Çünkü sizinle birlikte olduğumuz her derste, biz de sizinle birlikte yeni yeni bilgileri öğrendik durduk. Bizim söylemek isteyip de lafı döndürüp-dolaştırdığımız, sağdan-soldan alıntılarla süslemeye çalıştığımız, kıl ile-yün ile? ve renklerin dili ile ifadeye döktüğümüz duyguları / düşünceleri, çoğu zaman siz; ne de kıvrak bir biçimde, yalın, açık ve net olarak ifade ettiniz. Bazen gözlerimi kaparım vazifemi yaparım? dediniz acı acı. Bazen de benim adım Hıdır elimden gelen budur? haklı anlatımını kullandınız. Ama hiç yılmadınız ve güzele doğru koştuğunuzu da göstererek.

Çevremizde olan pek çok şey, kendi dili ile bize bir şeyler hem de çok önemli bir şeyler anlatmaktadır, yeter ki biz de bunu anlayacak his, duyacak kulak, görecek göz olsun!. . Böylesi bir göz, kulak ve hislerimiz yoksa bile çok da üzülmemek gerekir. Üzülmemelidir çünkü bunlar kazanılabilir.

Bunların kazanılması için öncelikle bu isteniliyor olmalı, sonra da çok okumalı, sürekli kendimizi geliştirmeli, uygulamaya yönelik tecrübelerden yararlanmalı, bir çiğnemlik sakızın varsa bir bilene çiğnet? yada herkes sakız çiğner ama komşunun kızı Fahriye abla bir aşka çiğner? anlatımlarında da gördüğümüz gibi konusunda uzmanlaşmış deneyim sahiplerinin sohbetlerinde bulunmalı, bilgi birikimimizi kesinlikle yazılı ve sözlü materyaller haline getirip başkaları ile de paylaşmalıdır.

İşte bunların yapılası sonucunda hücrenin dili de, mikrobun dili de, bedenin dili de, yemek yemenin dili de, hayvanların dili de, doğanın dili de, gezegenlerin dili de, güneşin dili de, renklerin dili de rahatlıkla okunabilecek ve okunulan her ayrı dilden kelimelere sığdırılamayacak derecede zevk ve mutluluk alınacaktır.

İşte bunun için herkes başka başka makalelerden, kitaplardan, söyleşilerden, panel ve konferanslardan, kısacası çevremizde olan her şeyden / her olaydan, gökkuşağının renkleri gibi rengarenk alıntılar yapacak. Çünkü biz de, aynı MÖ 190-159 arasında yaşayan Şair Terentus? un söylediği şekliyle . bir insanız ve insanla ilgili olan hiçbir şeye kayıtsız kalamayız? İşte bu nedenle de, çeşit-çeşit alıntılar yapılacak, polisle ilgili olan, polisi tartışan, polis yazan, polisi sanık sandalyesine oturtan, polisi en kahraman haline getiren her şey sürekli okunulacak ve uygulamada edindiğimiz tecrübeler başkaları ile paylaşılacak.

Sonra bu alıntılar, bilgi birikimleri karşı karşıya getirilecek, günlerce, aylarca ve hatta yıllarca tartışılıp duracak. Daha sonra bir alıntıda karar kılınacak. Ve sonra, internetten kitaplara, makalelerden ilk el kaynaklara kadar; elimizin vardığı, dilimizin döndüğü, gücümüzün yettiği bütün materyallere / insanlara, yeniden dönülecek ve yeniden alıntıların yapıldığı kaynaklara bakılacak. Ama bulunamayacak artık, o beğendiğimiz ve kendisinden alıntı yaptığımız gerçek eser. Bulunamayacak artık; bizim onda, onun da biz de hayat bulduğu alıntı. Ve düşüneceğiz yeniden kendi kendimize yoksa kimse söylememiş miydi bunu.

Peki o zaman biz mi uydurduk yoksa bütün bunca kocaman kocaman şeyleri? . . Biz mi söyledik bütün bunları? . . Ve işte bunu dediğimiz an, yaptığımız o alıntıların hepsi de tamamıyla bizim olacaktır artık. İşte gerçek olan, alıntı olmayan, ama hala bir yerlerden alıntı olmuş olan ve artık başkalarının senden alıntı yapacağı bütünüyle sana ait olan alıntı budur. Ve bunu biz söylemişizdir artık!. . Hem de her şeyi ile biz söylemişizdir. Ne zaman ki bunu söyleyen polisin amir ve memurları çoğalacak; o zaman her şey çok ama çok daha güzel ve renkli olacaktır!. . Renklerin dili çalışması da böylesi bir düşünceyle durgun gibi gözüken suya atılan bir taştır işte. Umuyoruz ki çevresine yaydığı / yayacağı halkalar çok çok ve kalıcı olsun!. . Selam ve dostlukla! Hepimiz renklerden olumlu yada olumsuz yönde etkileniriz. Her insanın renklere olan tepkileri birbirinden farklıdır. Bazısı kırmızıda neşe bulurken, bazısı bu renkte bunalır. Kimine sarı ölümü yada ayrılığı anımsatırken, kimine baharı ve çiçekleri Hatırlatır Renk ailesi yaşamımızda, güçlü ve etken bir biçimde yerini almıştır. Açık mavi bir görüntü, hepimize huzur, güven, memnuniyet verirken, kara bulutlarla kaplı, koyu, sisli bir gökyüzü içimizi karartıp, stresli ve karmaşık bir ruh hali yaşatabilir.

Güneşin güzel ışığı bizlere sevinçli, mutlu anlar yaşatırken, yılın her mevsimi bize değişik bir duyguyu yaşatır. Gece gökyüzünde dolunay gördüğümüzde bazılarımız heyecanlı anlar yaşarken, bazılarımız olumsuz duygulara kapılabilir. Renk terapide, vücuda enerji kazandırmak için kırmızı astral bedene denge ve ahenk vermek için yeşil, potasyum sodyum arasındaki dengeyi yeniden kurmak için menekşe rengi tercih edilir. Pembe Aşk, Dostluk, Acıma, Cömert Duygular, Gevşeme Genel anlamda: Kırmızının yoğunluğunun hafifletilmiş halidir. Hassas duyguları ve duygu karışımlarını, rahatlama ve gevşemeyi, ahlak ve şeref duygularını, genel başarıyı temsil eder.

Kişilik: Pembe insanlar, kötülüklere karşı direnen ve üstesinden gelebilen kişilerdir. Ahlak ve şeref duyguları gelişmiştir. Aşk ilişkilerinde çok duygusaldırlar Stres altında dahi gevşemeyi bildiklerinden ve kin duygusunu asla taşımadıklarından genelde başarılı olurlar. Çevrelerindeki insanlara karşı duygularında cömerttirler ve ruhani iyileştirme özelliğine sahiptirler. Sarı Çekicilik, Hareket, Bilgi, Neşe, Konfor Genel anlamda Sarı hava elementinin rengidir. Güneşi, hububatı ve düşünce gücünü temsil eder. Akıl, hareket, seyahat, iletişim, kehanette bulunma ve güveni temsil eder. Kişilik Sarı insanlar, zeka ve akıl yolu ile elde ettikleri bilgiyi çevrelerine aktarırlar ve ikna yeteneğine sahiptirler. Neşeli ve kıskanç kişilerdir. Mükemmel bir analitik zihne sahiptirler ve olayların çözülmesinde güvenilir kişilerdir. Kehanette bulunabilirler. Hareketlidirler ve seyahati severler. Ancak koyu sarılar patronluk taslayabilir, kontrol arzusu ve egoizm gösterebilirler. Siyah Karşı Durma, İnkar, Yok Etme Genel anlamda: Evren ve uzay boşluğunu temsil eder, siyah renklerin yokluğudur. Bazı kültürlerde bilgeliği temsil eder. Siyah şeytani bir renk değildir. Negatif anlamda şaşkınlık, karışıklık, üzüntü, kayıp ve yas tutma anlamları taşıyabilir. Siyah insanlar olayları kendi süzgeçlerinden geçirip değerlendirirler ve sistemlere uymayan şeylere karşı büyük direnç gösterirler. Bu sessiz bir karşı koymadır, büyük reaksiyonlardan önce gizli inatçılık güderler. İnandıkları şeyler için sonuna kadar uğraşır ve asla yılmazlar, ancak ifadelerinde hep bir parça yakınma, hüzünlenme ve hayıflanma saklıdır. Yoğunlaşma, Telepati, Büyü, Şüphe, Hayvanlar Kahverengi, yeryüzü, toprak ve bir anlamda da dünyanın bereketliliğini temsil eder. Ev hayvanları, hayvanlarlada bağlantılıdırlar. Kayıp eşyaların büyü yolu ile bulunmasında, telepati ve tanıdıkların korunmasını temsil eder. Negatif anlamda kararsızlık, şüphe, enerji emmeye kadar anlamlar ifade edebilir. Kahverengi insanlar tanıdıklarına çok bağlıdırlar ve onları korumaya çalışırlar. Ev hayvanlarını sever ve bakarlar. Telepati özellikleri vardır. Koyu kahverengi kişiliklerde aşırı şüphe ve her konuda kararsızlık görülür ve genelde eneji tüketirler. Yeşil Para, Şans, Hırs, Tutuku, Kıskançlık, Büyüme Genel anlamda: Parayı şansı, finansal alanda başarı, bereketliliği, hasadı ve iş birliğini temsil eder. Yeşil toprak elementinin rengidir ve gezegenimizin bereket ve verimliliğinin yanısıra hayatın kendisini temsil eder. Kişilik Dengeli ve oturmuş, tabiatla barışık ve bağlantılı bir kişiliği temsil eder. İş ortamlarında grup çalışmalarına yatkındırlar, hırslıdırlar ve parasal anlamda şansları yüksektir. Hayırsever ve iyileştirme gücüne sahiptirler. Biraz kıskançtırlar. Koyu yeşil kişilikler uyumsuzluk, aşırı kıskançlık ve aşırı tutku gösterebilirler. Koyu mavi kişilikler içine kapanık, korku, endişe ve ihtiyatlı olma ihtiyacı hissederler, çok değişken tepkisel, depresif ve boyun eğici davranabilirler. Temel Chakra Bel kemiğinin alt kısmında yer alır. Bu chakranın rengi, kırmızı’dır. Temel chakranın görevi insana hayat veren yaşam enerjisinin akordunu kontrol etmektir. Dalak Chakrası: Bu chakra daha çok böbrek üstü bezleri ve böbrek merkezindeki splenik merkezle ilintilidir. Rengi Turuncu’dur. Vücuda fiziksel açıdan, hayat enerjisi ve coşku sağlar. Bunu da sevgiden ve gıdalardan elde ettiği hayat enerjisi ile yapar. Güneş sinir ağı Chakrası: (Solar pleksüs) Böbrek bölgesi ile göğüs kafesi arasında yer alır. Sinir sistemi, karaciğer ve pankreas ile ilgili önemli organları yönetir. Rengi sarı’dır. Kalp Chakrası: Bu chakra, kalp ve kan dolaşımı üzerinde otorite kurmuştur. Yeşil renktedir. Boğaz Chakrası: Boynun alt kısmında bulunur. Metabolizmada denge sağlayan tiroid ve paratiroid bezleri ile ilintilidir. Bu chakranın sağlıklı çalışması halinde duygu ve fikirlerimizi rahatlıkla ifade edebiliriz. Rengi mavi’dir. Alın Chakrası: Beynin alt kısmında yer alır ve Endokrin bezlerinin fonksiyonlarını kontrol altında tutar. Vücudun bütün olarak faaliyet göstermesi bu chakra ile ilintilidir. Uyku durumunu ayarlar. Zihni dinlendirir. Görme, duyma, koku alma duygularını canlı tutar. Çivit mavisi renktedir. Taç Chakra: Beyin ve pinael bezlerinin fonksiyonlarını idare eder. Pinael bezler, derimize renk veren melatonin hormonunun dengesiyle ilgilidir. Ruh durumumuz bu chakra ile direkt ilgilidir. Taç chakra, mor, eflatun, menekşe ve macenta renkleriyle çalışır. Yeşil sakinleştirir. . mavi huzur verir. . sarı enerji sağlar. . Renklerle ilgili bilmediğimiz çok fazla şey var aslında. Artık çağımızda doğal terapilerde renklerin gücü kullanılıyor. Ve bedenin dengesini sağlamadan tutun, ruhsal rahatsızlıklara kadar bir çok alanda renkler derman olabiliyor. Her gün üzerinize giydiğiniz giysilerle ilgili olarak, onların size “yakışıp yakışmadığını”söyleyen dostlarınız, aslında farkında olmadan o giysinin renkleriyle ilgili yorum yaparlar. Kırmızı bir bluz giymişseniz, “Seni açmış”diyebilirler. Üzerinizde mavi varsa, “teninle uyum sağlamış”gibi bir yorum yapabilirler. . Ve bütün bu yorumlar esas olarak, renklerin yansıttığı o enerjiden kaynaklanıyor. Yani seçtiğiniz renkler, bir anlamda. sizin ruh halinizi de yansıtıyor. Doğal bir ortamı özleyip, “bir kafamı dinleyemedim”diye hayıflandığınızda, aslında hep “masmavi bir deniz”düşler pek çok insan. Yani dikkatinizi çekerim; asıl olarak düşlenen, denizin “masmavi”olanı. .

“Doğal terapi”Sonuç olarak, bir yemyeşil doğa parçasını da seyretsek, bir deniz kenarının bize “iyi geldiği”ni de söylesek, burada bir “doğal terapi”söz konusu. Yeşil rengin insanı rahatlattığı, . morun dengeyi gerçekleştirdiği, denizin mavisinde ise huzurun bulunduğu gibi tanımlamalar, renklerin anlamını ve etkisini kendine iş edinmiş uzmanlar tarafından uzunca bir süredir ifade ediliyor. Artık, ” Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk “bir çok uzmanın kullandığı bir yöntem. Yeni tanışmalarda şuna da dikkat ettiniz mi, bilmiyorum: İlk karşılaşmalarda insanın karşı tarafa yaydığı enerjinin baş aktörü de renk! Dolayısıyla, ilk randevuda, karşısına simsiyah elbiselerle gelen bir insanın daha ilk dakikadan itibaren huzursuzluğunu anlayabiliyor bir renk terapisti. Çünkü siyah, genellikle (Baştan ayağı simsiyah giyilmişse eğer) karamsarlığın da rengi.

Ruhsal ve fiziksel olarak sağaltıcı etkisi var. Peki, ” Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk “nedir? Bedenimizin metabolizmasında sağlıklı bir akış sağlamak ve birtakım dengesizlikleri ortadan kaldırmak için renklerden yararlanma”. Özü bu Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk nin. Onların insana verdiği farklı enerjileri var ve renk terapistleri bu “enerjilerin”farkında. Aslında bizler de, aldığımız bir hediyede, yada taktığımız bir takıda renk seçerken , farkında olmadan ruh halimizi yansıtıyoruz. Elimizin gittiği rengin bir anlamı var çünkü. Renkler sadece ruhsal anlamda iyi gelmiyor, bir çok hastalığı sağaltmada da onların enerjisinden yararlanılıyor. Bazı uzmanlar, bedenin hasta bölgesine renkli ışık vererek, kişinin kendisini iyi hissetmesini sağlamayı amaçlıyor.

Hiç düşündünüz mü? Bazı renkleri sever ve bazı renkleri ise itici buluruz. Niçin böyledir bu tercihlerimiz? Neden farklıdır ve neden her insana adeta özeldir.

İnsanın doğası her açıdan çok komplike olmasının yanında ihtiyaçlarına göre ve yaratılışına uygun bir çok değişimi kendi içinde barındırmaktadır. Her insanın sevdiği, ve hatta kendisi ile özdeşleştirdiği renkler vardır. Hani hepimiz biliriz ”zevkler ve renkler tartışılmaz”diyerek bazılarımızın diline neredeyse pelesenk olmuş bir cümle geliştirmişizdir. Zaman zaman farklılıklarımızı bu cümleyi kullanarak aşmaya çalışırız.

Renkler bizim için hem tedavi amacıyla ve hem de kendi kişilik özelliklerimizin tespiti açısından önemlidir. Bugün artık ülkemizde son yıllarda Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk giderek yaygınlık kazanmaya başlamış ve bu yolla insanın enerji bedeninde ihtiyacı olduğuna karar verilmiş bölgelerine zihinsel yöntemlerle ve daha başka metodlarla bu renk terapileri yapılmaya başlanılmıştır. Sadece ihtiyacı olduğuna karar verilmiş bölgelere uygulanılmasının dışında insan aurasının düzeltilmesi, beyinde alfa dalgası hakimiyetinin oluşturulması, sindirim sorunlarının tedavisinde, zihinsel performansın arttırılmasında, kişinin psikolojik ve ruhsal dengesindeki dalgalanmaları ortadan kaldırmak amacıyla kullanımı hızla artmaktadır. Renklerin şifadaki anlamları ve tercih edilme sebepleri Her renk bedendeki bazı rahatsızlıkları ortadan kaldırmak için kullanılma potansiyeline sahiptir. İyileşmenin sayısız farklı yollarından sadece birisidir renkler ve aslında en doğalıdır da. Kullanmayı bilmeli ve bunu bilimsel gerçeklikleri göz ardı etmeksizin yapmalıdır. Renkleri değerlendirmeyi becermek ve olabildiğince onların gücünü şifayı elde etmekte kullanmak için insanın sessiz ve sakin rahatsız edilmeyeceği bir ortamda sadece zihnini kullanması yeterli olmaktadır. Başlangıçta teknik her ne kadar kolay olsa da belki uygulayıcının kendisini yaptığı işe tam konsantre edememesine bağlı olarak iyi sonuçlar alınmayabilir. Uygulamaya devam edildikçe bir çok insan oldukça anlamlı sonuçlar elde etmekte gecikmez ve renklerin şifa verici etkisini deneyimleme imkanına kavuşur. Uygulamanın pratik olarak anlatımı bir başka yazının konusudur. Biz şimdilik renklerin ne anlama geldikleriyle ilgili sizlere kısaca bilgiler vermek istiyoruz.

 Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Bu renk çok çabuk dikkat çeker. Eğer bir üründe portakal rengi kullanılıyorsa bu ürün herkes içindir mesajı verilmektedir. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk LC Waikiki ürünlerinde gözlemlenebileceği gibi küçük çocuklar için yapılmış olan oyuncaklarda ve kıyafetlerde portakal rengi sıklıkla kullanılır. Ve insanlar bu rengin olduğu yere çok çabuk ve rahatça girebilecekleri hissine kapılırlar. Fanta ile Fruko nun renklerinin özellikle dikkat çekmesi ve bunları içenlerin hetorojen (hedef kitlenin bütün insanlar olduğu mesajını verme adına) bir dağılım göstermesi söz konusudur. Bu renk bulunduğu grubu sayıca olduğundan büyük, çok ve daha cana yakın gösteren bir özellik taşır. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk pazaryerlerinde portakal, mandalina ve havuç satılan standların diğer meyve ve sebzelerin satıldığı yerlere göre daha fazla ve daha çok olduğu inancını insanlarda uyandırır. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk yine AKUT çalışanlarının Adapazarı, İzmit ve Gölcük de olan depremler sırasında, üzerlerine giydikleri tulumları da hep portakal rengiydi ki; bu renk elbiseleri ile Akutçular çevredekilerce kolaylıkla görülmekte ve büyük bir kalabalığın içinde bulunsalar bile kolaylıkla fark edilmekteydiler. Renk körlüğü, renkleri ayırmakta güçlük çekilmesi ve yetersiz kalınması durumudur. Renk körlüğü, gözün renk algılayan pigmentlerinde sorun yaşanması sonucu meydana gelmektedir. Renk körlüğü olan insanların çoğunluğu, kırmızı ile yeşil renk arasındaki farkı ayırt edemez. Bir de daha az yaygın formu olmasına rağmen, sarı ile mavi rengin ayırt edilememesi şeklinde renk körlüğü de bulunmaktadır.

Bu göz sorunu hafif yada şiddetli şekilde olabilmektedir. Eğer tamamen renk körlüğü söz konusu ise, gri, siyah yada beyaz renklerde görme olayı gerçekleşir. Ancak, bu durum oldukça nadir olarak gerçekleşmektedir. Renk körlüğü yaşayan insanların çoğu, sarı, gri, bej ve mavi renk yerine, kırmızı, yeşil ve turkuaz renklerinde görürler. Renk körlüğü erkeklerde daha yaygındır. Kadınların renk körlüğünden sorumlu kromozom taşıma olasılığı daha yüksektir, fakat erkeklerin koşullu kalıtımsal olma olasılıkları daha yüksektir. Amerikan Optometrik Derneği’ne göre, kadınların % 0,5’i ile karşılaştırıldığında, beyaz erkeklerin yaklaşık % 8’i renk eksikliği ile doğmaktadır. Göz, retinayı etkinleştiren ve koni adı verilen sinir hücrelerini içermektedir. Gözün arkasında ışığa duyarlı katman dokusu renkleri görmektedir. Üç farklı türde olan koniler, çeşitli dalga boyundaki ışıkları absorbe etmektedirler. Her bir koni, kırmızı, yeşil ve mavi şeklinde farklı bir renge karşı tepki göstermektedir ve beyine renklerin ayırt edilmesi için bilgi göndermektedir. Eğer, retinadaki bu konilerden biri yada daha fazlası zarar görmüş ise yada mevcut değilse, renkleri ayırt etme de güçlük yaşanacaktır. Bunların dışında renk körlüğüne neden olan faktörler şu şekildedir; Kalıtımsal: Renk körlüğünün temel nedeni genetik olmasıdır ve genellikle anneden erkek çocuğa geçmektedir. Bunun yanı sıra, kalıtımsal renk körlüğü, görme kaybı sorunlarına yada körlüğe neden olmamaktadır. Uluslararası Sağlık Enstitüsü’ne göre, renk körlüğü kadınlar arasında oldukça nadir gözlenmektedir, fakat her 10 erkekten 1’inde bazı derecelerde renk körlüğü gözlenmektedir. Retina yaralanmaları yada hastalıklar sonucu renk körlüğü oluşabilmektedir. Renk körlüğüne yol açabilecek göz hastalıkları; göz tansiyonu (glokom), maküler dejenerasyon, diyabetik retinopati ve katarakt gibi göz sorunlarıdır. Göz tansiyonu (glokom), gözdeki içsel basıncın çok fazla olmasıdır. Bu basınç, gözden beyine işaret gönderen ve görme olayını gerçekleştiren optik sinirleri hasara uğratmaktadır. Bunun sonucu olarak renkleri ayırt etme yeteneğinde azalma meydana gelebilmektedir. İngiliz Göz Doktorları Bülteni’ne göre, göz tansiyonu ile bağlantılı oluşan renk körlüğü yaşayanlarda, mavi ile sarı rengi ayırt etmede güçlük yaşanmaktadır. Maküler dejenerasyon ve diyabetik retinopati sorunlarında, konilerin bulunduğu kısım olan retina hasar görmektedir. Böylece renk körlüğü yada bazı durumlarda körlük meydana gelebilmektedir. Katarakt göz sorununda ise, göz merceği yavaş yavaş şeffaflaşarak değişime uğramaktadır. Bunun sonucunda renkler daha soluk görünmektedir. Renk körlüğüne sebep olabilecek diğer hastalıklar ise, diyabet, Parkinson hastalığı, Alzheimer hastalığı ve çoklu doku sertleşmesi şeklindedir. Belli başlı ilaçlar renk körlüğüne neden olabilmektedir. Klorpromazin (Thorazine) ve tiyoridazin (Mellaril) gibi antipsikotik ilaçlar bunlardan bazılarıdır. Tüberküloz tedavisinde kullanılan bir antibiyotik ilaç olan etambutol (Myambutol), optik sinirlere hasar verebilmekte ve renk körlüğüne yol açabilmektedir. Bazı kalp ve tansiyon ilaçları, reçeteli sinirsel bozukluklar için kullanılan bazı ilaçlar, sonradan edinilmiş renk körlüğüne yol açabilmektedir.

Diğer faktörler: Renk körlüğüne yol açan diğer faktörlerden birincisi, yaşlanmadır. Diğer faktörler ise, zehirli kimyasallardır. Renk körlüğünün çaresi yoktur. Genellikle, kırmızı ve yeşil rengin ayırt edilemediği renk körlüğünü tedavi etmeye ihtiyaç yoktur. Çünkü gözün fonksiyonları normal şekilde devam etmektedir. Öte yandan, kalıtımsal renk körlüğünün herhangi bir çaresi ve tedavisi bulunmamaktadır. Renklerin parlaklıkları yada karşınıza çıkabilecek yerleri ile ilgili ipuçlarını öğrenmek, renkli cisimlerin yerlerini ezberlemek, renk körlüğü tedavisinin bir parçasını oluşturmaktadır. Örneğin, trafik lambalarının ışık renklerini sırası ile ezberlemek ve trafikte ona göre hareket etmek, yardımcı olacaktır.,

Yapılan son çalışmalar, bazı ender görülen retina bozukluklarının renk körlüğü ile bağlantısı olduğunu göstermektedir. Bu retina sorunlarının, gen değiştirme teknikleri yardımıyla düzeltilebileceği düşünülmektedir. Fakat bu tedavi seçenekleri hala üzerinde çalışma aşamasındadır ve ileride kullanılacak duruma gelebilecektir.

Birinci tür renk körlüğünde, kırmızı ile yeşil rengi ayırt etmekte güçlük çekilmektedir.

İkinci tür renk körlüğünde, sarı ile mavi rengi ayırt etmede güçlük çekilmektedir.

Son olarak üçüncü tür renk körlüğünde ise, herhangi bir renk algılaması yoktur ve bu tür renk körlüğüne achromatopsia adı verilmektedir. Bu renk körlüğünü yaşayan kişiler, her şeyi Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk te görmektedirler.

Fakat, achromatopsia renk körlüğü, diğer iki renk körlüğü türüne göre oldukça nadir gözlenmektedir. Kalıtımsal ve Sonradan Edinilmiş Renk Körlüğü: Renk körlüğü, kalıtımsal ve sonradan edinilmiş şeklinde iki gruba ayrılmaktadır. Kalıtımsal renk körlüğü diğerine göre çok daha yaygındır ve genetik bozukluk sonucu oluşmaktadır. Bunun anlamı, kalıtımsal renk körlüğünün diğer aile bireylerinde de gözlenebilme ihtimalinin artması demektir. Sonradan edinilmiş renk körlüğü ise ileriki yaşlarda gelişmektedir ve hem erkekleri hem de kadınları eşit oranda etkilemektedir. Sonradan edinilmiş renk körlüğü, optik sinirlerin yada retinanın zarar görmesi sonucu oluşmaktadır. Bundan dolayı, eğer renk körlüğü sorunu yaşıyorsanız, bu durumun herhangi bir göz hastalığının işareti olması ihtimaline karşın, bir göz doktoruna gitmenizde fayda olacaktır. Etraftaki renkleri daha soluk gördüğünüz halde bunun farkında olmayabilirsiniz. Bazı insanlar, trafik ışıklarında yaşadığı sıkıntı sonucu yada çocukları renklerle ilgili materyal ödevlerinde sıkıntı yaşadıklarında, renk körlüğünün farkına varabilmektedir. Renkleri görmek özneldir. İnsanların, kırmızı, yeşil ve diğer renkleri tam olarak aynı şekilde gördüğünü bilmek mümkün değildir. Ancak, göz doktoru normal göz muayenesi sırasında, bazı testler yardımı ile renk körlüğünü tespit edebilmektedir. Göz doktoru, psödoizokromatik plaka adı verilen özel şekilleri içeren kartları kullanarak renk körlüğü tanısı koyabilmektedir. Bu şekiller, küçük ve sayısız renkli beneklerin içine gizlenmiş olan rakam, sayı yada sembollerden oluşmaktadır. Bu beneklerin içerisine gizlenmiş olan rakam, sayı ve sembolleri yalnızca normal sağlıklı gözler fark edebilmektedir. Eğer renk körlüğü varsa, burada gizlenmiş olan rakam ve sayılar görülemez yada görülse bile yanlış görülür. Ayrıca, çocuklarda okula başlamadan önce renk körlüğü testi yapılması önemlidir. Çünkü, okulun ilk yıllarında çocukların eğitim materyalleri oldukça renklidir.

Yaşam Stili ve Evsel Çareler Her ne kadar kalıtımsal olarak gelişen renk körlüğünün herhangi bir klinik tedavisi bulunmasa da, bu sorunu yaşayan insanların çoğu, bu şekilde yaşamanın kolay yöntemlerini kendilerine göre belirlemişlerdir. Renkli nesnelerin sırasını ezberlemek bu yöntemlerden biridir. Böylece trafik ışıklarını anlamak daha kolay olacaktır. Renkli nesneleri etiketlemek ve böylece diğerlerinden bu işaret sayesinde ayırt etmek. Tabi bu işlemi, renk körlüğü olmayan birinin yardımı ile yapmak gerekmektedir.

Renkleri tek başına yada başka bir tedavi yöntemiyle birlikte, beden titreşimlerini düzeltmek ve sağlığı temin etmek için kullanabiliriz. Eğer vücudumuzun bir hücresi yanlış bir frekanstaysa, bu durum elektromanyetik alanı etkiler. Bu hücrenin bulunduğu organ ve bedeni çevreleyen auramızın da kötü etkilenmesine neden olur. Eğer bir rengin frekansını kullanarak, bu organın yeniden doğru titreşmesini sağlarsak, yani hasta olan bölgeye gerekli olan rengi verirsek, değişmiş olan titreşimi yeniden dengeye kavuşturabiliriz. Çünkü beden, uygun şartlar altında, her zaman, orijinal yapısını yeniden kazanma eğilimine sahiptir. Sağlıklı yaşamanın bir koşulu da, bedendeki renk enerjilerinin uygun bir denge halinde bulunmasıdır. Bu denge durumunun bozulması hastalığı doğurur. Renkle tedavi biliminin gayesi, bedendeki renk enerjileri arasındaki doğal dengeyi yeniden inşa etmek yoluyla hastalıklarla mücadele etmektir.

Renklerle bedenimizin enerji merkezleri arasındaki ilişkisi Renklerin özelliklerine girmeden önce renklerle bedenimizdeki enerji merkezleri arasındaki ilişkiden söz etmek istiyorum. Vücudumuzda 7 tane “enerji merkezi”vardır. Bunların her birinin kendine ait bir rengi vardır. Yani her bir enerji merkezinin kendine ait bir ana rengi vardır. Fakat bu enerji merkezleri diğer renklerden de yardım alabilirler. Her bir enerji merkezinin kendi rengine ana renk, yardım aldığı renge de ara renk veya tamamlayıcı renk diyoruz. Ana ve ara renkler çeşitli nedenlerden dolayı dengesi bozulmuş enerji merkezlerinin dengeye gelmesinde, birbirleriyle tamamlayıcı unsurlar oluştururlar.

Herhangi bir tedavide kullanılan ana ve tamamlayıcı renk tablosu şöyledir.

Ana renk – Tamamlayıcı renk

Kırmızı – Turkuaz

Turuncu – Mavi

Sarı – Mor

Yeşil – Eflatun

Biraz şansa mı ihtiyacınız var? Bunu kırmızı bir kazak giyerek, bir portakal yiyerek yada elmas bir yüzük takarak sağlayabilirsiniz. Hint geleneğine göre hayatınızda şans yaratmak ve aynı anda mutlulukla sağlığı teşvik etmek çevrenizde hangi rengin hakim olması gerektiğini bulmanıza bağlı.

“Bir insanın kendini iyi hissetmesi chakra’larına (insan vücudundaki yedi ana nokta) veya vücut ve buna bağlı fizik enerjisine bağlıdır”diye açıklıyor The Indian Luck Book (Hint Şans Kitabı)’nın yazarı Monisha Bharadvvaj. “Her chakra negatif yada pozitif titreşimleri çeker ve özel bir renge bağlıdır. Bu rengi giymek sizin daha dengeli, mutlu, kontrollü olmanıza yardımcı olur ve buna bağlı olarak dışarıdan aldığınız tepkileri de etkiler. “Kıymetli taşların gücü de aynı şekilde işler. “Kıymetli taşlar chakra’lar üzerinde etkisi olan elektromanyetik enerji yayar,”diyor Monisha. “Renklerine ve etkilenen chakra’ya göre kıymetli taşlar canlılığı arttırabilir, olumsuz etkileri önler, sağlığı korur, kazaları önlemek için gerekli enerjiyi verir ve gelişmeyi hızlandırır. “Öyleyse kullandığımız renklere dikkat edelim. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk renklerin hikayesi, insanlık tarihi kadar eskidir. İnsanlar, önce mağaraları ve duvarları, sonra yüzlerini ve vücutlarını, sonra da yaşadıkları iç mekanları ve kullandıkları objeleri boyamaya, renklendirmeye başlamışlardır. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk renkler, tarihsel gelişimi içinde; dini ritüellerde, doğum, ölüm, kutlama, kutsama yada veda ve yas törenlerinde, bazen korunmak için, bazen korkutmak için, bazense gizlenmek için, güzelleşmek, etkilemek için, kimlikleri tanımlamak için, zaman zaman da şifa için kullanılmıştır. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk renklerin Oluşumu Renk, ışığın değişik dalga boylarının gözün retinasına ulaşması ile ortaya çıkan bir algılamadır. Bu algılama, ışığın maddeler üzerine çarpması ve kısmen soğurulup kısmen yansıması nedeniyle çeşitlilik gösterir ki bunlar renk tonu veya renk olarak adlandırılır. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Tüm dalga boyları birden aynı anda gözümüze ulaşırsa bunu beyaz, hiç ışık ulaşmazsa siyah olarak algılarız. İnsan gözü 380nm ile 780nm arasındaki dalga boylarını algılayabilir, bu sebepten elektromanyetik spektrumun bu bölümüne görünen ışık denir. Renkler için genelde kulağımızla duyduğumuz ince ve kalın ses analojisi yapılsa da, ses algısının aksine aynı anda gelen ışık frekansları değişik kanallardan algılanamaz (başka bir deyişle göz frekans analizi yapamaz), dolayısıyla aynı anda ince ve kalın sesleri birbirine karıştırmadan duymamıza karşın gözümüz için bu ‘çok seslilik’ söz konusu olmadığından değişik ışık frekanslarının sadece kombinasyonlarını algılayabiliriz. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk bu prensibi açıklamak veya pratik uygulamalarda kullanmak için çeşitli renk modelleri geliştirilmiştir.

 Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Doğada kırmızı, sarı ve mavi olmak üzere 3 ana renk vardır. Bu renklerin birbirleriyle ikili olarak eşit oranda karıştırılmasıyla da turuncu, yeşil ve mor ara renkleri elde edilir. Bu renklerden diğer renkler türetilir. Farklı renklerin farklı oranlarda karıştırılmasıyla birbirinden farklı milyonlarca renk oluşur. Renkler Bizi Çağırıyor. Renklerle yaşarız hayatı. Duvarlarımızın, eşyalarımızın, çantamızın yada kahve kupamızın bizi yansıtsın isteriz. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk O günkü ruh hâlimize göre giyiniriz fıstık yeşillerini, koyu kahveleri, vişne çürüklerini. Tatil düşlerimiz turkuaz mavisi, aşkımız pembedir. İş yerini canlı renklerle tasvir edenimiz çok azdır. Peki, başımızı çevirdiğimiz her şeyle bu kadar ilişkiliyken, acaba renkleri doğru kullanabiliyor muyuz? Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Doğrusuyla yanlışıyla kullandığımız renkler hayatımızı ne kadar etkiliyor? Renk, ışığın değişik dalga boylarının gözün retina tabakasına ulaşması ile ortaya çıkan bir algılamadır. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Bu algılama, ışığın maddeler üzerine çarpması ve kısmen emilip kısmen de yansıması nedeniyle çeşitlilik gösterir ki bunlar farklı renkler ve farklı tonlar olarak algılanır. Günümüzde renkler, fiziğin ve optiğin olduğu kadar, inşaat, iç mimari ve dekorasyon dallarının, psikolojinin ve antropolojinin, satış, reklam ve pazarlamanın araştırma alanları arasında da yer almaktadır.

 Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk kırmızı kadar olmasa da enerji ve heyecan veren bir renktir. Turuncu seviyorsanız cesur ve maceracı bir kişiliğe sahipsiniz demektir. Bu rengin insanları gülmeyi ve güldürmeyi severler. Svadhishtana yada kuyruk sokumu chakra’sı turuncu enerjiyi emer; idrar sistemine, cinselliğe ve Canlıların üremeye bağlıdır. Turuncu neşenin ve eğlencenin rengidir. Ne zaman giymelisiniz? Turuncu yaşama zevkini, aşkı ve kişisel motivasyonu artırır. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk sorunlarınızı çözmeniz zor gözüküyorsa turuncudan kaçının. Ne yemelisiniz? Yumurta sarısı, havuç biber, balkabağı ve portakal hava kirliliğine ve güneş yanığına karşı korur. Turuncu ışın ikinci enerji merkezini kontrol eder. Bu rengin beden içinde en etkin olduğu yer, adele sistemidir. Dalak, pankreas, mide, bağırsak ve böbrek rahatsızlıklarında turuncu renk tedavi amacıyla kullanılabilir. Turuncunun aşırı kullanımı, sinir sistemini olumsuz yönde etkiler. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk bu nedenle onun tamamlayıcı rengi olan maviyi de beraberinde kullanmak gerekir. Rengin gerçekte ne olduğunu ve bizi her açıdan, ne kadar etkilediğini hiç düşündünüz mü? Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk eğer renkler, fiziksel, duygusal, zihinsel ve ruhsal dünyamızı derinden etkileyebilme gücüne sahiplerse, onları hayatımıza mutluluk getirmek veya sağlığımızı düzeltmek için kullanabilir miyiz? Bütün bu soruların cevaplarını öğrenmeye çalışacağız.

Renkler Nedir? Güneşten çok çeşitli enerji seviyelerinde fotonlar gelmektedir. Ancak bu fotonlar arasındaki görünür ışık çok dar bir alanı kaplamaktadır. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk güneşten gelen ışık parçacıkları maddeye çarptığında işte ışığın bir kısmı yukarıda anlattığımız şekilde madde tarafından soğurulur soğurulmayan diğer kısım ise maddeye çarpıp dışarı geri yansır. Nihayet cisimden yansıyan ışık gözümüzün retinasına çarpar. Retinaya çarpan bu ışık işareti sinir akışına dönüşür ve beynimize kadar ulaşıp görüntüyü oluşturur. Durumu birkaç örnekle daha anlaşılır hale getirebiliriz. Bir Morpho Kelebeğini sarı kelebek ele alalım. Kelebekte pterin adı verilen pigmentler Sarı hariç bütün güneş ışığını soğurmaktadırlar. Kelebeğe çarpıp kelebekteki pigment molekülünün elektronları tarafından soğurulmadan dışarı yansıtılan ışık parçacıkları sahip oldukları enerji sarıya denk geldiği için beynimiz tarafından sarı renk olarak algılanmaktadır.

 Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk cismin rengi ışık kaynağından gelen ışığın özelliğine ve sözkonusu cismin bu ışığın ne kadarını dışarı yansıttığına bağlıdır. Örneğin bir elbisenin rengi güneş ışığında veya bir mağazada bakıldığında aynı değildir. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk bir cisim şayet beynimiz tarafından siyah olarak algılanıyorsa güneşten gelen bütün ışığı soğuruyor ve dışarı hiç ışık yansıtmıyor demektir. Aynı şekilde eğer cisim güneşten gelen ışığın tümünü birden yansıtıyor ve hiç ışık, soğurmuyorsa beynimiz tarafından beyaz olarak algılanmaktadır. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk bu durumda üzerinde dikkatle düşünülmesi gereken noktalar şunlardır Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Siyasetçiler hangi ortamlarda ne renk giyinmeli? İmaj yaratırken neye dikkat etmeli? İşte bakın bu da farklı bir disiplin alanının renkle bağını gösteren çarpıcı bir örnektir. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Yolsuzluk skandallarının medyaya yansıdığı dönemlerde dikkat edin, siyasetçiler açık renk takım elbiseler, döpiyesler giyinmektedirler. “Temizlik”, “saflık”, “masumiyet”mesajı iletmek için elbette. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk renklerin dilini anlamak, renklerle izleyicilere iletiler göndermek, iletişime yepyeni boyutlar kazandırmaktadır. Sinema sanatında, reklâm fotoğraf ve filmlerinde, grafik tasarımda (afiş sanatı, kitap kapağı, ambalaj tasarımı vs. ) anlamı güçlendirecek en önemli öğelerden biri renktir. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk firmalar ürünleri satabilmek için gerek ambalajlarında, gerek reklâmlarında özellikle renklerden faydalanırlar. Bazı temel renk kuralları tasarımımızda bize ışık tutabilir. Renkler çeşitli şekillerde sınıflandırılmaktadır. En yaygın olarak bilineni ise sıcak ve soğuk renk ayrımıdır. Sıcak renkler dalga boyu yüksek olan sarı, kırmızı ve turuncu; soğuk renkler ise dalga boyu düşük olan mavi, yeşil ve mordur.

Yeşilin içindeki sarı arttıkça ısınır ve sıcak renk paletine yaklaşır. Azaldıkça soğuklaşır ve mavileşir. Sıcak renkler daha çabuk algılanır. Öncelikle bunu bilelim. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk görsel bir tasarım içinde yer alan renklerden ilk önce sıcak renkler algılanır. Sıcak renk hem önce görünendir hem de en yakında olan gibi algılanır. Soğuk renkler ise bizden uzakmış duygusu oluşturur. Bu temel bilgi çoğu zaman tasarımcının ve fotoğrafçının görsel derinlik problemini çözebilmesi için gereklidir. Yeşil gibi soğuk bir zeminde mesajı okutmak istiyorsak seçilen tipografik karakterin rengi kırmızı gibi sıcak bir renk olmalıdır ki mesaj öne fırlasın. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk aynı şekilde fotoğrafta da ana öğenin sıcak renklere sahip olması görsel etkiyi arttırır. Yeşil bir yaprak üzerindeki kırmızı bir uğurböceğinin yer aldığı fotoğraf yeşil bir yaprak üzerindeki çekirgeden daha etkili ve çekicidir. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Akciğerlerin ve solunum sisteminin güçlenmesi, tiroidin uyarımı, paratiroidin önlenmesi, spazmolitik (rahatlatıcı), süt üretimine destek, midenin uyarımı, kabul edilmeyen yiyecekler sonrasında kusturucu, gaz giderici, kemik ve doku oluşumunu teşvik eder. Turuncu sıcaklığı, cömertliği yansıtır, hafif ve eğlencelidir. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk aynı zamanda iştahı arttırır ve sabah ayağa kalkmaya yardımcı olur. Portakal rengi akciğerleri, pankreasları ve dalakları güçlendirir ve kalbin aktivitesini uyarır. Bu renk duyguları dengeler. Tüm turuncu renkleri, yalnızca baskın bileşene (sarı veya kırmızı) bağlı olarak aynı anlama ve etkiye sahiptir.

Turuncu parlak ve sıcak bir renkdir. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Gün doğumu veya günbatımı, kayısı, mandalina, portakal gibi lezzetli meyvelerle bağlantılıdır. Kızılderililerde cesaret ve fedakarlığı simgelerdi. Kırmız daha agresif ve tutkulu olduğundan, yorgunluğun üstesinden gelmeye yardımcı olan duygusal uyarıcı olarak mutlu ve güzel renk bir renktir turuncu. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk yukarıdaki hususlardan ötürü, depresyonların tedavisinde faydalı bir ek yardım oluşturmaktadır.

Yapılan çeşitli deneylere göre renkler insanların koku ve tat alma duyuları üzerinde de etkili olduğu saptanmıştır. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk örneğin sarı ve turuncu ekşi hissi uyandırır. Çünkü akla limonu ve portakalı getirir. Kırmızı, pembe tatlı hissi uyandırır. Çünkü elma ve çileği akla getirir. Mor ve yeşil acı hissi uyandırır. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk çünkü patlıcan ve biberi hatırlatır. Mavi ve yeşil tuzlu hissi verir. Lahana ve pırasayı hatırlatır. Açık renk kokular daha yumuşak ve çiçekli koktuğu; koyu renkli kokuların ise daha ağır ve baharatlı olduğu duygusuna kapılırız. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk genel olarak gençler çiçek kokularını (açık renkli parfümleri), yaşlılar baharat kokularını (koyu renkli parfümleri) tercih eder. Baktığımız zaman giyim kuşamda da gençler açık ve parlak renkleri; yaşlılar koyu ve silik renkleri tercih ederler. Renk kullanımında en cesur davrananlar çocuklardır. Çünkü onlar gereksiz kısıtlamalar içine girmezler. Renkleri özgürce kullanırlar. Öğrendikleri kültürel kıstaslar yoktur, renk uyumu bilgisi yoktur. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Renklerin bireylerin çeşitli psikolojik dürtü, güdü ve ihtiyaçları üzerine de etkili olduğu, yapılan çeşitli deneylerle ortaya çıkartılmıştır. Örneğin açlık duygusu üzerinde turuncu, kırmızı ve sarının iştah artırdığını; mavi, turkuaz ve yeşilin susuzluk duygusunu arttırdığı, kırmızının ve eflatunun cinsellik güdüsünü arttırdığı, pastel tonların annelik ve şefkat duygusunu çağrıştırdığı, mavi ve yeşilin sessizlik, sükunet duygusunu arttırdığı saptanmıştır. Yapılan çeşitli araştırmalarda, mor, kırmızı, altın sarısı ve siyah gibi renklerin prestije önem veren kişiler tarafından tercih edildiği görülmüştür. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Renklerin reklam uygulamaları açısından diğer önemli etkileri ise şöyle belirlenebilir: Ürünün fark edilme ve tanınmasını, okunaklılığının arttırılmasını, ürüne kimlik kazandırılmasını, reklâmın ikna gücünün arttırılmasını, ürünün tanınmışlığının arttırılmasını sağlamaktadır. İnsan bedeninde 7 enerji merkezi vardır. Diğer taraftan Güneş’in doğal olarak bize yansıttığı ve gözümüzle görebildiğimiz renk sayısı da 7’dir. Böylece insan bedenindeki 7 enerji merkezi gökkuşağının 7 doğal rengini almıştır. Sağlıklı bir insan elektromanyetik bir enerji içindedir. Bu sebeple gökkuşağındaki bu renklerin enerjisi de her enerji merkezinde görülebilir. Ama sağlıksız bir vücutta bu renkler lekeli veya bulanık görülür. İşte bu renklerin bozulması vücutta ileride ortaya çıkacak hastalıkların işaretidir. Enerji güçlü, açık, dengeli olduğu zaman enerji merkezlerinin içinden rahatlıkla geçer. İnsan vücudunda bazen yeterli, bazen de açık enerji birikimi olur. Eğer bir enerji merkezinde yetersiz enerji mevcutsa o zaman enerji merkezi kendi rengiyle tedavi edilir. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk nde şu hususlar önemlidir ve dikkate alınmalıdır:

– Hastaya şifa verirken ışınlarla birlikte renkleri de gönderebilirsiniz. Bu da hastalığın iyileşme sürecini hızlandırır ve yardımcı olur.

– Renklerden bilhassa sarı, yeşil, mavi ve mor daha etkili şifa verir. İkinci derecede şifa renkleri turuncu, kırmızı ve pembedir.

– Renk tedavisinde hastayı tedavi ederken gönderdiğimiz renklerparlak ve berrak olmalıdır. Çünkü donuk, kirli yani parlak olmayanrenkler hastalık işaretidir.

– Sezgilerimizle vardığımız kararla hastaya hangi renk uygunsa onu uygulamak gerekir.

– Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk için en uygun zaman, sizin kalbinizden ve üçüncü gözünüzden gelen enerjiyi birleştirebildiğiniz zamandır.

– Önce 4 şifa renginin kendiliğinden belirdiğini görmeniz gerekir, şayet görünmezse dört ana rengi denemeniz gerekir.

– Sırasıyla sarı, yeşil, mavi, lacivert ve mor renklerini deneyin. En uygun rengi bulduğunuzda seans boyunca o renkte kalın.

– Rengi düşünün ve içinize, yani istediğiniz bölgeye çekin, bunu sürdürün ve sonucu görün…

Renklerin insan hayatı üzerindeki diğer etkileri konusunda neler söylemek istersiniz? Daha önce de belirttiğimiz gibi renkler insan hayatı üzerinde çok yönlü bir etkiye sahiptirler. Fiziki ve ruhi yapı üzerindeki etkinin yanında yiyecekler, giyecekler ve hatta yaşanılan mekanlar konusunda da geçerlidir. Kozmik bilinç, işte bu noktada önemli bir görev ifa etmektedir. Zira biyolojik yaşamımızda gıdaları ve kıyafetleri kullanırken bile ayrı bir metodu insanlığın istifadesine sunmaktadır Bu çerçevede, yiyeceklerimizi alırken ve kullanırken renklerine özen göstermeli, mümkünse çiğ olarak, tam pişirmeden, renklerini kaybetmeden ve haşlama sularını dökmeden yemeliyiz. Yine sebze ve meyveleri tüketirken renklerle tedaviyi de düşünüp ona göre tüketmekle ayrı bir şifa özelliğinden istifade edebiliriz. Her renkli sebze ve meyvenin, vücudun enerji bölgesinin renklerine göre yendiğinde bedenimizde ayrı bir şifa verdiği mutlaka görülecektir. Bunun bazı örneklerini şöyle ifade edebiliriz:

– Kök enerji merkezi kırmızı; yani kan tedavisi; kırmızı lahana, kiraz, böğürtlenle beslenebilir.

– Kalp enerji merkezi yeşil; yeşil fasulye, çam yaprağı, yeşil otlar ve yeşil çayla beslenir.

– Mide ve safra kesesi rengi sarı; şifası limon suyu ve zeytinyağı vs. ile beslenir

Renklerin kıyafetler üzerinde de etkisi olduğunu ifade ettiniz. Bu konuda neler söylemek istersiniz? Yapılan çeşitli araştırmalar, renklerin giysilerimizdeki etkisini fiziki ve ruhi yönden ispat etmektedir. Güneş ışığının etkisiyle doğal kristalden çıkan renkler; bedenimizin o bölgelerinde kullanılacak giysilerle bedenimize müspet enerji verebileceği gibi, menfi enerjiler vererek enerji merkezlerimizi bloke edip “hastalanmalara”da yo açabilir. Dolayısıyla hastalıkların tedavisinde kişinin sadece fiziksel rahatsızlıklarıyla ilgilenmek yanlış olur. Bunun yanında problemi oluşturan metafizik öğeleri de ortaya çıkarmak gerekir. Özellikle giysiler, insanların kendilerini değişik renklerle ifade etmelerini sağlarlar. Kişiliğinize ters düşen renklerle fiziksel ve ruhsal durumunuzu dengelemeniz mümkün olmaz.

İnsanlar renkli giysileri örtünmek için veya dikkat çekmeye yarayan bir araç olarak kullanırlar. Bunu sadece biriyle anlamak çok yanlıştır. Halbuki renklerin enerjilerinden giysilerde yararlanıldığı taktirde daha yapıcı ve üretken olabilirsiniz. Zira bunlar vücudumuzu saran renk filtreleri gibidirler. Fiziksel ve ruhsal yönden vücuda almamız gereken renk enerjisinin miktarını ayarlarlar. İnsanların giysilerinde seçtiği renkler, onların kişilikleri hakkında çok şey söyler. Ayrıca tercih edilen bu renkler kişilerin sağlıklı yaşamalarına yardımcı olurlar.

 Bunları birkaç örnekle şöyle ifade edebiliriz:

– Sarı ve tonlarında giyilen giysiler şişmanlamaya,

– Kırmızı renkli iç çamaşırları, cinsel içgüdünün artmasına,

– Lacivert ve mor tonları ciddiyete ve düşünme yeteneğinin artmasına,

– Yeşil ve tonları sükunet ve kalp huzuruna,

– Mavi ve tonları rahatlık ve iç huzuruna,

– Mor ve tonları ise insan ufkunun açılıp beyin fonksiyonlarının normal çalışmasına ve dış etkilerden etkilenmemeye yardımcı olur.

Araştırmalar bize göstermiştir ki, insanda bedeni kuşatan elektromanyetik bir alan vardır. Buna Aura veya enerji beden adı verilir. Bedenimizi bulut gibi saran bu enerji alanı, ışık, (renk) elektrik, ısı, ses, manyetik ve elektromanyetik etkiler ile sürekli olarak etkileşimdedir. Ayrıca bu enerji alanı içinde yedi adet de, chakra adını verdiğimiz enerji dağıtım merkezleri vardır. Chakra’lar bedene giren ve beden tarafından yayılan enerjilerin oranlarını düzenlerler. Ayrıca bedendeki fiziksel, duygusal, zihinsel ve ruhsal fonksiyonların yerine getirilmesi için gerekli olan enerjiyi emerek, bunları ihtiyaç duyulan bölgelere dağıtırlar. Her bir chakra ayrı bir renge sahiptir. Chakraların fiziksel bedene doğrudan bağlı oldukları tek yer, salgı bezleri ve omurga sistemidir. Enerji merkezleri vasıtasıyla emilen enerjilerin vücuda yayılması, dolaşım ve sinir sistemlerinin yardımıyla gerçekleşir. Bu yolla tüm organlar, dokular ve hücreler enerjilerden eşit olarak faydalanmış olurlar. İnsanı ayakta tutan bütün bu sistemler ve organlar, enerjiye (belirli renklere) karşı duyarlıdırlar. İnsanın içinde bulunduğu duygusal değişiklikler (öfke, korku, negatif düşünceler vs. ) chakralarda enerji dengesizliği meydana getirir. Burada, belirli bir rengin fazlalığı veya azlığı söz konusudur. Chakraların dengesiz çalışması fizik bedende hastalıkları oluşturur. Eğer bünyemizde herhangi bir denge bozukluğu başgösterirse, bazı renkleri veya renk kombinasyonlarını kullanarak, iç dengemizi tekrar kurabiliriz. Renklerin çevrelerine yaydıkları titreşimler, vücudun elektromanyetik ışınımıyla doğrudan bir etkileşim içindedirler. Söz konusu titreşimler chakralar tarafından emildikten sonra, direkt olarak omurgalara iletilirler. Omurgalara ulaşan bu enerji dolu titreşimler, sinirler yardımıyla gerekli organlara ve dengesi bozulan sistemlere taşınırlar. Böylece fiziksel rahatsızlıklara yol açabilecek olan duygusal ve zihinsel şikayetler en aza indirilir. Renklerle tedavi üzerinde çalışırken karşılaşılan en büyük sorun ise, ihtiyaç duyulan renklerin belirlenmesidir. Her rengin bir de tamamlayıcı rengi vardır. Örneğin: Kırmızı Turkuaz. Turuncu Mavi. Sarı Mor. Yeşil Macenta’dır. Terapide renkler bazen tek başına bazen de tamamlayıcı renkleri ile birlikte kullanılır. Bu konu uzmanlık isteyen bir iştir. Çünkü renklerin bilinçsiz olarak kullanılması yarar yerine zarar da getirebilir. Renklerden en iyi şekilde yararlanmak istiyorsak mutlaka bir renk terapistine başvurmalıyız. Renklerin Anlamları: Renkler hayatımızın parçası. Renkler olmasaydı hayat çekilmez olurdu herhalde. Peki renklerin hayatımız nasıl etkilediğini biliyor musunuz? Renk seçiminin kimi zaman Son olarak, renklerin insanların yaşadığı mekanlardaki etkisi konusunda bilgi verir misiniz? İnsan hayatının önemli bir kısmı kapalı mekanlarda geçtiği için bu konu büyük önem arzetmektedir. Özellikle ev hanımlarının zamanının çok önemli bir kısmı bu kapsamda ele alınmalıdır. Dolayısıyla insanın bulunduğu mekanın rengi kişiliği ile uyumlu olmalıdır. Bu amaçla dekorasyonda doğru renkler seçmeli, odanın şeklini doğru ayarlamalıyız.

Oturma Odası: Oturma odası, ev sakinlerinin en fazla vakit geçirdikleri mekandır. Bu kısımlar için doğal ve yumuşak renkler tercih edilmelidir. Oturma odalarında dikkat dağıtıcı renklerden uzak durulmalıdır. Yeşilden mora açık renkler tercih edilmeli, kanepe, halı ve sandalyelerin renkleri duvarların renklerinden koyu olmalıdır.

Yemek Odası: Açık ve orta koyu renklerde olmalıdır. Yemek odası için seçim yaparken yiyeceklerin doğal renklerini gözünüzün önünde bulundurmalısınız. Yeşil ve tonlarından uzak durmalısınız. Çünkü bu renklerin hastalık hissi veren özellikleri vardır. Masa örtüsü ve peçeteler dikkat çekici sarı tonlarında olmalıdır.

Mutfak: Mutfakta pembemsi sarı tonlu heyecan ve enerji veren renkleri seçmelisiniz. Bu renkler tembelliği yok eder, enerji verir, yaratıcılığı artırır. Mutfakta iyi aydınlatma olmalı, mutfak tezgahı canlı renkte olmalıdır. Mutfakta kullanılan gereçler, mekanın hakim rengiyle uyum içerisinde olmalıdır.

Yatak Odası: Gençler ve yeni evliler yatak odalarında yumuşak ve huzur veren, kırmızıya yakın hoş renkleri seçmeli. Bu yaş grubundan büyükler ise yumuşak maviye yakın sarımsı renkler seçmelidirler. Ayrıca seçilecekrenkler bulunulan yerin havasına göre uyum içinde olmalıdır. Mesela soğuk yerlerde sıcak renkler, sıcak yerlerde serinlik hissi veren renklertercih edilmeli.

Çocuk Odası: Ergenlik çağına gelene kadar çocuk odalarında kırmızı, turuncu ve sarı gibi neşe ve canlılık veren renkleri tercih edilmeli. Daha ileri yaşlarda ise mavinin ve yeşilin tonları kullanılabilir. Bu odalar için koyurenklerden uzak durulmalıdır.

Çalışma Odası: Bu mekanlarda, insanın anlama ve çalışma yeteneğini artıracak maviden mora kadar olan renkler tercih edilmelidir.

Renklerin dili, yani neyi ifade ettiği konusunda neler söylemek istersiniz?

Yaratılan ve görülebilen bütün renkler pozitiftir ve insanı rahatlatır, ona mutluluk verir. Renklerle kişinin iç dünyasını okur ve insanların hayatını daha düzenli hale getirmiş oluruz. Renklerin dili, yani insan psikolojisine etkisi şöyledir. Güneş ışınlarında bulunan altı rengin birbirinden farklı sayısız tonu elde edilebilir. Renk Uyumu Nedir? İç dekorasyon yaparken, web sitesi yada bir sunum hazırlarken kullanılacak renklerin seçimi yapılırken, tercihler kadar kullanılan renklerin birbirleriyle uyumu da önemlidir. Çünkü her renk bir biriyle aynı uyumu göstermemekte ve bazen çok itici sonuçlar elde edilebilmektedir. Bir biriyle uyumlu yada birbirini tamamlayan renklerin dengeli bir şekilde kullanılmasına renk uyumu denir. Renk uyumu için birbirine yakın renkler ile sıcak soğuk renklerin ve zıt renklerin özelliklerine göre birbirleri ile belli bir denge içerisinde kullanılmaları esastır.

Renkler İşinizi Kolaylaştırıyor. İş yaşamında renklerle doğrudan ilişkide olduğumuz diğer bir alan, kullanılan dokümanlardır. Dokümanlarda kullanılan renkler ve şekiller, şirket hakkında bilgi verirken dokümanda yer verilen konuya ilgiyi yoğunlaştırır Renkler, yaşamımızda tahmin ettiğimizden daha önemli bir yere sahiptir. Gerek günlük yaşamda gerekse iş yaşamımızda renklerin önemini yadsıyamayız. İş yaşamımızda renklerin önemini birkaç kategoride ele alabiliriz. Giyim tarzımızın ve kıyafetlerimizin iş hayatımızı etkilediği gibi bulunduğumuz ortamın renklerinin de motivasyonumuzu doğrudan etkilediğini göz ardı edemeyiz. Ofislerde aydınlık renkler daha verimli çalışmamızı sağlarken, karanlık, loş odalarda çalışanların verimlerinin çok daha düşük olduğu bir gerçektir.

Görüntüleri etkili olarak sunabilirsiniz Görüntüleri sunmada renk sizin güçlü bir aracınızdır. Renklerin etkileyici kullanımıyla belgenizden iletmek istediğiniz özellikleri; güç, içtenlik, güvenilirlik vs. görüntüye verebilirsiniz. Psikolojik olarak okuyucuyu dilediğiniz tarafa yönlendirebilirsiniz. Her renk farklı psikolojik etkiye sahiptir. Bunları ustalıkla kullanarak okuyucularınızı arzuladığınız yöne götürebilirsiniz. Sonuç olarak, belgelerinize renk eklemek size daha ikna edici ve etkili bir iletişim sağlayacaktır.

Renkler belgelerinizi farklılaştırır Dikkati ana noktalara çekmek için, belgenizin özel bölümlerini uygun bir renk kullanımıyla vurgulayabilirsiniz. Ayrıca, renkleri etkili bir şekilde kullanarak benzersiz ve özgün belgeler yaratabilir ve okuyucularda iyi bir izlenim bırakabilirsiniz. Renklerin insan davranışları üzerindeki etkilerini göz önüne alırsak, dokümanları bu doğrultuda tasarlayabilirsiniz. İş hayatında kritik noktalarda ve karar verme sürecinde etkili belgeleri yine renkler vasıtasıyla düzenleyebilirsiniz.

Belgelerinizi daha rahat okunur hale getirerek anlaşılır yapabilirsiniz. Bir belgenin farklı kısımlarını betimlemek için renkler kullanılabilir. Ayrıca, belirli öğeler için hep aynı rengi kullanarak belgenizi daha anlaşılır yapabilirsiniz. Kullanabileceğiniz başka bir teknik ise okuyucunun gözlerini istediğiniz yöne yönlendirmek için derecelendirme kullanarak renk farklılıklarını uygulamaktır.

Renklerin önemi ve iletişim aracı olarak gücü Görme duyusuyla renk bilgisi maksadımızı ve kararımızı etkiler. İnsanların tatma, koku alma, dokunma, görme ve duyma olmak üzere beş duyusu vardır. Görme duyusuyla aldığımız bilgi bunların toplamda yaklaşık %87’sini oluşturur. Ve görme duyumuzla aldığımız bilginin yaklaşık % 80’i renk bilgisidir. Bu figürlerin doğruladığı gibi, edindiğimiz duyusal unsurların büyük bir bölümü renk bilgisi formundadır. Kısaca, renk bizim hayatımızdaki çok önemli bir mevcudiyettir. Renkler hayal edebileceğimizden daha çok güce sahiptirler. Ve bu gücü iş belgelerinize koyarak birçok yeni fırsat yaratabilirsiniz. Günümüz trendi, şüphesiz “Renklerin Başarısı”na doğrudur.

Ya Renkler Olmasaydı? Renksiz bir dünya olsaydı yaşadığımız mekan, her şey tek renk üzerine Nasıl olurdu yaşam hiç düşündünüz mü? Tek düzeliği, renksizliği ve zamansızlığı… Renkler hayatın vazgeçilmezlerinden… Yaratılmış her şey Yaratan’dan ötürü zaten güzel Aynen öyle de yaratılan bütün renkler de özel Siyah olmasa beyazın kıymeti bilinmezdi Kırmızı olmasa, yeşil tek başına güzelliğini sergileyemezdi Renkler kadar birbirine tezat duygularda özel Özlem olmasa vuslatların kıymeti bilinmezdi Gözyaşları olmasa, gözlerimizden süzülen, dudaklarımızdaki tebessümlerin ne anlamı kalırdı? Yaratılmış her şey diğer tezadı ile dengede Mıknatıslarda dahi kuzey güneyi çeker İki aynı kutup birbirini iter Gökyüzünün mavisini yitirdiğini evrendeki tüm renklerin birbirine karışıp neticede alelâde bir Böbrekleri ve böbreküstü bezlerini uyaran kızıl rengin tüm dünyaya hakim olduğunu hayal edin lütfe Yiyeceklerin çekici renklerini silin gözlerinizden Afiyetle içtiğiniz çorba ile tabağınızın, tabak ile kaşığınızın hatta elinizin, kaşınızın aynı renk olduğunu düşünün Sevdiğiniz insanı nasıl ayır ederdiniz diğer hemcinslerinden? Ya beslenme nasıl olurdu? Çiçeğin kokusunu duyabilmek ama rengini görememek ne kadar tatmin ederdi bizi?

Evren içinde pek de dikkate değer bulmadığımız bu küçük ayrıntıyı yitirdiğimizi düşünelim bir anlığına…Yitirilen birçok güzellik gibi nasıl da büyürdü gerekliliği gözümüzde… Denizin, bulutların ve gökyüzünün rengi aynı, balıkların rengi aynı… Her şey tek düze ve hep aynı Sonsuzluğa aşık insanoğlu için ızdırap dolu olurdu yaşam Oysa dünya öyle güzel renklerle donatılmış ve bu minik “renk”dediğimiz detaya öyle güzel vazifeler yüklenmiş ki İnsanın sadece renkler için dahi her gün şükretmesi gerekiyor. Renklerin kullanılış ustalığı da, sihirli renkler dünyasının başka bir muamması Öyle ki, karpuzun rengi kırmızı… Zamanımızın araştırmaları insanların kırmızı rengini daha çok tükettiğini kanıtlıyor ve yazın en kavuran sıcaklarında merhametlilerin en merhametlisi olan Rabbimiz , biz aciz kulları için kırmızı şerbet toplarını yaratıyor Uzmanlar yazın şekerli sıvılar tüketmemizi önerirken her şeyi Yaratan Allah (C. C. ) , zaten kulları için gerekli besin ve gıdaları önceden hazırlayıp onların tam da en ihtiyaç duydukları anlarda onlara gönderiveriyor. Yine bir araştırma, insanoğlunun “canım çekti”dediği şeylerin, aslında metabolizmasının ihtiyacından kaynaklandığını kanıtlıyor Yani grip olacak bir insanın canı portakal istiyorsa bu bir tesadüf değil Bilakis, Rabbimiz Allah’ın (C. C. ) hastalıkla mücadelede yarattığı vücut için takdir ettiği bir lütfu Aynen öyle de, renginin turuncu, aromasının hoş kokulu olması da ayrı bir ustalık Renkler aynı zamanda bir savunma mekanizması Siyah beyaz çizgileriyle aslanların gözlerini kamaştıran zebralar yaşamlarını, Allâh’ın (C. C. ) lütfettiği renklerine borçlular Güzel kelebekler, kanatlarındaki göz şeklinde boyanmış benekleri ile bir çok düşmanlarını kendilerinden uzaklaştırabilmektedirler Renk değiştirmede özel yaratılan hayvanlardan bir diğeri olan bukelamunu bulunduğu ortamdan, renkleri itibariyle soyutlamak neredeyse imkansızdır

Gökkuşağının yedi rengini kullanan renk tedavisinin amacı; vücut enerji merkezlerini dengeleyip geliştirmektir. Böylelikle vücudu kendi iyileşme süreci için uyarmış olur. Renklerle tedavi enerjisi boşalmış enerji merkezlerini (çakraları) yeniden dengelemek için renkleri kullanır. Çakralar Gökkuşağının yedi renginden her biri vücuttaki temel yedi çakradan birine karşılık gelir. Bu çakralar her biri bir diğerine bağlı enerji spiralleri gibidir. Çakra Sanskritte tekerler/çark manasına gelmektedir. Aslında Akupunktur hakkında biraz bilgi sahibi olan biri vücutta 300 kadar çakra olduğunu bilir. Ana çakraları her biri pürüzsüz ve aşağı yukarı hep aynı hızda çalışan ve bir saati yada motoru çalıştırmaya yarayan bir grup çarkmış gibi düşünebilirsiniz. Buna göre sağlık bu çarkların pürüzsüz ve düzenli olarak işlemesinden geçer. Renklerin üzerimizde çok büyük etkileri vardır; zihinsel, fizikseli duygusal ve ruhsal etkiler. Enerji merkezlerimiz bloke edildiğinde veya boşaldığında, vücudun mekanizması doğru çalışamaz ve bu da farklı konularda bir çok probleme sebep olur. Renklerin çakralarla alakalandırılması Gökkuşağı renklerinin her biri farklı dalga boylarının ışığı olduğundan her rengin kendine has enerjisi vardır. Renklerle tedavide vücuda doğru renk uygulanarak bu çakraların yeniden dengelenmesi sağlanır. Bir renkten faydalanmak için en iyi yöntem o renk üzerinde etraflıca düşünmektir. Biliyoruz ki evrende var olan her şey kendine özgü bir titreşime sahiptir. Renklerde, bir ışık frekansının belli orandaki yoğunlaşması sonucunda ortaya çıkar. Elektromanyetik yelpazeye baktığımızda, yelpazedeki her rengin kendine özgü bir titreşime sahip olduğunu görürüz. Aynı şekilde, insan vücudundaki hücre, organ, kas ve kemik de belirli bir frekansla titreşir. Bu frekansın değişmesi, hastalığa sebep olur.

Sağlıklı yaşamanın bir koşulu da, bedendeki renk enerjilerinin uygun bir denge halinde bulunmasıdır. Bu denge durumunun bozulması hastalığı doğurur. Renkle tedavi biliminin gayesi, bedendeki renk enerjileri arasındaki doğal dengeyi yeniden inşa etmek yoluyla hastalıklarla mücadele etmektir.

“Eğer bir rengin frekansını kullanarak, bu organın yeniden doğru titreşmesini sağlarsak, yani hasta olan bölgeye gerekli olan rengi verirsek, değişmiş olan titreşimi yeniden dengeye kavuşturabiliriz. “Çünkü beden, uygun şartlar altında, her zaman orijinal yapısını yeniden kazanma eğilimine sahiptir.

 Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk geniş yelpazede uygulanmaktadır. Bunların en önemlileri şöyledir:

  • Renkli ışık:

1 Işık Kutusu,

2 Projektör,

3 Renkli Cam,

4 Renk Meditasyonu

  • Kumaş ve dekor :

1 Kıyafetler ( iç çamaşırları )

2 Örtü ve çarşaflar ; pembe, yeşil, sarı rahat nefes aldırır.

3 Perdeler.

4 Duvar ve mobilyalar

5 Doğa ve bitkiler

  • İmajinasyon : ( Gözde canlandırma )
  • Renkle nefes alma
  • Yiyecek, içecekler, renkli sular

Çakralar için Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk ; Renklerle şakralar arasındaki ilişki Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Kromoterapi adıyla bilinen renk tedavisi eski Mısır’da, Çin’de ve Hindistan’da çok eskiden beri biliniyordu. Bu tedavi yöntemi insanda bazı renklere ait merkezler olduğu teorisinden yola çıkmaktadır. “Chakra”(şakra) adı verilen bu merkezler belirli organları yönetir. Daha öncede söylediğimiz gibi vücudumuzda 7 tane şakra, “enerji merkezi”vardır. Bunlar belirli renklerle de uyum halindedir. Organik veya psikolojik nedenlerden dolayı bu merkezler görevlerini yapamaz duruma gelince, hem idare ettikleri organlarda bazı hastalık belirtileri görülmeye başlanır, hem de uyum halinde bulundukları renk titreşimleri azalarak bu renge olan ihtiyaçları artar. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Kromoterapi de bu duruma gelen hastaya aksayan şakranın rengiyle ilgili tedavi uygulanır. Bildiğiniz gibi şakralar kapalı olduğu zaman enerji akımında problem meydana gelmektedir. Şakralar değişik yöntemlerle açılmakta bu yöntemlerden biride Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk dir. Bu terapi için aşağıdaki yolu izlemeniz gerekir:

  • Şakraların renginde yedi adet kumaş hazırlayın.
  • Sakin bir ortamda olayları gözden geçirin ve sizi en çok etkileyen olayın üzerinde durun.
  • Bu renkli kumaşların yararlı olacağına inanarak 3-5 dakika zihinsel olarak yoğunlaşıp , derin nefes alıp verin.
  • Şakraların rengindeki kumaşları tek tek üzerinize yerleştirin.
  • Bu işlemi enerjiyle şarj olduğunuzu hissedene kadar devam edin.

Renk soluması egzersizi Rahat bir konumda oturun veya yatın. Belkemiğinizin düz olmasına özen gösterin. Ayak tabanlarını içe dönük bir vaziyette yere doğru tutun. Gözlerinizi kapatıp derin ve ritmik nefesler alın. Evrenin sonsuzluğundan kopup gelen saf ve beyaz bir ışık girdabının , kafanızdan girip vücudunuzun en uzak köşelerine kadar yayıldığını ve sonra da ayak tabanlarınızdan çıkıp gittiğini varsayın. Kafanızın çevresinde ve üstünde hafif pembelikte ve macenta rengi ağırlıklı bir ışık küresinin oluştuğunu hayal edin. Bu enerji dolu sıcak ışığı, beş kez derin derin soluyun. Ardından tüm dikkatinizi alnınızın orta kısmında toplayın ve sağlık dolu mor rengi beş kez içinize çekin. Yavaş yavaş troit bölgesine gelin. Mavi rengi beş kez hissederek soluyun. n Dikkatinizi kalbinizle boğazınız arasındaki bölgeye kaydırın. Serinletici ve taze turkuaz rengini beş kez soluyun. Biraz aşağı inerek kalp bölgesinde huzur dolu yeşil rengi içinize çekin. Şimdi vücudunuzun parlak altın sarısı bir haleyle çevrelendiğini hayal edin ve rengi de beş kez soluyun.

Tüm dikkatinizi dalak bölgenizde toplayın ve turuncu rengi soluyun. Biraz daha aşağı inip kırmızı ışıkla çevrelendiğinizi düşünüp bu rengi soluyun. Bu renk sizi sağlamlaştırır, dayanma gücünüzü arttırır.

Son olarak vücudunuzu beyaz bir ışık fanusunun içinde hayal edin ve beş kez nefes alıp verin. Biraz daha aşağı inip kırmızı ışıkla çevrelendiğinizi imgeleyin. Renklerle tedaviye Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Kromoterapi adı verilmektedir. Çok eski çağlardan beri doğu kültüründen yaygın olarak kullanılan Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Kromoterapi günümüzde batı dünyasında da etkili olara kullanılmaya başlanmıştır. Her rengin vücutta Chakralarda karşılığı bulunmaktadır. Chakralar vücudun enerji merkezleridir ve modern tıpta yerleri endokrin sistemi bezlerine denk düşmektedir. Chakralardaki enerji dengesizlikleri sağlık sorunlarına yol açmaktadır. Bu dengesizlikleri düzeltmek için ilgili chakranın renklerinden faydalanılmaktadır. Tedavide uygun rengi ışık halinde vücuda vermek, uygun renkli bir taş taşımak yada uygun renkle meditasyon yapmak gibi çeşitli yöntemler kullanılır. Ayrıca kıyafetlerinizi ve bulunduğunuz ortamı sağlık sorununuzla ilgili renkle ilgili düzenleyerek ilginç sonuçlarda alabilirsiniz. Eski Hint terapisine göre doğru renkte giysiler giymek ve doğru renkte aksesuvarlar kullanmak kendinizi iyi hissetmenizi sağlıyor. Hatta, hayatınızın fırsatını bile bu şekilde yakalayabilirsiniz. Biraz şansa mı ihtiyacınız var? Bunu kırmızı bir kazak giyerek, bir portakal yiyerek yada elmas bir yüzük takarak sağlayabilirsiniz. Hint geleneğine göre hayatınızda şans yaratmak ve aynı anda mutlulukla sağlığı teşvik etmek çevrenizde hangi rengin hakim olması gerektiğini bulmanıza bağlı. “Bir insanın kendini iyi hissetmesi chakra’larına (insan vücudundaki yedi ana nokta) veya vücut ve buna bağlı fizik enerjisine bağlıdır”diye açıklıyor The Indian Luck Book (Hint Şans Kitabı)’nın yazarı Monisha Bharadvvaj. “Her chakra negatif yada pozitif titreşimleri çeker ve özel bir renge bağlıdır. Bu rengi giymek sizin daha dengeli, mutlu, kontrollü olmanıza yardımcı olur ve buna bağlı olarak dışarıdan aldığınız tepkileri de etkiler. “Kıymetli taşların gücü de aynı şekilde işler. “Kıymetli taşlar chakra’lar üzerinde etkisi olan elektromanyetik enerji yayar,”diyor Monisha. “Renklerine ve etkilenen chakra’ya göre kıymetli taşlar canlılığı arttırabilir, olumsuz etkileri önler, sağlığı korur, kazaları önlemek için gerekli enerjiyi verir ve gelişmeyi hızlandırır. “Öyleyse kullandığımız renklere dikkat edelim. Giydiğiniz Renkler Chakra’larınızı, Mutluluğunuzu ve Ruh Halinizi Etkiliyor. Bir an için her şeyin aynı renkte olduğunu hayal edelim. Renklerin dünyasına alışmış bizler için, bu durum, ne kadar sıkıcı ve zor olurdu. Bu durumda cisimleri ayırt etmemiz zorlaşır, Canlıların ve tabiatın güzelliği oldukça azalırdı. Trafik işaretleri, kılık kıyafetler, kullandığımız eşyalar bize çok az şey ifade eder, kısacası günlük hayat, her şeyiyle birbirine karışırdı.

Hayatın renklerini görebilmek Yüce Yaratıcı’nın insana verdiği önemli bir nimettir. Üzerine ışık düşen bütün varlıklarda bir renk meydana gelmektedir. Bizim görebildiğimiz her bir madde, yapısına bağlı olarak emdiği veya yansıttığı ışıkların dalga boylarının beynimizdeki algılanmasına göre bir renge sahip olur. Rengi olmayan bir cisim yok gibidir. ”Renksiz” olmak bile bir rengi ifade eder. Işık, göz ve renkler arasındaki bağlantı ve uyum, Yaratıcı’nın birliğini gösterir. Karanlıkta göremediğimiz bütün renkler ışıkla birlikte ortaya çıkar. Güneş ışığı içinde yedi renk ve onlardan oluşan milyonlarca renk tonu gizlidir. Bütün varlıklar, insanın fıtratına uygun renklerle donatılıp süslenmiştir. Hikmet penceresinden bakıldığında, kâinattaki bütün renklerin bir vazifesi vardır. Algılayabildiğimiz renkler, insanın düşüncelerine, duygularına, davranışlarına ve zindeliğine tesir eder. Günümüzde renklerden nasıl istifade edilebileceğine dair araştırmalar yapan enstitüler vardır.

 Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk renklerin, harekete geçirebilen, sakinleştirebilen, heyecanlandırabilen, rahatsız eden, dinginleştirebilen hatta üşüten ve ısıtan bir gücü vardır. Işığın yetersiz olduğu durumlarda hem bitkilerde hem de insanlarda çeşitli olumsuzlukların ortaya çıkması bilim adamlarını bu konu üzerinde çalışmaya yöneltmiştir. İnsan vücudunun ışığa tepki gösterdiği fark edilince ışık ve rengin insan üzerindeki etkisi bulunmaya çalışılmış, bu çalışmaların sonunda da ortaya Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk çıkmıştır. Renkler çağrışımlarla duyguları anlatır. Dünyanın pek çok ülkesinde “renk bilim merkezi”vardır. Tokyo, Pekin, New York, Paris, Londra… Bu merkezlerde birtakım hastalıklar renklerle tedavi edilmektedir. Örneğin migren tedavisinde mor ve eflatun kullanılır. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk renk fiziksel bir oluşumdur ve ışıkla birlikte var olur. Önemli bir tasarım öğesi olduğu gibi aynı zamanda sembolik bir değeri vardır. Tek başına renk mesaj verebilir, davranışları yönlendirebilir, insan fizyolojisi üzerinde etkiye sahiptir. Bu fizyolojik etki rengin bir sembol olarak olumu ve kullanımında etkin olur. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk doğada renk canlılar arasında önemli bir yaşamsal etkiye sahiptir. Çoğu zaman hayvanlar renk yardımıyla avlanır, renk değiştirerek hayatta kalır ve ürerler. Renk aynı zamanda doğal bir çekicilik unsurudur. Renkler insan davranış ve karar mekanizmalarında çok etkin rol oynarlar. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk grafik tasarımda (ambalaj, afiş, kitap kapağı, CD kapağı, web sayfası vs. . ) renk üzerinde çalışılması ve dikkatle plânlaması gerekir. Çünkü grafiğin en önemli hammaddelerinden, diğer bir deyişle yapıtaşlarından birisidir. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk renk ve ton değerleri sayesinde biçimleri, tipografiyi, ön plânı görünür kılar veya arka plâna iteriz. Renk, görsel hiyerarşiyi organize etmek aşamasında önemli bir etmendir.

 Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk cismin rengi ışık kaynağından gelen ışığın özelliklerine bağlıdır. Cismin rengi kendi yapısındaki moleküllerin elektronlarının hareketine bu elektronların hangi ışığı soğurup hangisini soğurmayacağına bağlıdır. Cismin rengi retinaya çarpan fotonu beynimizin nasıl algılayacağına bağlıdır. Bu şartlar altında gördüğümüzün cismin gerçek hali olduğunu asla söyleyemeyiz. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk cismin rengi kesinlikle görecelidir ve gördüğümüz rengin hangi aşamadaki halinin gerçek olduğundan emin olamayız. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Bu noktada bir kere daha durup bir düşünelim gözle görülemeyecek kadar küçük bir madde olan atomun çekirdeğinin etrafında inanılmaz bir süratle dönen elektronlar mevcut yörüngelerinden bir anda kaybolup alt yörünge adı verilen bir başka mekana geçiyorlar. Bu geçiş için alt-yörüngede boş bir yerin olması da şart. Bu esnada ihtiyaç duydukları enerjiyi foton soğurarak temin ediyorlar. Sonra asıl yörüngelerine geri dönüyorlar. Bu hareket esnasında insan gözünün algılayabileceği renkler oluşuyor. Üstelik sayıları trilyonlarla ifade edilebilecek kadar çok atom üstelik her saniye hiç durmadan bunu yapıyorlar. Bizler de hiç kesintisiz bir görüntü elde ediyoruz.

Soğuk ve Sıcak Renkler Nedir? Renkler, şiddetlerine ve insanlar üzerindeki ruhsal etkisine göre ikiye ayrılırlar. Sıcak Renk Nedir? Bize ateşi ve sıcaklığı hatırlatan, canlı, dikkat çeken, insana enerji veren ve canlılık hissi uyandıran renkler sıcak renkler olarak adlandırılır. Sıcak Renkler (Kırmızı, Turuncu, Sarı) Ateşin ve sıcaklığın renkleri olan ve insanda sıcaklık ve canlılık hissi uyandıran Kırmızı, Turuncu ve Sarı renkler sıcak renklerdir. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Bu renklerin kayısı rengi, pembe, altın sarısı gibi farklı tonları da sıcak renkler sınıfına girer. Kırmızıda ateşin sıcaklığını, turuncuda güneş ışığının etkisini, sarıda da ışık ve aydınlığı duyarız. Bu renkler, havadaki titreşimi kuvvetli olduğu için diğer renklere göre gözü daha önce etkiler. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Çocukta renk anlayışı başladığı zaman kırmızıya bakıp ona atılması, ilkel toplulukların en çok önem verdiği renklerin sıcak renkler oluşu bundandır. Varlıkların ışık alan kısımlarında daha çok sıcak renkler hakimdir. Bu renklerin ruhsal etkisi neşe, canlılık, harekettir.

Soğuk Renk Nedir? . İnsana soğukluğu ve serinliği hatırlatan renkler soğuk renkler olarak adlandırılır. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk soğuk Renkler (Yeşil, Mavi, Mor) Soğukluğu hatırlatıcı etkilerinden dolayı mavi, yeşil ve mor renkler soğuk renklerdir. Bu renklerin, buz mavisi, gök mavisi, leylak gibi farklı tonları da soğuk renk gurubundandır. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk sıcak renklere göre titreşimi az olan bu renkler, gözü ikinci derecede etkiler. Ruhsal etkisi hüzün, rahatlık ve durgunluk olan bu renkler, gölgeli kısımlarda daha çok yer alırlar. Çizgilerde olduğu gibi renklerde de zıtlık vardır. Bir resimde iyi bir uyum kurulabilmesi için renklerin sıcak soğuk durumlarının önemle ele alınması gerekir. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk sadece soğuk renklerin yada sıcak renklerin bulunması iyi bir etki bırakmaz. Soğuk renklerin hakimiyetinde yapılan bir resimde sıcak renklerle, sıcak renklerle yapılan bir resimde ise soğuk renklerle bir denge kurulmalıdır. Model hazırlarken de bu özelliğe dikkat etmelidir. Örneğin sıcak renklerin çoğunlukta olduğu bir modelin fonu, soğuk renklerden hazırlamalıdır.

 Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Renkli resim çalışmalarında, renkler arasındaki geçişleri (pasajları) boyarken soğuk ve sıcak renkler arasındaki uyuma özellikle dikkat etmelidir. Bir eşyada ışıklı ve gölgeli kısımlar sıcak tonda olabilir, bu durumda uyum sağlanması için geçişlerde soğuk renkler aranmalıdır. Eğer eşyanın ışıklı ve gölgeli kısımları soğuk tonda ise ışıklı kısımları yada geçişleri sıcak renklerle boyamaııdır. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk renk karıştırmalarında soğuk bir renge sıcak bir renk katınca, bu rengin soğukluk etkisi gittikçe azalır. Sıcak bir renk, soğuk bir renkle karıştırıldığında, sıcaklık etkisini kaybeder.

Ara renk nedir? Ana renklerin ikili olarak ve eşit oranlarda karışımından meydana gelen renkler ara renkler yada yardımcı renkler olarak adlandırılır. Ara renkler nelerdir? İki ana rengin karışımıyla ortaya çıkan ara renk, karışıma katılmayan ana rengin tamamlayıcısı olur. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Mavi için turuncu, kırmızı için yeşil, sarı içinse mor tamamlayıcı renk işlevi yapar. Aynı zamanda birbirlerine karşıt olan bu renkler, birlikte kullanıldıklarında da denge oluştururlar. Ana renklerin farklı oranlarda karıştırılmasıyla güneş ışınlarında bulunan altı rengin birbirinden farklı sayısız tonu elde edilebilir. Renk Uyumu Nedir? İç dekorasyon yaparken, web sitesi yada bir sunum hazırlarken kullanılacak renklerin seçimi yapılırken, tercihler kadar kullanılan renklerin birbirleriyle uyumu da önemlidir. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Çünkü her renk bir biriyle aynı uyumu göstermemekte ve bazen çok itici sonuçlar elde edilebilmektedir. Bir biriyle uyumlu yada birbirini tamamlayan renklerin dengeli bir şekilde kullanılmasına renk uyumu denir. Renk uyumu için birbirine yakın renkler ile sıcak-soğuk renklerin ve zıt renklerin özelliklerine göre birbirleri ile belli bir denge içerisinde kullanılmaları esastır.

Renkler İşinizi Kolaylaştırıyor. İş yaşamında renklerle doğrudan ilişkide olduğumuz diğer bir alan, kullanılan dokümanlardır. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk dokümanlarda kullanılan renkler ve şekiller, şirket hakkında bilgi verirken dokümanda yer verilen konuya ilgiyi yoğunlaştırır. Renkler, yaşamımızda tahmin ettiğimizden daha önemli bir yere sahiptir. Gerek günlük yaşamda gerekse iş yaşamımızda renklerin önemini yadsıyamayız. İş yaşamımızda renklerin önemini birkaç kategoride ele alabiliriz. Giyim tarzımızın ve kıyafetlerimizin iş hayatımızı etkilediği gibi bulunduğumuz ortamın renklerinin de motivasyonumuzu doğrudan etkilediğini göz ardı edemeyiz. Ofislerde aydınlık renkler daha verimli çalışmamızı sağlarken, karanlık, loş odalarda çalışanların verimlerinin çok daha düşük olduğu bir gerçektir.

Görüntüleri etkili olarak sunabilirsiniz Görüntüleri sunmada renk sizin güçlü bir aracınızdır. Renklerin etkileyici kullanımıyla belgenizden iletmek istediğiniz özellikleri; güç, içtenlik, güvenilirlik vs. görüntüye verebilirsiniz. Psikolojik olarak okuyucuyu dilediğiniz tarafa yönlendirebilirsiniz. Her renk farklı psikolojik etkiye sahiptir. Bunları ustalıkla kullanarak okuyucularınızı arzuladığınız yöne götürebilirsiniz. Sonuç olarak, belgelerinize renk eklemek size daha ikna edici ve etkili bir iletişim sağlayacaktır. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Renkler belgelerinizi farklılaştırır Dikkati ana noktalara çekmek için, belgenizin özel bölümlerini uygun bir renk kullanımıyla vurgulayabilirsiniz. Ayrıca, renkleri etkili bir şekilde kullanarak benzersiz ve özgün belgeler yaratabilir ve okuyucularda iyi bir izlenim bırakabilirsiniz. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk renklerin insan davranışları üzerindeki etkilerini göz önüne alırsak, dokümanları bu doğrultuda tasarlayabilirsiniz. İş hayatında kritik noktalarda ve karar verme sürecinde etkili belgeleri yine renkler vasıtasıyla düzenleyebilirsiniz.

Belgelerinizi daha rahat okunur hale getirerek anlaşılır yapabilirsiniz Bir belgenin farklı kısımlarını betimlemek için renkler kullanılabilir. Ayrıca, belirli öğeler için hep aynı rengi kullanarak belgenizi daha anlaşılır yapabilirsiniz. Kullanabileceğiniz başka bir teknik ise okuyucunun gözlerini istediğiniz yöne yönlendirmek için derecelendirme kullanarak renk farklılıklarını uygulamaktır. Renklerin önemi ve iletişim aracı olarak gücü Görme duyusuyla renk bilgisi maksadımızı ve kararımızı etkiler. İnsanların tatma, koku alma, dokunma, görme ve duyma olmak üzere beş duyusu vardır. Görme duyusuyla aldığımız bilgi bunların toplamda yaklaşık %87’sini oluşturur. Ve görme duyumuzla aldığımız bilginin yaklaşık % 80’i renk bilgisidir. Bu figürlerin doğruladığı gibi, edindiğimiz duyusal unsurların büyük bir bölümü renk bilgisi formundadır. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Kısaca, renk bizim hayatımızdaki çok önemli bir mevcudiyettir. Renkler hayal edebileceğimizden daha çok güce sahiptirler. Ve bu gücü iş belgelerinize koyarak birçok yeni fırsat yaratabilirsiniz. Günümüz trendi, şüphesiz “Renklerin Başarısı”na doğrudur.

Renklerle bedenimizin enerji merkezleri arasındaki ilişkisi Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Renklerin özelliklerine girmeden önce renklerle bedenimizdeki enerji merkezleri arasındaki ilişkiden söz etmek istiyorum. Vücudumuzda 7 tane “enerji merkezi”vardır. Bunların her birinin kendine ait bir rengi vardır. Yani her bir enerji merkezinin kendine ait bir ana rengi vardır. Fakat bu enerji merkezleri diğer renklerden de yardım alabilirler. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Her bir enerji merkezinin kendi rengine ana renk, yardım aldığı renge de ara renk veya tamamlayıcı renk diyoruz. Ana ve ara renkler çeşitli nedenlerden dolayı dengesi bozulmuş enerji merkezlerinin dengeye gelmesinde, birbirleriyle tamamlayıcı unsurlar oluştururlar. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Herhangi bir tedavide kullanılan ana ve tamamlayıcı renk tablosu şöyledir. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Renkler bize birçok biçimde ve görünüşte görünüyor. Bizler özgür gözle en az 2000 farklı renk tonunu algılayabiliriz. Odanın bütün resmi ve sinerjisi farklı renklerin kombinasyonu ile yaratılır. Gerçek şu ki, renkli bir dünya vasıtasıyla tüm görsel izlenimlerimizin % 87’sini elde ediyoruz. İnsanlar renkleri kullanır ve bu şekilde kendisini ifade eder.

Biraz şansa mı ihtiyacınız var? Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Bunu kırmızı bir kazak giyerek, bir portakal yiyerek yada elmas bir yüzük takarak sağlayabilirsiniz. Hint geleneğine göre hayatınızda şans yaratmak ve aynı anda mutlulukla sağlığı teşvik etmek çevrenizde hangi rengin hakim olması gerektiğini bulmanıza bağlı. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk “Bir insanın kendini iyi hissetmesi chakra’larına (insan vücudundaki yedi ana nokta) veya vücut ve buna bağlı fizik enerjisine bağlıdır”diye açıklıyor The Indian Luck Book (Hint Şans Kitabı)’nın yazarı Monisha Bharadvvaj. “Her chakra negatif yada pozitif titreşimleri çeker ve özel bir renge bağlıdır. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk bu rengi giymek sizin daha dengeli, mutlu, kontrollü olmanıza yardımcı olur ve buna bağlı olarak dışarıdan aldığınız tepkileri de etkiler. “Kıymetli taşların gücü de aynı şekilde işler. “Kıymetli taşlar chakra’lar üzerinde etkisi olan elektromanyetik enerji yayar,”diyor Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Monisha. “Renklerine ve etkilenen chakra’ya göre kıymetli taşlar canlılığı arttırabilir, olumsuz etkileri önler, sağlığı korur, kazaları önlemek için gerekli enerjiyi verir ve gelişmeyi hızlandırır. “Öyleyse kullandığımız renklere dikkat edelim. İyi şanslar. Giydiğiniz Renkler Chakra’larınızı, Mutluluğunuzu ve Ruh Halinizi Etkiliyor. Güneş ışığının sahip olduğu elektromanyetik enerji dünyamızdaki doğal yaşamı devam ettirir. Işık yeterince alınmazsa canlılar hayat enerjisini tam olarak alamayacaklarından kendilerini sağlıksız, mutsuz ve sevgisiz hissederler. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk metabolizmanın sağlıklı ve dengeli bir şekilde çalışmasını sağlamak için renk enerjilerinden faydalanmak için yapılan terapidir. İhtiyaç olan renk vucuda çeşitli yöntemlerle sağlanır. Reiki, müzik, sarjlı sular ve renk şuruplarıyla ihtiyaç duyulan renk vücuda yüklenir.

Renk bir enerjidir. Giysilerimiz bizim hem ayıracımız hemde renk süzgeçimizdir. Renklerin büyülü dünyası hakkında fikir sahibi olmak için her şeyden önce ışık kavramını incelememiz gerek ışık rengi oluşturan bir tür elektromanyetik enerjidir. Güneş tarafından, çeşitli dalga boylarında üretilen bu enerji, nesnelerden yansıyıp gözümüz tarafından algılandığa ışığı görmüş oluruz. Aslında çevremizde bulunan ve görebildiğimiz her şey, ışığın yansımasıdır. Örneğin koyu renkte görünen nesneler, parlak nesnelere oranla daha çok ışık emerler ve böylece göze daha az ışık yansıtırlar. Açık renkli nesneler ise, daha çok ışık yansıtarak parlaklık ve yoğunluk yanılsamasına yol açarlar. Parlak olarak algıladığımız objeler çok ışık yansıtırlar. Işığı oluşturan dalga boylarının hızları, bir ortamdan ötekine geçerken değişiklikler gösterir. Renk, ışığın ayrılmaz bir parçasıdır. Işık değişik dalga boylarına dönüştüğünde çeşitli renkler ortaya çıkar. Ancak gökkuşağını oluşturan yedi renk, bütün renk spektrumunun sadece çok küçük bir bölümüdür. Gerçekte her rengin birçok tonu ve çeşidi vardır. Her rengin kendine has bir emme ve yansıtma özelliği bulunur. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Kromoterapi adıyla bilinen renk tedavisi eski Mısır’da, Çin’de ve Hindistan’da çok eskiden beri biliniyordu. Bu tedavi yöntemi insanda bazı renklere ait merkezler olduğu teorisinden yola çıkmaktadır. Chakra adı verilen bu merkezler belirli organları yönetir. Bunlar belirli renklerle de uyum halindedir. Organik veya psikolojik nedenlerden dolayı bu merkezler görevlerini yapamaz duruma gelince, hem idare ettikleri organlarda bazı hastalık belirtileri görülmeye başlanır, hem de uyum halinde bulundukları renk titreşimleri azalarak bu renge olan ihtiyaçları artar. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Kromoterapi de bu duruma gelen hastaya aksayan chakranın rengiyle ilgili tedavi uygulanır. Ayrıca bu merkezin uyum hali içinde bulunduğu renkle ilgili besinler tavsiye edilir. Bazen bu renk merkezi ile ilgili metaller taşınması da önerilebilir. Tedavi esnasındaki süre Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Kromoterapi uzmanının tavsiyesine göre yapılır.

Günlük yaşantımızda hepimizin renklerden etkilendiği bilinen bir gerçektir. Bulunduğumuz mekanlarda canlı renkler bize huzur ve mutluluk verirken, donuk ve soluk renkler ise bizlere sıkıntı verir. Renkler karşısında neden değişik ruh halleri yaşıyoruz? Ruh halimizi, renkler ne yönde etkiler? Renklerin gizemli dünyasını öğrenmek istiyorsak önce ışığın ne olduğunu anlamamız gerekir. Işık, şekli ve rengi oluşturan, bir tür elektromanyetik enerjidir. Güneş tarafından çeşitli dalga boylarında üretilen bu enerji, cisimlerden yansıyıp, gözümüz tarafından algılandığında, ışığı görmüş oluruz. Aslında çevremizde bulunan ve görebildiğimiz her şey, ışığın bir yansımasıdır. Işık bir cisme çarparak yansıma yapana dek, gözümüzle görebilme olanağımız yoktur. Renk ise, ışığın ayrılmaz bir parçasıdır. Işık, değişik dalga boylarına dönüştüğünde, emildiğinde veya kırıldığında çeşitli renkler ortaya çıkar. Bu tıpkı bir prizmayı güneş ışığına doğru tutmaya benzer. Ne var ki gökkuşağını oluşturan renkler, renk tayfının küçük bir bölümüdür. Gerçekte her rengin bir çok tonu ve çeşidi vardır. Her rengin kendine has bir emme ve yansıtma özelliği mevcuttur. Cisimler ise, güneş ışığını oluşturan renkleri kendi özelliklerine bağlı olarak, emer ve yansıtırlar. Renk, bir ışık frekansının belli oranda yoğunlaşması sonucunda ortaya çıkar. Renkleri kendi içlerinde ise, üç temel gruba ayırabiliriz. Birincisi; kırmızı, sarı ve mavi’nin bulunduğu ana renkler grubudur. İkincisi, bu üç rengin çeşitli kombinasyonlarda biraraya getirilmesi sonucunda oluşan gruptur. Örneğin: Sarı+mavi=Yeşil, Kırmızı+sarı=Turuncu, Kırmızı+mavi=Mor gibi. İlk gruptaki renklerle, ikinci gruptaki renklerin karıştırılması sonucunda ise, üçüncü grup renkler oluşur. Renkler, dünyamızda 4 Ana Unsur olan: Hava,Toprak,Su,Ateş ile birebir etkileşimleri vardır. Kırmızı renk Ateş’i, Sarı renk Hava’yı, Yeşil renk Su’yu, Mavi renk ise Toprak’ı simgeler. Makro uzayda ise, Renk evrenleri vardır ve 2 Ana Renk’den oluşur, bunlar; Kırmızı Ötesi Evrenler ve Mor Ötesi Evrenlerdir.

Kırmızı ötesinde yer alan evrenler (cehennemler) sıcak ve yakıcı, Mor Ötesi Evrenler (cennetler) ise huzur verici ve ilahidir. Renklerin bir başka özelliği ise, bilinç dünyamızın en derin noktalarına kadar uyarma gücüne sahip olmalarıdır. Her insanın renklere karşı verdiği tepki farklıdır. Bir insana huzur veren mavi renk, bir diğerine soğuk veya itici gelebilir. Veya birine heyecan veren kırmızı, bir diğerine üzün verebilir. İnsanların renkten etkilenmelerini meydana getiren olgular, kişilik oluşumları, hayat koşulları ve bilinçaltında bastırılmış olan isteklerdir. Bazı insanlar hangi renkle barışık olduklarını bilirken bazıları ise bu konuda tamamen bilinçsizdir. İnsanlar renk seçerken, o rengin kendilerine getireceği yararı veya zararı düşünmezler. Sonuçta her renk, kendine özgü bazı tedavi edici ve dengeleyici unsurları da içersinde taşır. Renk bilim nedir ve Nasıl doğmuştur? Tarihe baktığımızda eski Mısırlıların renklere ve renklerle yapılan şifaya çok önem verdiğini görebiliriz. Bu sebepten Karnak ve Teb gibi tapınaklarda renk kullanmışlar ve renk şifacılığını pekiştirmek için, renk salonları inşa etmişlerdir. Aynı şeyi kadim Hind ve Çin uygarlıklarında da görebiliyoruz.

Oradaki şifacı din adamları da insanın yedi katlı doğası ile güneş tayfının yedi rengi arasındaki bağlantıyı temel alarak, bir renk bilim sistemi kur muşlardır. 1670 yılında İngiliz fizikçi Ishaac Newton, karanlık bir odada güneş ışığının önce bir delikten odaya girmesini sağlamış, sonra bu ışığın önüne bir prizma koyarak parçalanış halini bir beyaz perdeye aksettirerek, yedi rengi elde etmiştir. Newton, beyaz perde üzerindeki renklerin bir sıra ile dizilişine Spektrum Solares (Güneş tayfı) adını vermiştir. Daha sonra güneş ışığını meydana getiren renk tayfı üzerinde araştırmalarına devam ederek, renk bilimini, bir bilim dalı olarak ortaya koymuştur. Newton’dan sonra Chevreul, Helmhotz, Young gibi fizikçiler ve kimyagerler, bu proje üzerine eğilerek çalışmaları hızlandırmışlardır. Ancak günümüzde fizik ve metafizik alanında yapılan araştırmalar, renklerin bir terapi aracı olarak kullanılabileceğini ortaya koymuştur. Bugün dünyada birçok psikolog ve psikiyatr renkleri bir terapi aracı olarak kullanmaktadır. Dünyanın her tarafında bilinen bir atasözü vardır: “Güneş giren eve doktor girmez. “Işık, tabiatın bir ilacı ve en güzel tedavi aracıdır. Işığın, insanlar ve bitkiler üzerindeki fiziksel etkilerini hepimiz biliyoruz. Kaynağını güneşten alan ışık, elektromanyetik enerjilerle doludur.

Bu enerjiler dünyadaki doğal hayatı devam ettirirler. Bitkiler, güneşten gelen enerjiyi yapraklarında bulunan klorofil sayesinde yakalar ve karmaşık moleküllere dönüştürür. Bu da bitkinin canlılığının devamını sağlar. Bu olaya kısaca fotosentez diyoruz. İşte ışık ile hayat arasındaki bağlantı!. Işık eksik ve yetersiz olduğu zaman, canlılar yeterli hayat enerjisini alamayacaklarından kendilerini sağlıksız mutsuz ve sevgisiz canlılar yeterli hayat enerjisini alamayacaklarından kendilerini sağlıksız, mutsuz ve sevgisiz hissederler. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk , metabolizmada sağlıklı bir denge sağlamak için renk enerjilerinden faydalanma işlemidir. Araştırmalar bize göstermiştir ki, insanda bedeni kuşatan elektromanyetik bir alan vardır. Buna Aura veya enerji beden adı verilir. Bedenimizi bulut gibi saran bu enerji alanı, ışık, (renk) elektrik, ısı, ses, manyetik ve elektromanyetik etkiler ile sürekli olarak etkileşimdedir. Ayrıca bu enerji alanı içinde yedi adet de, chakra adını verdiğimiz enerji dağıtım merkezleri vardır. Chakra’lar bedene giren ve beden tarafından yayılan enerjilerin oranlarını düzenlerler. Ayrıca bedendeki fiziksel, duygusal, zihinsel ve ruhsal fonksiyonların yerine getirilmesi için gerekli olan enerjiyi emerek, bunları ihtiyaç duyulan bölgelere dağıtırlar. Her bir chakra ayrı bir renge sahiptir. Chakraların fiziksel bedene doğrudan bağlı oldukları tek yer, salgı bezleri ve omurga sistemidir. Enerji merkezleri vasıtasıyla emilen enerjilerin vücuda yayılması, dolaşım ve sinir sistemlerinin yardımıyla gerçekleşir. Bu yolla tüm organlar, dokular ve hücreler enerjilerden eşit olarak faydalanmış olurlar.

İnsanı ayakta tutan bütün bu sistemler ve organlar, enerjiye (belirli renklere) karşı duyarlıdırlar. İnsanın içinde bulunduğu duygusal değişiklikler (öfke, korku, negatif düşünceler vs. ) chakralarda enerji dengesizliği meydana getirir. Burada, belirli bir rengin fazlalığı veya azlığı söz konusudur. Chakraların dengesiz çalışması fizik bedende hastalıkları oluşturur. Eğer bünyemizde herhangi bir denge bozukluğu başgösterirse, bazı renkleri veya renk kombinasyonlarını kullanarak, iç dengemizi tekrar kurabiliriz. Renklerin çevrelerine yaydıkları titreşimler, vücudun elektromanyetik ışınımıyla doğrudan bir etkileşim içindedirler. Söz konusu titreşimler chakralar tarafından emildikten sonra, direkt olarak omurgalara iletilirler. Omurgalara ulaşan bu enerji dolu titreşimler, sinirler yardımıyla gerekli organlara ve dengesi bozulan sistemlere taşınırlar. Böylece fiziksel rahatsızlıklara yol açabilecek olan duygusal ve zihinsel şikayetler en aza indirilir. Renklerle tedavi üzerinde çalışırken karşılaşılan en büyük sorun ise, ihtiyaç duyulan renklerin belirlenmesidir.

Renk Işık Tedavisi, Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Kromoterapi Işık ve Rengin Enerji İlkeleri natüropati uygulamasındaki modern cihaz destekli metotların bir parçasıdır. Bu tedavi çok eskiye dayanır, çünkü renk ışık tedavisi, köken itibarı ile güneş ışığıyla tıbbi tedavi anlamına gelen Helioterapiden türemiştir. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk fiziksel anlamda ışık ve renk, iyi tanımlanmıştır. Güneş ışığı, elektromanyetik spektrumun bir parçası olup yaklaşık olarak %42’si kızılötesi ışınlardan (“termal radyasyon”) , %51’i görünür ışıktan ve yaklaşık %6’sı mor ötesi ışınlardan (UV-ışını) oluşur. Gözlerimizle görebildiğimiz ışık, yani, elektromanyetik spektrumun optik olarak fark edilebilir aralığı, 380 ila 780 nm dalga boyları arasında değişir. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Kızılötesi ışınlar genel olarak ağrı tedavisi için termoterapide kullanılırlar. UV-ışını dermatolojide, örneğin UV-B ışını (özellikle 311 nm) sedef hastalığının, UV-A ışını ise (320-380nm) atopik egzamanın tedavisinde kullanılır. Güneş ışığı spektrumunun her rengi, organizmamızda belirli bir reaksiyona neden olur.

Reaksiyon düzeyleri farklıdır. Renklerin duygusal ve ruhsal etkilerinin yanı sıra metabolik ve yapısal düzeyde etkileri bulunur. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Işık ve renk, vücudumuzca cilt ve gözler, aynı zamanda Çakralar (vücudumuzun ötesindeki enerji organları) ve besinler aracılığıyla emilir (bu bağlamda ikinci derece bitkisel boyalar büyük rol oynar). Vücudumuzun dışarıdan yalnızca ışık almayıp aynı zamanda, “BioFoton radyasyonu”olarak da bilinen ultra zayıflıkta bir hücre radyasyonu (“luminesans”) vermesi özellikle heyecan vericidir. Bu ışık, hücre bölünmesinden kaynaklanır ve eşevrelidir, yani lazer benzeri bir düzeni vardır. “Vücudun kendi ışık üretiminin”varlığı hakkındaki bilgileri Rus Alexander Gurwitsch’in araştırmalarına ve Alman Profesör Fritz-Albert Popp’un onlara dayanan çalışmasına (“Der Mensch ist ein Lichtsauger”) [İnsan Işık Emici bir Cihazdır*] borçluyuz. *İnsan ışıklı vakum temizleyicisidir, olarak da tercüme edilebilir! Işığın işi: Hücre iletişimi Vücudumuz karmaşık bir şekilde organize edilmiştir. Her bir hücrede saniyede aynı anda yaklaşık 30. 000 ila 100. 000 kimyasal reaksiyon gerçekleşir. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk bu, vücutta eşzamanlı olarak tasarlanan 1. 000. 000. 000. 000. 000. 000=1 kentilyon reaksiyon demektir! Vücuttaki bütün doku fonksiyonlarının yüksek derecede organize edilmiş etkileşimini garanti etmede yalnızca ışık, dolayısıyla fotonlar, bu süreçleri sayısal açıdan yeterli hız ve kesinlikle yönetebilecek gibi görünmektedir. Potsdam’daki “Institude for Advanced Sustainability Studies”Bilim Direktörü Carlo Rubbia, bunu araştırdı. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk 1984 yılında Simon van der Meer ile birlikte Nobel Fizik Ödülünü aldı.

Birlikte, maddenin, dolaysıyla gördüğümüz ve dokunabildiğimiz her şeyin birleşmiş olduğu bilmecesini çözdüler. Temel olarak dünyamızın yalnızca 1 milyarda biri kütleden oluşur, geriye kalansa saf enerjidir. Enerji kuantlarının kütle parçacıklarına oranı 1. 000. 000. 000 (milyar) / 1’dir. Basitçe söylemek gerekirse: Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk enerji süreçleri, maddesel süreçlerden daha ağır basar. Bugün DNA, insan hücresi radyasyonunun en önemli depolama yeri olarak görülmektedir. “Biyolojik organizmaların iç düzeni güneş ışığıyla bağlantılıdır. “Işık, Salınım ve Enerjidir (Dalga-Parçacık Düalizmi) Işık, bir yerden bir yere hareket ediyorsa, bir dalga gibi davranıyordur. Güneşten yayılan ışık dalgalarını belirleyen, frekansları ve dalga boylarıdır. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk dalga boyu= bir dalganın genliğinin bir sonrakine uzaklığı (ölçü birimi nanometre, nm / 1 nanometre = metrenin milyarda biri, 10-9 metre) Frekans= zaman birimi başına salınım süreçlerinin sayısı (ölçü birimi Hertz, Hz), yani, bir saniyeden sonra belirli bir noktaya ulaşan dalgaların sayısı Işık bir organizma tarafından alınıyorsa, bir parçacık gibi davranıyordur. Işığın e küçük parçacığına “foton”denir. Fotonlar bir dalganın ve bir parçacığın özelliklerine sahiptirler, dolayısıyla bilginin ve enerjinin taşıyıcılarıdırlar. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk uzak Doğu Tıbbının Perspektifi Çin Tıbbının bakış açısına göre ışık enerjisi parlaklık ve sıcaklık Yang ilkesine (“dağların güneşli yanı”), karanlık ve soğukluk ise Yin’e (“dağların gölgeli yanı”) atfedilmiştir. “Yaşam nefesimiz”Çi, ışığın da içlerinde olduğu farklı enerji kaynaklarından beslenir: Kalıtsal enerji, Besin enerjisi, Nefes enerjisi, Savunmacı enerji, Kozmik enerji (güneş ışığı!), Cinsel enerjidir Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Organları Tedavi Eder.

 Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk , ışık yoksunluğunun vücutta işlev bozukluğuna yol açtığı teorisine dayanan bir enerji çalışması şeklidir. Her renk kendi frekansı ve titreşimine sahip olduğundan, vücudun belirli bölümlerini tedavi etmek için belirli renkler kullanılır. Vücut, sırayla rengin titreşim desenine tepki verir ve disfonksiyonu düzeltmek için çalışır. Renksiz bir dünya, ne kadar tatsız tuzsuz olurdu değil mi? Siyah, beyaz bir dünya soğuk ve duygusuz. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk yaşamımızın ve sağlığımızın bir parçasıdır, enerjileriyle ruhsal ve fiziksel durumumuzu etkilerler. Her renk kendi titreşimleriyle ışık saçar ve vücut dengeyi korumak için güneş ışınlarından gelen renkleri filtreleyerek ihtiyaç durumuna göre absorbe eder. Terapide renk spektrumunun bir ucunda kırmızı, bir ucunda mavi vardır. Kırmızı canlandırıcı ve uyarıcı etki yaparken, mavi sakinleştirici ve rahatlatıcı etkiye sahiptir. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk gördüğümüz renkler, soğurulmayıp, yansıtılan renklerdir. Bir ışık huzmesi spektrumun tüm renklerini kapsar. Örneğin; bir yaprak, yeşil dışındaki tüm renkleri soğurup sadece yeşili yansıttığı için yeşil görünür. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk nde vücutta aktif enerji merkezi olarak çalışan çakraların kendine özel temel renginin olduğu kabul edilir.

 Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Güneş ışığının sahip olduğu elektromanyetik enerji dünyamızdaki doğal yaşamı devam ettirir. Işık yeterince alınmazsa canlılar hayat enerjisini tam olarak alamayacaklarından kendilerini sağlıksız, mutsuz ve sevgisiz hissederler. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk metabolizmanın sağlıklı ve dengeli bir şekilde çalışmasını sağlamak için renk enerjilerinden faydalanmak için yapılan terapidir. İhtiyaç olan renk vucuda çeşitli yöntemlerle sağlanır. Reiki, müzik, sarjlı sular ve renk şuruplarıyla ihtiyaç duyulan renk vücuda yüklenir. Renk bir enerjidir. Giysilerimiz bizim hem ayıracımız hemde renk süzgeçimizdir. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk renkler ve Enerji Einstein bütün kütleleri enerjinin fonksiyonu olarak açıklamıştır. Bu teori(İzafiyet Teorisi) bir kütleye yüksek hızda bir titreşim uygulandığında kütlenin enerjiye dönüşeceği fikrini yansıtıyor. Demek ki katı maddeler düşük hızla titreşen enerjidir. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk bizlerin bir kütle olduğunu, katı enerji olarak bir fanus içine konduğumuzu düşünün. Enerji gücümüzü nasıl hızlandıracağımızı keşfedebilirsek fiziki bedenimizin moleküler yapısını değiştirebiliriz. Aslında şifa vermek budur. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk sağlığımız için enerjiyi doğru kullanmalıyız. Bu pozitif ve güçlü enerjiyi hepimiz enerji dolu güç santralleriyiz. Bu da reiki ile terapinin önemini destekliyor. Renklerin büyülü dünyası hakkında fikir sahibi olmak için her şeyden önce ışık kavramını incelememiz gerek ışık rengi oluşturan bir tür elektromanyetik enerjidir.

Güneş tarafından, çeşitli dalga boylarında üretilen bu enerji, nesnelerden yansıyıp gözümüz tarafından algılandığa ışığı görmüş oluruz. Aslında çevremizde bulunan ve görebildiğimiz her şey, ışığın yansımasıdır. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Örneğin koyu renkte görünen nesneler, parlak nesnelere oranla daha çok ışık emerler ve böylece göze daha az ışık yansıtırlar. Açık renkli nesneler ise, daha çok ışık yansıtarak parlaklık ve yoğunluk yanılsamasına yol açarlar. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk parlak olarak algıladığımız objeler çok ışık yansıtırlar. Işığı oluşturan dalga boylarının hızları, bir ortamdan ötekine geçerken değişiklikler gösterir. Renk, ışığın ayrılmaz bir parçasıdır. Işık değişik dalga boylarına dönüştüğünde çeşitli renkler ortaya çıkar. Renkler Ancak gökkuşağını oluşturan yedi renk, bütün renk spektrumunun sadece çok küçük bir bölümüdür. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk gerçekte her rengin birçok tonu ve çeşidi vardır. Her rengin kendine has bir emme ve yansıtma özelliği bulunur. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk ancak renklerle tedavinin temelini tüm bu bilgiler oluşturur. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk çünkü değişik frekanslardaki ışıklar (renkler) vücudun çeşitli bölgelerindeki enerjilerle bir iletişim halindedir. Kromaterapi olarak da bilinen Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk , belli renklerin şifalı enerjileri harekete geçirdiği fikrine dayanır. Terapi zihin ve bedeni tedavi etmek ve denge Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk sağlamak için gökkuşağının yedi rengini kullanır. Renk spektrumu ışık enerjisinin farklı frekans ve dalga boylarından oluşur. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Ayurvedik tıp renklerin enerjisini denge ve şifa sağlamak için kullanır.

Renklerin belli şifa nitelikleri (örneğin kırmızı, enerji verici; mavi, teskin edici) telkin ettiği ve her renk tarafından üretilen titreşimlerin kişiyi dengelediği söylenir. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk yle ilgilenen holistik hekimler genellikle renk spektrumunun yedi rengiyle vücudun çakralar olarak bilinen yedi özel bölgesi arasında bağlantı kurmaktadır. İnsan hayatında Göze doğal uyarıcı Kronoterapinin portakal Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk kaynağını binlerce yıldır Hindistan’da uygulanan bir tıp türü olan Ayurvedadan alır. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Ayurveda her bireyde evrenin beş temel elementin bulunduğu fikrine dayanır: toprak, su, hava, ateş ve eter (boşluk). Bu elementler bireyde o kişinin karakteri ve yapısına özgü belli bir oranda bulunur. Sağlıksız yaşam alışkanlıkları yada dış güçlerin etkisiyle bu elementlerin dengesi bozulduğunda hastalık ortaya çıkar. Ayurvedik tıp bu dengenin yeniden kazanılması için spektrumda doğal olarak bulunan renkleri kullanır. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk antik Mısır ve Çin’de de uygulanmıştır. Geleneksel Çin tıbbında (GÇT) her organ bir renge denk gelir. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Qigong’da iyileştirici sesler, her biri sırayla belli bir organ yada duyguya karşılık gelen bir renk ile özdeşleştirilmiştir. Yogada, çakralar vücudun belli spiritüel enerji merkezlerini oluşturur.

Renklerin terapötik etkisi temsil ettikleri çarka ile bağlantılıdır: Kundalini enerjisi insan organizmasının sınırsız potansiyelini barındıran, açığa çıkmayı bekleyen, uyur durumdaki gizli enerjidir. Aura, insan bedeninden yayılan enerji alanıdır ve belli bir renk çemberinden oluşur. Auralar kişiye özeldir ve diğer aura alanlarından etkilenir. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Alkol, sigara, stres, dengesiz beslenme aura alanını zayıflatırken, güneş ışığı, egzersiz, meditasyon, olumlu düşünmek ve doğal olmak aura alanını güçlendirir. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Aurada mor ve lavanta rengi sinir sisteminde konsantrasyonu arttırıp, rahatlama sağlarken, yeşil gevşeme, sarı ve Cinselliği Uyaran Işık Tedavisi Turuncu ise uyarıcı etki yapar. İç organlar ve kan dolaşımında ise koyu lacivert yumuşatıcı, dengeleyici rol oynarken, yeşil rahatlatıcı, kırmızı uyarıcı etkilidir. Mavi renk heyecan ve stresi azaltıp tansiyonu düşürürken, kırmızı vücut ısısını arttırır. Renkler terapötik olarak sayısız şekilde uygulanabilir.

 Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Ayurvedik tıp uygulayıcıları hastalarının terapötik tonları dolayısıyla seçilen renkte giysiler giymelerini sağlar. Depresyon hastaları yükseltici ve enerji verici özellikleri dolayısıyla seçilen kırmızı ve Cinselliği Uyaran Işık Tedavisi Turuncu giysiler giyebilir. Hastalar aynı zamanda tedavinin iyileştirici etkilerini artırmak için renk-filtreli ışık kaynağı ile ışık banyosu yapabilirler. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk nin Ayurvedik tıpta önerilen bir başka yöntemi ise suyu renkle tedavi etmek ve sonra ona yüklenen iyileştirici özellikler nedeniyle o suyu içmektir. Bu uygulama için bir bardak suyun etrafı ve üzeri renkli kağıt yada renkli plastik bir örtü ile kaplanır ve bardak doğrudan gün ışığına bırakılır böylece su o rengin iyileştirici özelliklerini ve titreşimlerini soğurur. Renkler belli sakinleştirici yada iyileştirici etkiler elde etmek için çevresel olarak da kullanılabilir. Boya, duvar ve pencere uygulamaları, mobilyalar ve dekoratif aksesuarlar belli renk ailelerinden seçilebilir. Kıyafetler iyileştirici özellikleri nedeniyle belli renklerde seçilebilir. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk , terapötik etkiyi artırmak için hidroterapi ve aromaterapi ile birlikte kullanılabilir. Spalar ve holistik hekimler, şifalı esansiyel yağlar eklenmiş ılık yada sıcak suyun ve Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk nde kullanılan parlak tonların yararlarını birleştiren renk banyoları yada suları önerebilir. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk renkler farklı ışık frekanslarından oluştuğundan holistik hekimler bazen belli müzik ve ses terapisi türlerini de birlikte kullanabilmektedir. 49. Titreşimsel Teknik olarak bilinen benzer bir yöntem, renk spektrumu tarafından üretilen sessiz titreşimleri sesli karşıtlarına tercüme etmek için matematiksel bir formül kullanır. Görsel renkler ile sesli frekans karşıtları birleşince renk frekansının terapötik değerinin arttığı düşünülmektedir. Spektrumun yedi renginden her birine belli bir şifa niteliği atfedilmiştir. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk herhangi bir tedavi uygulamadan önce, Ayurvedik tıp uygulayıcıları hastayı eksiksiz şekilde muayene eder ve “prakriti”sini (tabiatını) tespit etmek için hasta ile mülakat yapar. Prakriti kişinin ömrü boyunca değişmeden kalır. Tedavi için seçilecek renklere, kişide üç doshanın (vücut tipleri) dengesi veya dengesizliğine göre karar verilir. Kişinin mizacına ve vücut tipine karşılık gelen üç dosha -vata, pitta ve kapha- bulunur. İnsanların çoğu biri ağır basacak şekilde üç doshanın (tridosha) birleşimidir.

 Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk bazı durumlarda, holistik hekimler hastanın aurasının fotografik bir görüntüsünü yada hastanın elindeki elektrik sinyallerini okuyan özel bir kamera kullanarak kişisel enerji alanını kaydetmek isteyebilir. Kamera hastayı, vücudunun etrafını çevreleyen farklı renkler şeklinde görüntüler. Bu renkler hastanın özgün aura enerji yapısını saptamak ve bu auraya hangi tür Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk nin tamamlayıcı olacağına karar vermek üzere analiz edilir. terapisi her ne kadar gevşemeyi artırma, genel sıhhati düzeltme ve bazı bozukluk ve hastalıkların tedavisinde ek yada tamamlayıcı terapi şeklinde etkili de olsa ciddi kronik yada akut sağlık sorunları olan kişiler tedavi için yalnızca bu terapiye bel bağlamamalıdır. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk herhangi bir kronik yada akut sağlık sorunu olan kişi diplomalı bir tıp hekimine danışmalıdır. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk nin yaygın uygulamalarının bilinen herhangi bir yan etkisi yoktur. Ayurvedik tıp Hindistan’da binlerce yıldır yerleşik olan sağlam bir tıp uygulamasıdır. Buna karşın Birleşik Devletler’de tamamlayıcı bir uygulama olarak görülür. Yine de Ayurvedik spalar ve tıbbi uygulamaların sayısının artmasıyla son zamanlarda popülerliği giderek artmaktadır. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk nin yararları geniş ölçüde araştırılmamıştır ve halen alopatik tıp topluluğu tarafından bir yan tedavi olarak görülmektedir. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Eğitim ve Sertifikasyon Renk terapistleri yada Ayurvedik tıp uygulayıcıları olarak çalışan kişilerin özel bir sertifika yada diploma almalarına gerek yoktur. Dişil Enerjinin Titreşimleri Ayaklarımız ağrıyor, belimiz sızlıyor, zihnimiz karmakarışık, bir türlü bu dağınık odayı toparlayamıyor; iş, görev yada zorunluluk halini alınca da yaşam enerjimizi kaybediyoruz. Bu öyle hemen olmuyor; kirleticileri biriktirme sürecimiz, vücudumuzda blokajların oluşması ruh ve beden halimize göre hızla değişebiliyor. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk özellikle kadınlarda erken yaşlanma, hücre kaybı, menopoz ve ağrılı adet dönemi gibi travma yüklü ruh halleri görülebiliyor. Kadın danışanlarımın çoğu, yaşadıkları zihinsel ve bedensel ağırlıklardan bir an evvel kurtulma arzusuyla geliyor bana. Bedenimiz bir uzmana görünmesi gerektiğini söyler bize; ama çoğu kişi ona kulak asmadığı için ancak zorunlu ilaç kullanımına ramak kala bir uzmanın kapısını çalar. Sorunlarımızın özüne inmek, tarafsız bir analiz ve sağduyu ister. Bunu her zaman başaramayız. Takılıp kaldığımız ağrılı regli dönemleri yada aşırı sinir halleri, hormonlarımızın nasıl da tahribata uğradığını bize bir kez daha gösterir. Kontrol edilemez bir hal aldığında ise bir uzmana gitmek ve destek alma zamanı gelmiştir. Kadınlar için Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk , Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk biz kadınların en çok haz aldığı haller, bir buket çiçeğin narinliğinde, özel bir kokunun en alt notasında gizlidir. Birçoğumuz sevilmek için yanıp tutuştuğumuz halde bir kuru dal bile alamayan ruh halimizin içinde kıvranır dururuz. Bazen “Bir kuru dalını mı gördüm”diye dile getiriveririz oracıkta.

Bir kuru dala bile hasret kalmış dişil enerji oracıkta bırakıverir tüm cesaretini ve üretim gücünü. Çiçeklerin ve renklerin eş duygu durumları için hazırlanmış preparatlarını sabah, akşam dil altınıza damlatmak ve akşamları ılık bir banyodan sonra kendi başınıza bile yapabileceğiniz birkaç basit masaj tekniğini uygulamak şifa kanalınızı açmanızı sağlar. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk (kromaterapi) kaç seanstan oluşur? Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk , ilk konsültasyondan sonra, bu konudaki farkındalığınızı geliştirmeyi ve renkleri yaşamınıza nasıl katmanız gerektiğini öğretmeyi amaçlayan 5 seanslık bir çalışma paketi ile başlar. Konsültasyon, terapistinizle aranızda geçen özel görüşmedir; rahatsızlıklarınızı dile getirir, size sorduğu soruları cevaplayarak neden terapiye ihtiyaç duyduğunuzu anlatırsınız. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk yine bu seansta terapistinizin vereceği bazı testleri çözersiniz ve terapistiniz bunu analiz eder.

Ayrıca terapistiniz Bach çiçek kartları ve renk likit (sıvı) preparatlarıyla (kullanıma hazır duruma getirilmiş karışım, müstahzar) yapılan meditasyon çalışması hakkında da bilgi verir size. Bu, farkındalığınızı arttırmak için her seansta gerçekleştirilen bir çalışmadır. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk her seans ortalama 90-180 dakika sürer. İkinci seansta, Bach çiçekleri analizi üzerinde durulur; bu hem sizin hem de terapistinizin işini kolaylaştırır. Bazen kendimize bile dürüst olamıyoruz. İlk terapi seansında gerçekleştirilen Bach çiçekleri testi bu açıdan önemli. Bach çiçek kartları yardımı ile cevaplayacağınız 100 adet sorudan oluşan bu test sayesinde çiçeklerin titreşimlerine merhaba dersiniz. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk yine ikinci seansta, terapistiniz size çiçek özleri likit preparatlarını nasıl kullanacağınızı anlatır. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Çiçeklerin sizde nasıl tepkiler uyandırdığını hissetmeye odaklanır ve bu konuda notlar alarak çalışmayı sürdürürsünüz. Halsizlik, burun akıntısı yada görmediğiniz rüyalar gibi küçük reaksiyonları (tepkime) dikkate alarak çiçeklerle aranızdaki iletişimi keşfetmeniz önemlidir. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Tedavinin seyrini görebilmek için 21 günlük ilk kürü düzenli uygulamanız gerekir. Üçüncü seansta, renk meditasyonu ve çiçek nefesi çalışmaları gibi eğlenceli, canlandırıcı egzersizleri öğrenir ve uygulamaya başlarsınız.

Edindiğiniz farkındalık sayesinde ihtiyaç duyduğunuz enerjiyi çiçeklerden ve seçilmiş özel renklerden toplamaya başlarsınız. Dördüncü seansta, kendi kendinize uygulayabileceğiniz gece reçetelerini öğrenirsiniz. Terapistiniz, hangi çiçek özleri ile nasıl çalışacağınızı uygulamalı olarak gösterir size. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Adım adım Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Konsültasyon Sizi buraya getiren rahatsızlıklar ve bunların nedenlerini saptamaya yönelik analiz çalışmasıdır. Soru cevap şeklinde ilerleyen bir ön çalışmadır. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk ve Nefes (pranayama) Nefes çalışmaları ile çiçek özlerinin difüze edilmesi (yayılma, geçişme), meditatif hale geçebilme, algıların açılması ve çiçek özlerinin titreşim boyutunda sizinle doğru orantıda çalışmasını sağlamak için yapılan bir biorezonans tekniğidir. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk nefes çalışması enerjiyi hareketlendirerek, beyne daha fazla oksijen gitmesini ve çiçek özlerinin burun yolu ile difüze edilmesini sağlar. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Beyine giden titreşimler, uyarılar, hızla limbik sistemde dağılır.

Nefes çalışmasında hem renklerin hem de çiçeklerin titreşimlerinden faydalanılır. Her nefes, ihtiyaç duyduğunuz titreşimi o çiçeğin özü ile alabilmenizi sağlar; yeter ki doğru çiçek ve doğru renk etkinleştirilmesi gereken çakra alanı ile uyumlu hale getirilsin. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Renk Meditasyonu Çakra renkleri ile yine çakralar üzerindeki alanlarda yapılan bu çalışmada 7 temel çakra rengi kullanılır. Bu çalışmada, başlangıçta renk sıvı preparatları yada renk kartlarının yardımına başvurulsa da zamanla içsel renk tonlarınızı kendi başınıza algılayabilecek düzeye gelirsiniz. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Masaj Terapisi Yine çiçek ve renklerin enerjisine başvurulan, terapiyi destekleyen bir uygulamadır. Sinir sıkışmasından ötürü ağrıyan bölgelere, duyu hassasiyetini kaybeden uzuvlara ve kronik baş ağrılarına yönelik bir çalışmadır. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk bu çalışmada terapistiniz size Kahuna ve Efloraj tekniklerini uygular. Çiçek ve renk titreşimleri seans sonunda bioenerji dengelemesi ile tamamlanır. Bach Çiçekleri 38 farklı çiçek özünden oluşturulmuş bu birbirinden farklı çiçek özlerini, Avrupa’nın birçok ülkesinde bulunan, sertifikalı dükkânlardan kolaylıkla temin edebilirsiniz. Yeter ki elinizde terapistinizin verdiği çiçek reçeteleri olsun. 38 farklı psikolojik ve ruhsal hal için Edward Bach tarafından tam 50 yıldır uygulanan bir çiçek terapisi yöntemidir. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk bu terapi yöntemi Kanada, İngiltere gibi ülkelerde insanları depresyondan kurtarmak için kullanılıyor. Bach sıvıları kesinlikle ilaç değildir; 38 farklı çiçek özünün ve ağaç kabuğunun kullanıldığı Homeopatik bir tedavi yöntemidir. Terapistiniz vereceği çiçek özlerinin kullanım alanlarını ve saklama koşullarını size ayrıntılarıyla anlatır. 21 gün boyunca veya ihtiyaç durumuna göre sürekli de kullanabileceğiniz, panik atak gibi dertlere deva olan bu sıvı preparatları çantanızda bile rahatlıkla taşıyabilirsiniz. Renklerle Ezoterik Çalışmalar Hepimiz farklı titreşim boyutlarında yer alırız.

Biliyoruz ki evrende var olan her şey kendine özgü bir titreşime sahiptir. Renklerde, bir ışık frekansının belli orandaki yoğunlaşması sonucunda ortaya çıkar. Elektromanyetik yelpazeye baktığımızda, yelpazedeki her rengin kendine özgü bir titreşime sahip olduğunu görürüz. Aynı şekilde, insan vücudundaki hücre, organ, kas ve kemik de belirli bir frekansla titreşir. Bu frekansın değişmesi, hastalığa sebep olur.

Sağlıklı yaşamanın bir koşulu da, bedendeki renk enerjilerinin uygun bir denge halinde bulunmasıdır. Bu denge durumunun bozulması hastalığı doğurur. Renkle tedavi biliminin gayesi, bedendeki renk enerjileri arasındaki doğal dengeyi yeniden inşa etmek yoluyla hastalıklarla mücadele etmektir.

“Eğer bir rengin frekansını kullanarak, bu organın yeniden doğru titreşmesini sağlarsak, yani hasta olan bölgeye gerekli olan rengi verirsek, değişmiş olan titreşimi yeniden dengeye kavuşturabiliriz.” Çünkü beden, uygun şartlar altında, her zaman orijinal yapısını yeniden kazanma eğilimine sahiptir.

Renk terapisi geniş yelpazede uygulanmaktadır. Bunların en önemlileri şöyledir:

Renkli ışık: 1 – Işık Kutusu, 2 – Projektör, 3 – Renkli Cam, 4 – Renk Meditasyonu

Kumaş ve dekor : 1 – Kıyafetler ( iç çamaşırları ) 2 – Örtü ve çarşaflar ; pembe, yeşil, sarı rahat nefes aldırır. 3 – Perdeler. 4 – Duvar ve mobilyalar 5 – Doğa ve bitkiler

İmajinasyon : ( Gözde canlandırma )

Renkle nefes alma

Yiyecek, içecekler, renkli sular

ÇAKRALAR İÇİN RENK TERAPİSİ; Renklerle şakralar arasındaki ilişki Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Kromoterapi adıyla bilinen renk tedavisi eski Mısır’da, Çin’de ve Hindistan’da çok eskiden beri biliniyordu. Bu tedavi yöntemi insanda bazı renklere ait merkezler olduğu teorisinden yola çıkmaktadır. “Chakra” (şakra) adı verilen bu merkezler belirli organları yönetir. Daha öncede söylediğimiz gibi vücudumuzda 7 tane şakra, “enerji merkezi” vardır. Bunlar belirli renklerle de uyum halindedir. Organik veya psikolojik nedenlerden dolayı bu merkezler görevlerini yapamaz duruma gelince, hem idare ettikleri organlarda bazı hastalık belirtileri görülmeye başlanır, hem de uyum halinde bulundukları renk titreşimleri azalarak bu renge olan ihtiyaçları artar. Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Kromoterapi de bu duruma gelen hastaya aksayan şakranın rengiyle ilgili tedavi uygulanır.

Rahat bir konumda oturun veya yatın. Belkemiğinizin düz olmasına özen gösterin. Ayak tabanlarını içe dönük bir vaziyette yere doğru tutun. Gözlerinizi kapatıp derin ve ritmik nefesler alın. Evrenin sonsuzluğundan kopup gelen saf ve beyaz bir ışık girdabının , kafanızdan girip vücudunuzun en uzak köşelerine kadar yayıldığını ve sonra da ayak tabanlarınızdan çıkıp gittiğini varsayın. Kafanızın çevresinde ve üstünde hafif pembelikte ve macenta rengi ağırlıklı bir ışık küresinin oluştuğunu hayal edin. Bu enerji dolu sıcak ışığı, beş kez derin derin soluyun. Ardından tüm dikkatinizi alnınızın orta kısmında toplayın ve sağlık dolu mor rengi beş kez içinize çekin. Yavaş yavaş troit bölgesine gelin. Mavi rengi beş kez hissederek soluyun. Dikkatinizi kalbinizle boğazınız arasındaki bölgeye kaydırın. Serinletici ve taze turkuaz rengini beş kez soluyun. Biraz aşağı inerek kalp bölgesinde huzur dolu yeşil rengi içinize çekin. Şimdi vücudunuzun parlak altın sarısı bir haleyle çevrelendiğini hayal edin ve rengi de beş kez soluyun. Tüm dikkatinizi dalak bölgenizde toplayın ve turuncu rengi soluyun. Biraz daha aşağı inip kırmızı ışıkla çevrelendiğinizi düşünüp bu rengi soluyun. Bu renk sizi sağlamlaştırır, dayanma gücünüzü arttırır. Son olarak vücudunuzu beyaz bir ışık fanusunun içinde hayal edin ve beş kez nefes alıp verin. Biraz daha aşağı inip kırmızı ışıkla çevrelendiğinizi imgeleyin. Bu konuyla ilgili birçok teknik mevcuttur. En çok kullanılan teknikler arasında belli bir renkle, hastanın bütün vücudunun ışınlandırıldığı renk banyosu, rengin yalnız hasta veya ağrıyan kısma yöneldiği ayırt edilmiş Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Kromoterapi, hayati organların bağlı olduğu omurilik sinir gangliyonlarının ışınlanması sayılabilir. Bunlar başlıca tekniklerdir. Bundan başka akupunkturda kullanılan duyarlı noktalar üzerine Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Kromoterapirengi ışınlandıran Noiget okulu vardır. Uyarı, renkle bağıntılı olarak değişiklik gösterir. Rengin uyarmaya veya inhibe etmeye yaradığını söyledik. Bu kavram daha derinleştirilebilir mi? Bütün Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Kromoterapi okulları, renkler gamı için evrensel bir çizgi çizmiş, böylece büyümeyi inhibe eden soğuk renkler ve büyümeye yol açan sıcak renkleri ayırt etmişlerdir. Nötr bir renk vardır; bu, yeşildir. Bunun sağına soğuk renkleri (mavi, çivit rengi, mor); soluna sıcak renkleri (turuncu, sarı, kırmızı) yerleştiririz. Son derece sıcak veya son derece soğuk renkler olan enfraruj ve ültraviyole gamı belirtilmemektedir. Bu konuyla ilgili birçok teknik mevcuttur. En çok kullanılan teknikler arasında belli bir renkle, hastanın bütün vücudunun ışınlandırıldığı renk banyosu, rengin yalnız hasta veya ağrıyan kısma yöneldiği ayırt edilmiş Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Kromoterapi, hayati organların bağlı olduğu omurilik sinir gangliyonlarının ışınlanması sayılabilir. Bunlar başlıca tekniklerdir. Bundan başka akupunkturda kullanılan duyarlı noktalar üzerine Canlıların üreme sistemini uyaran kızıl renk Kromoterapirengi ışınlandıran Noiget okulu vardır. soğuk renkleri (mavi, çivit rengi, mor); soluna sıcak renkleri (turuncu, sarı, kırmızı) yerleştiririz. Son derece sıcak veya son derece soğuk renkler olan enfraruj ve ültraviyole gamı belirtilmemektedir.

indeks: Canlıların üreme sistemi, sanat terapisi, alternatif tedavi, Color therapy, art Iherapy, alternative treatment, renk, zihin, beden, duygu, denge, canlılık, , Spor, fiziksel sağlığı, zihinsel sağlığı, ruhsal sağlığı, kızıl,

.

.

Bilgi kaynaklarımız:
www.google.com
www.faydaliyasam.com

UYARI:
Hastaliklari teşhis, tedavi etmek 1219 sayılı Tababet Kanunu’na göre sadece hekimlerimizin görevidir. Bu web sitesinde yer alan bilgiler sağlıklı ve faydali yaşama hakkında tavsiye niteliğinde olup paylaşımlar ve konularımız tavsiye ettiğimiz ürünlerimiz ilaç değil, faydali yaşama besin destek ürünleridir. Tedavi veya doktor tedavisi yerine geçmez. Paylaşılan metinlerde ve Kürlerin içerisinde geçen bitkilerin kullanımından önce, adı geçen bitkilere alerjiniz olup olmadığını kontrol ettirdikten sonra kullanmanız tavsiye olunur. Hayata sağlıklı, afiyet içinde, faydali yaşamanız dileklerimizle.

ferhan bala

View Comments

Recent Posts

Sarı Aşkın Rengidir

Sarı Enternasyonal Aşkın Rengidir Enternasyonal aşkın rengi Sarı renk Sari Güneyin rengi; ayni zamanda umudun,…

6 yıl ago

Turkuaz Renk Beyin Sağlığını Faydalıdır

Turkuaz Renk Beyin Sağlığını Faydalıdır Beyin sağlığında faydalı Turkuaz renk düzenleyici, beyin faaliyetini sakinleştirir, yeniden…

6 yıl ago

Sarı Renk iyimser Neşeli kişiliktir.

Sarı Renk iyimser Neşeli kişiliktir. Güneş sinir ağı Chakrası: (Solar pleksüs) Böbrek bölgesi ile göğüs…

6 yıl ago

Entelektüel Kişiliğin Rengi Sarıdır.

Entelektüel Kişiliğin Rengi Sarıdır Güneşin rengi olduğu için insanlara pozitif duygular aşılar. Zihni açar ve…

6 yıl ago

Sarı Renk Diyabete Faydalıdır

Sarı Renk Diyabete Faydalıdır Sarının en enerjik olduğu bölge, güneş sinirağı adını verdiğimiz "üçüncü şakradır".…

6 yıl ago

Göz Sağlığına Sarı Renk Faydalıdır

Göz sağlığına sarı renk faydalıdır İnsanlarda sağlığında Göz için faydalı sarı renk Dikkat çekici bir…

6 yıl ago